Kılavuz ve Önderlerimiz.

KÖŞE YAZISI

         Doğu toplumların bir özelliği de liderlik ve önderlik mekanizmalarına öteden beri verdiği hürmet ve saygı derecesini; bugünde hiç azaltmadan en başköşede muhafaza etme geleneğinden vazgeçmeme refleksine sahip olma kıstaslarıdır. Bu durum geçmiş dönemlerde Mirlik, Şeyhlik, Mellelik, Seyda, Ağa ve Aşirlik olgusu etrafında cereyan eder idi. Bugün ise önder, lider ve kılavuz kavramları ile eski geleneği modern kavramlarla süsleterek saygınlık kazandırılma çalışması yapılmaktadır. Ayrıca bu vasfın yüklenildiği kişilere doğru hızlı bir yönelimin gerçekleştiğini biliyor ve toplumsal tabanda anlam bulduğunu da görüyoruz.

     Bu itibarla bir görünüş bulanıklığı aczi yeti içindeyiz. Kıyıya çıkmak için defalarca yeni şeyler denedik. Her defasında, sürecin herhangi bir kesitinde yanılmaların verdiği düş kırıklıklarını yaşadık.

     Elimizden tutanların diğer ellerinde:  Görmediğimiz; Görmek istemediğimizzikzaklı yolların kılavuzluğunu yapıyorlardı. Şüphelenir gibi göründüğümüzde ise sırtımızı sıvazlarlardı. Ellerini ovuşturur ve o ovuşturmanın verdiği yüksek sıcaklık ile uzun zaman daha yollarında, yola devam ederdik. Her durakta, zihnimizin inanç heybelerine yeni amaç ve hedefler yüklenir, bu ağır yüklerin altında fikirsizliğin patinajlarına şahit olurduk.

     Evet, Elimizdeki taşlarla çocuk olduk. Mekteplerde büyüdük. Asi fikirlerin değirmenlerinde öğütüldük. Bağrışmaların sloganik susmalarında kaybolduk. Okuduk birey olduk. Boşa zaman harcadığımızı övüne övüne anlatık. Kılavuzlarımıza değer verilmesini istedik. Önderlerimizi övdük. Önden gidenleri şan ve şeref ile yâd ettik. Çocuklarımıza misal verdik. Özendirdik, saygı gösterdik. Cansiperane düşüncelerin tevekkülünde mücadele ettik.

    Sağa ve sola keskin virajlarla döndük; döndürüldük. Döndürülmemiz yetmedi, Savunuculuğunun bekçiliğini de yaptık.

     Millet olamadık Millet olma melekelerimizi elimizde tutanların yeteneksizliklerine kurban ettik. İçi boş testilerin kırılma anındaki parçalanmalarına benzer şekilde; paramparça olduk. Paramparça oluşumuzun kıyımını yaşadık ve bu parçaların ütopyalarına kandık, bunlarla büyütüldük.

     Bizi bir arada tutan, bize ruh ve can veren ve damarlarımızdaki kana, inancın takvasını serpiştiren imanımıza tekmeler vurduk. Sırtımızı doğrultamaz; ayaklarımız üstüne duramaz hale geldik. Tüm siyasi organizasyonlar, mazimize set çekmek için dizayn edildi. Mazimize muhtaçlığımızda değer verdik ve darda iken hatırladık.

      Bu sebep ile bizi bir arada tutan değerlerimize yeni mayalar eklemeliyiz. Önderlerimizi, tüm mazimize sahip çıkacak ehillerden seçmeliyiz. İnanç ve imanımızı; mertlik ve cengâver havuzunda kaynaştırmalıyız ve Medreselerin berrak esintilerine yelken açmalıyız. Kirlenmemiş sularda yıkanmalıyız. Yeniden, yeni önder ve yeni kılavuzlar edinmeliyiz.

***

     Lider ve önder, toplumun içinden çıkmalıdır. Çünkü toplumları onlar yetiştirir ve yeniliğe sürekler. Verdiği normları kabul ettirir, geliştirir. Sonra bireye mal eder. Dolayısıyla başka kahramanlara anlam yüklememeli ve başka kahramanlar edinmemeliyiz

     Ve şunu da unutmamalıyız. Kahramanları, başka toplumların kahramanı olan insanların; yaşamları ibretlerle doludur.

      Vesselam herkese…