KCK “Terör örgütü” sınıfına alınıyor

KCK Operasyonları kapsamında tutuklamalar son hız devam ediyor. Bu operasyonlarla birlikte BDP teşkilatlarının neredeyse kolu kanadı kırıldı. Bunu ben söylemiyorum, toplantı yapamadıklarını söyleyen BDP’nin yerel teşkilatları ile gazeteci arkadaşlar ifade ediyor.
Şehirlerde KCK’ya yönelik operasyonlar devam ederken, dağlarda da
hava şartlarına bakılmaksızın PKK’nın lojistik merkezleri, sığınakları,
kampları bombalanıyor ve takip yapılıyor.
Kış aylarında
PKK, çok az bir unsurunu bırakarak sınır dışına çekilir, ilkbaharla
birlikte eylemlere başlardı. Bu yıl PKK militanları Türkiye’yi terk
etmedi. PKK’nın bu hamlesine karşılık, Silahlı kuvvetlerde bu yıl sınır
içlerini kış aylarında olmasına karşın yoğun bir bombalamaya tabii
tuttu. İki tarafta da bu yıl alışagelmişin dışına çıktı
Süreç tutuklama ve operasyonlarla devam ediyor. Bu süreç içerisinde
en önemli ayrıntılardan bir tanesi KCK’nın “terör örgütü” sayılması ile
ilgili olarak Van’dan yerel bir mahkemenin Yargıtay’a gönderdiği ve
Yargıtay’ın da bugünlerde karar vereceği bir dava ile ilgili. Söz konusu
davada KCK’nın “terör örgütü” sayılması isteniyor ve aldığım bilgilere
göre bu dava yakın zamanda bu noktada sonuçlanacak.
Öncelikle şehir yapılanması olarak kamuoyuna sunulan, daha sonra ise
çatı örgütü denilen KCK sisteminin esasında bütün yapıların başında
olduğu biliniyor. Murat Karayılan’ın da KCK’nın başı olduğu
düşünüldüğünde bu kararın çıkmasının sürpriz olmayacağını ifade eden
savcılar var.
KCK, eğer “Terör örgütü”
sınıfına sokulur ve üst mahkemelerden böyle bir karar çıkarsa, Ankara’da
önce BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dillendirdiği daha sonra ise
Büyük Birlik Partisi (BBP) lideri Mustafa Destici’nin Başbakan
Erdoğan’a geçmiş olsun ziyaretinde dile getirdiği milletvekillerinin
tutuklanması ile ilgili sürecin de gelişmelere bağlı olarak
gerçekleşebileceğini ifade edenler var.
Başbakan Erdoğan’ın “”Her türlü yeraltı örgütlenmesi bertaraf edilecek”
sözünü burada bir tarafa yazmak gerekiyor. Bu söze muhatap
milletvekillerinin BDP içerisinde kimler olduğunu bilmiyorum ama
bildiğim altı-yedi milletvekilinin bu şekilde isminin geçtiği.
Bütün bu süreçler sonucunda Türkiye’yi nasıl günlerin beklediğini
bilmiyorum, bildiğim ve tahmin ettiğim bir olay var ise BDP’nin buradaki
tavrının çok belirleyici olacağı. Eğer BDP yeni Anayasa’ya bu noktada
desteğini çekmezse bu yeni bir Anayasa’nın önünü açabilir.
Bir taraftan KCK tutuklamaları, diğer taraftan PKK’nın baskısı altında
BDP’nin Meclis’te kalabilmesi veya yeni Anayasa sürecine destek vermesi
biraz zor görünüyor. Kendi tabanına bu durumu anlatabilecek olan bir
BDP aslında kendi içerisindeki kırılmayı da sağlayabilir. Bunun
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Bütün bu tutuklama ve operasyonlar karşısında eğer AK Parti yeni bir
Anayasa’yı yapamaz ve bu noktadaki adımlarını hızlandırmazsa, özellikle
Mart ayından itibaren Türkiye’yi yeni toplumsal gerginlikler
bekleyebilir. Bu toplumsal gerginlikler hem siyasetten kopmayı hem de
şiddete yönelmeyi tekrar getirebilir. Bu nedenle şubat ayının ortalarına
doğru bizzat Başbakan Erdoğan tarafından yeni bir yol haritasının
kamuoyuna açıklanacağı beklentisi AK Parti’de Newroz öncesi oldukça
yüksek.
Bütün bunları yazarken, Uludere
ve benzeri eylemlerin arkasında ne çıktığını hükümet bize açıkladığında,
aslında neyin kavgasının verildiğini daha iyi anlayacağız. GES
komutanlığının devrinin aslında yeni bir başlangıcın en önemli adımı
olduğunu ilerleyen zamanlarda daha iyi göreceğiz
Önümüzdeki süreçte yukarıda saydığım şeylerin gerçekleşip
gerçekleşmemesinden çok beni yeni bir Anayasa’nın yapılıp yapılmayacağı
ilgilendiriyor.
Ben KCK sisteminin çok hayali ve
gerçekleşmesi zor olan bir sistem olduğunu söylerken, yapılan
operasyonların da KCK’yı bitiremeyeceğini biliyorum. Bilakis KCK
sisteminde yer alan bilinçlenme ile ilgili kısmın cezaevlerinde
sağlanacağını, cezaevlerinin bir okul görevi göreceğini, KCK’nın oluşan
kamplaşmalar üzerinden daha rahat hareket alanı bulacağına inanıyorum.
KCK sistemi üzerinden meseleyi masaya yatırmak, güvenlik politikasını
buna göre kurmak çok gerçekçi değil. Gerçekçi olan KCK sisteminin
beslenme kaynaklarını demokrasi ve özgürlüklerle kesmenizdir. Eğer
demokrasi ve özgürlükler önündeki engeller kaldırılmazsa, bugün KCK
sistemi dediğimiz sistem yarın başka bir adla karşımıza çıkar.
Yeni bir Anayasa olmazsa cezaevlerine doldurulan her insan tek başına bir örgüt olarak dışarıya çıkar.
Özgürlüklerin önü açıldığında, yasaklar kalktığında, elit
bürokrasinin gelenekleri değiştiğinde ve daha da önemlisi vatandaşın
devlete duyduğu güven tesis edildiğinde KCK’da kendini fes etmekle
yükümlü olur.