KESK'te Çalıştırılmak Üzere

8 EKİM'DE HERKESE İŞ
Tarihte ilk yapılan savaş olmasa da kayıt altına alınan ilk antlaşmanın ''Kadeş Antlaşması'' olduğu bilinir.
II.Ramses'in Suriye coğrafyasına gözünü diktiği ve Hititlere
dayanamayan bir kanadının savaşı kaybetmek üzereyken Ramon kanadının
üst-üste yaptıkları akınlar sonrasında elde ettiği zaferin sonucuydu
Kadeş Barış Antlaşması.
Bu barış antlaşmasının en önemli maddesinde :
''Mısır'dan Hatti'ye ya da Hatti'den Mısır'a kaçan olursa cezalandırılmayacak, gözlerinden yaş akmayacak;eşleri ve çocuklarından öc alınmayacak.'' M.Ö:1296'da.
Kasdımız tarihçi olup ders vermek değil gayet tabii;günümüzden
yaklaşık 3307 yıl öncesinden bir savaşın sonlandırılması sonrasında
gelinen uzlaşıdan çıkan olumlu sonuçtan Hatti(Hitit) ve Mısır
halklarının barışa ulaşmış olmasının belgesidir Kadeş Barış Antlaşması.
Bu belgenin bakır kopyasının bugünkü BM'in bir duvarında asılı
olmasına rağmen,BM daimi üyelerinin oturumlarda alınan kararların sonucu
ne olursa olsun beşinin dayanışması sonrasında dünyanın herhangi bir
coğrafyasında ' savaşlara ' karar vermeleri manidardır.
Klasik sömürgeciliğin ve yarattığı rekabetin savaşlara ve milliyetçi akımlara prim olması I.Paylaşım Savaşlarına,sanayinin gelişmesiyle
pazar arayışlarının kaçınılmaz olduğu,dışarda yatırımın ve sermaye
dolaşımlarının mevcut kar fazlası kapitalin pazar sıkışıklığında
rekabetin yerini artan ağırlığıyla kabus gibi çöken'sömürüye' bırakması
ve sömürgeciliğe karşı sağanak yağan ulusal kurtuluş hareketlerinin
daraltığı pazarlardan bloklara bölünen dünyaya da ağırlıkta işçi
sınıfına da II.Paylaşım Savaşlarını yaşattı.
Yerelimizin bu konuda bu olgulardan,yaşanan sıkıntı ve
çelişkilerden akılda kalan hafızalardan,yüreklere kazılanlardan
anadilleriyle ''müstemleke ve müstemliki-yun'' diye ''Tec il-Arus''
Arap lügatındaki karşılıkları olan sömürge ve sömürgecilere
Mardin/Ömerli ve Siirt yöresinin şive ve ağızlarıyla içeriği
aynı,cümledeki sözcüklerin kıvrak dizimi ve halkın savaşlara,savaşların
nedenleri olan sömürüye ve sömürgeciliğe korku ya da ayıp tanımadan :
'' Id-devlé a'd-devlé / V'ıd-dığğen a'l a'meyé.''
(Kapital üstüne kapital /Dumanları körlere.)
Kıtlıklardan etkilenip sosyal devleti yanında göremeyen ve temsil edilmeyip sesleri kısılan kırsalların deyişleri ise :
'' Id-devlé ıd-hıb ıd-devlé / V'ıl-ğaryé ıd-hıb ıl-bevlé.''
( Kapital kapitali sever / İdrar pisliği sever.)
Dünyanın varoluşundan Mezopotamya'da 'devlet' in kurumlaşmasına
ordan sözünü ettiğimiz savaşlara,günümüzdeki 'demokrasi
ihracatçılarına' varıncaya kadar akla gelen hiç bir savaşın
nedeni,ekip-biçenler ya da hakim olan kapitalizmin ağır ve saldırgan
şartlarında çalışan işçi sınıfı değildir/olmamıştır.
Bütün kurum ve kuruluşlarıyla,meclislerdeki sermaya yanlısı
iktidarlarıyla hep kar ve sömürü üzerine kurgulanmış üretm
şekilleriyle,militarist anayasalarıyla,insan hakları ihlallerini
meşrulaştıran mahkeme kararlarıyla;işçi sınıfını çeşitli ünvanlarla
bölük-pörçük eden uygulama ve yönetmelikleriyle :
Kriz büyüdükçe,
Kar düştükçe,
Yatırımlar durdukça,
Stoklar eritilmedikçe,
Ve borsalar düştükçe,
Pazarlar bulunmadıkça;
Kalıcı barışa sahiplenmedikçe,akan kan durmadıkça
Demokratik tepkiler alanları doldurmadıkça,
İşçi sınıfına yönelik saldırılar bitmeyecek gibi !..
Krizin binlerce/on binlerce işçiyi işinden ettiğini ilk
çeyrekte son çeyrekte kuyuların dibi görünür ya da görünmez;kapitalizmin
cinnet geçirirken ya da yeniden dizayn edilirken kapı-dışarı ettiği
işçi sınıfı Yunanistan'da,İtalya'da, İspanya'da,İngiltere'deki etkilerini hisedip demokratik tepkilere gerek duyacaktır.
BM'i,Nato'su,Dünya Ticaret Örgütü ve bankaları,İMF'si aynı,aynı
sistemin gelişmiş ya da gelişmekte olan kapitalist ülkelerinin ve
özellikle ülkemizin etkilenmemesi mümkün değildir.
Saldırıların farkında mıyız ?
Yıllarca barışa yanaşılmadı çünkü bu ortamlarda hak ihlalleri
daha kolay yapılırken,özgürlükler tutuklama ve sürgünlerle askıya
alındı.
Derme-çatma ve donanımsız Aile Hekimliği'ne havale edilirken
halk sağlığımız,SGY ile özelleştirilip parayla hizmet satın alan
müşteriye dönüştürülmesi,gelmekte olan krizle ayyuka çıkacağı bugünden
anlaşılır hale gelirken;örgütlü olmamak ya da 8 Ekim'de Ankara
Mitingi'ne katılmamak,meydanı yaşanmakta olan krizlere boş bırakmak
değil midir ?