Kendimi Yormadım...
Televizyon ve sosyal medya'da korona virüs gündemi tüm sıcaklığıyla ilk sırayı koruyor. Vaka ve ölüm sayısı arttıkça korku ve panik zirve yapıyor. Böyle devam ederse, toplum olarak psikolojik hastalıklar baş gösterecek, büyük travmalara sebep olacak gibi...
Bu panik ve korku ortamının bilinçli veya bilinçsiz yapılması bir şeyi değiştirmiyor.
Bir an önce panik ve korku ortamından sıyrılarak tedbirlerimizi alarak, kurallara uyarak öçAllah'a tevekkül edip bu süreci lehimize çevirmenin yollarını araştırıp bulmalıyız.
İslâm dini denge dinidir. Bu konuda da ümit ile korku arasında yaşamak zorundayız. Ümitvar olmamız lazımdır.
Her gecenin bir sabahı vardır. Karanlığın ardından aydınlık mutlaka gelecektir. "Zorlukla beraber kolaylık vardır. Evet, zorlukla beraber kolaylık vardır."(İnşirah 5-6) Ayeti kerimelerinde olduğu gibi sabredenler mutlaka kurtuluşa erenler olacaktır.
Gönüllerimizin tabibi Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor :"Mü’minin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64).
O halde; panik, korku ve tevekkülü bir birine karıştırmadan çıkış ve şifa yollarını aramalıyız.
Şifa Allah'tandır. Dert vermişse mutlaka dermanını da vermiştir. Ancak fiili ve kavli olarak üzerimize düşeni yapmak kaydı ile...
Rivayet edilir ki; Hz. Musa bir gün karnı çok ağrıyınca elini Yüce Allah'a açarak, dua ederek şifa talep eder. Yüce Allah Cebrail (a.s.)vasıtasıyla "filan yerde bir ağaç var yaprağını kaynatıp içsin şifa bulur" diyerek duasına icabet eder. Hz. Musa istenilen yere gider ağacın yapraklarını toplayıp kaynatır ve suyunu içer. Böylece şifa bularak iyileşir. Aradan uzun bir zaman geçer tekrar hastalanır ve karnı sancı çekmeye başlar. Hz. Musa direk o ağacın yanına gider ve yaprakları toplayıp getirir. Kaynatıp suyunu içmeye başlar. Ancak sancı çekmeye devam eder. Elini tekrar yüce Allah’a açar ve şöyle der: "Ya Rabbi aynı ağaç, aynı yaprakları kaynatıp suyunu içtim ama, şifa bulmadım bunun hikmeti nedir? diye sorunca; Yüce Allah:" Ey Musa, birinci seferde şifayı benden istedin ben de şifayı yaprağa koyup, suyunu içince sana şifa oldu. İkinci seferde ise şifayı direkt benden değil belki ağaç ve yaprakta aradın ondan dolayı şifa bulamadın der."
Evet, Peygamber de olsa sünnetullah, adetullah değişmiyor. Esbaplara sarılacağız ve sadece şifayı Allah'tan isteyeceğiz. Allah her şeye kadirdir. Dilerse bu salgının aşısını, şifasını bize gönderir.
102 yaşındaki adama uzun yaşamanın sırrı sorulunca şöyle cevap vermiş : "Hiç sigara içmedim. Kendimi aşırı yormadım. Bol bol yoğurt yedim ve her sabah erkenden kalkıp spor yaptım ve Allah'a hamdettim.
Evet, yeter ki; gerçek manada Allah'a tevekkül edelim, sadece ve sadece Allah'tan yardım isteyelim.
Sağlık ve sıhhatımıza dikkat edelim. Tedbir ve kurallara uyalım.
Allah mü'min kullarını zorda bırakmaz ve layık olduğumuz zaman mutlaka Allah' ın yardımı gelir ve çıkış yollarını bize gösterir. Dua ile...