Kendini Hatasız Görmek

Medyada veya günlük hayatta birçok insanın sinirli ruh haline şahit oluruz. Herhangi biri ile konuşurken birdenbire sinirlenen, sesini yükselten bir çok insana rastlamak mümkün. Bu insanlar, hatalarını asla kabul etmek istemez, kendilerinin her zaman doğru olduklarını düşünürler. Haksız olduklarında ve çevrelerindeki insanlara kötü bir söz söylediklerinde veya tavırda bulunduklarında asla özür dilemez, tevazu göstermezler. Daha çok büyüklenen bir üslupları vardır. Çünkü bu insanlar, Allah’a karşı boyun eğici değildirler. Allah’a karşı korku sahibi olan bir insan ise, bu hareketleri yapmaktan şiddetle kaçınır.
İnsan zayıf olarak yaratılmıştır. Her an unutup, hata yapabilir. İnsanın bunu bilerek hareket etmesi, büyük rahatlık sağlayacaktır. Çünkü insan hata yapmadığını kabul ederse, kendine acı vermeye başlar. Bu acı sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da yaşanır. Büyüklenen bir insanın yüzü her zaman asık, bakışları donuktur. Sürekli hata yapmama telaşı içinde olduğundan, aklı örtülmüştür.
Müminler Kuran ile hareket ettiklerinden, asla “hatasızlık” iddiasında olmazlar. Samimi bir Müslüman hata yapmaktan kaçınır fakat hata yapınca da hemen bunun için bağışlanma diler.
“Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.’’ ( Al-i İmran Suresi, 135)
İnkar eden ve imani zafiyet içinde olan insanlar ile samimi inananları birbirlerinden ayıran en önemli özelliklerden birisi de budur. İnkarcılar ve imani zafiyet içinde olan insanlar kendilerini hatasız ve günahsız görmek isterler. Bunun aksini asla düşünmek istemezler. Eğer bunun aksi bir durum gelişirse sinirlenirler, saldırgan bir ruh haline bürünürler. Müminlerin ise böyle bir iddiası yoktur. İnsan kendi yaratılışı gereği, hata yapabilir. Bunu asla unutmazlar ama titizlikle Allah’ın sınırlarını korurlar.
Müslüman, aciz olduğunu bildiğinden hata yaptıranın da Allah olduğunu unutmaz, tevbe etmeye ömrünün sonuna kadar devam eder. İnkarcılar ve imani zafiyet içinde olanlar ise, Allah’ın rahmetine sığınmak yerine ısrarla büyüklendiklerinden gergin olurlar. Yeryüzündeki tüm insanların hata yapabileceğini Allah bizlere Kuran’da bildirmiştir:
Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah kendi kullarını görendir. (Fatır Suresi, 45)
Bediüzzaman Said Nursi, bir Müslümanın acizliğini bilerek, Allah’tan nasıl tevbe etmesi gerektiğini ise şu hikmetli sözleri ile açıklamıştır:
“Yâ Rab! Nasıl büyük bir sarayın kapısını çalan bir adam, açılmadığı vakit, o sarayın kapısını, diğer makbul bir zâtın sarayca me'nûs sadâsıyla çalar- tâ ona açılsın; öyle de, bîçare ben dahi Senin dergâh-ı rahmetini, mahbub abdin olan Üveysü'l-Karânî'nin nidâsıyla ve münâcâtıyla şöyle çalıyorum. O dergâhını ona açtığın gibi, rahmetinle bana da aç.’’ ( Sözler | Otuz İkinci Söz )
Kuran’da Allah bize her örnekten vererek, müminlerin nasıl davranacaklarını detaylı şekilde açıklamıştır. Yüce Allah, Kuran’da peygamber dualarına yer vererek müminlerin nasıl bir ruh hali içinde olmalarını haber vermiştir. Hz. Yusuf zayıflığının ve ancak Allah dilerse kötü işler yapmaktan sakınabileceğinin duasını şöyle yapmıştır:
“(Yusuf) Dedi ki: Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.’’ (Yusuf Suresi, 33)