Kaypaksan; Geç Kapıdan!
Huy tenlerinizi tırmalarcasına ve göz temasın sıçramalarına
da bağlı kalarak ilk fikir edinme heyecanına kapıldığınızı/kapılacağınızı biliyorum. Kaypaklık, septik bir bakış tarzı ile ben miyim? Yoksa okuyucunun da
kendisini bizatihi iddia sahibi sandığı bir zihnin ürünü müdür? Diye ikilemli
bir fikir teatisinde bulunma riski ile karşı karşıya kaldığınızı hissediyorum. Aslında
gaye maliki olarak suretlerde tedirginlik oluşturmak hevesinde değilim. Lakin
eğer izin verirseniz; haneme kar zarar yazılıp yazılmasına bakılmaksızın;
birkaç lakırdı da ben edeyim bu kaypaklığın raconuna dair…
Hemen hemen tüm dillerde “kaypak” kelimesinin sözlük anlamı
aynıdır. Hatta Latince dillerinde okunuş ve yazılışları bile aynıdır. Batılılar,
“Slıppery” derler ve -yanardöner insan-
şeklinde tanımlamışlar bu kelime zevatını…
Son zamanlarda toplumdaki yeni kahramanlar; hepten bu yeni
kimliğin (kaypaklığın) hâkim olduğu alanlarda parladığı/parlatıldığı ve bu algının
hâkimiyeti içinde hareket ettiğine şahidiz. Aslında yeni kahraman diye takdim
edilen kimliklerin mazisi pekte yeni olmadığı ve hatta küflenen bir geçmişe sahip
olduğunu da biliyoruz.
***
Evet, kaypaklık tüm kapıları rahatlıkla açan/açtıran, hatta
bazı kapıları tekmeleyen ve ayakları ile iten bir anahtarın adıdır. Doğrusu her
kapıyı ardına kadar açan bir anahtarın sahibi olmak; her insana nasip olacak
bir meziyet değildir. Bunu ancak kaypaklığın manifestosu hakkında detaylı bilgi
birikimine sahip ve hatta kitabını yazan birilerin becerebileceği bir sanattır.
Yaşamında sürekli kullandığı bu meziyeti, artık şahsına münhasır bir şahsiyet
ve kişilik meselesine dönüştürmüştür.
Peki, kimdir bu kaypaklar? Diye içten içe bir isim veya liste
yapmamı veya yazının sonlarına doğru okuyucuya ışık tutacak öbek dolusu kaypaklar
tasnifine gideceğimi bekleyen birileri varsa hemen söyleyeyim; yazıyı okumadan
yarıda bırakıp gitme özgürlüğüne sahipsiniz.
Zira daha henüz bu kaypakların listesini yapacak kadar cesaretin
trendine hüküm etmediğimi/edemediğimi ve söyleyebilme gücüne sahip olmadığımı
açıkça itiraf etmekten geri durmayacağımı deklare edeyim.
Her şeye rağmen kaypakların nasıl olduğu ve hangi narin
vasıflara sahip olduğunun izahına yönelik noktalara temas ederek de şunları
söyleyebilirim.
Yazıyı yazarken orta yaşlı birine sormuştum. Nedir şu
kaypaklık? “Kimin kağnısı gıcırdarsa oraya giden insandır” Diye basit ve hızlı
bir cevap vermişti bana…
Kaypaklar; utanmaz bir hareket tarzına sahiptirler, verdikleri
sözlerin arkasında değil de sözleri arkalarına alırlar ve pişkindirler, mert
gibi gözükürler, lakin mertlikleri boş ve safsatadan ibarettir. Ne şiş yakarlar,
ne de kebap. İstedikleri havaya istedikleri zaman bürünürler. Riyakârlığın alası ile dans ederler, kısmen
saf ayağına da yatarlar. İnsanları
ve herkesi birbirine düşürmekten büyük zevk duyarlar.
Bu tip insanlar çok konuşur. Önlerine çıkan her düzlüğe
saparlar, dost ve arkadaşı satar, herkesle rahatlıkla uzlaşabilirler. Çalışmayı
hiçbir zaman sevmezler. Takla atmakta çok beceriklidirler. Tüm bilgilerin ve
işlerin kendisinin yaptığına herkesi rahatlıkla inandırırlar.
Ha birde muhafazakârlık ve dindarlık ayaklarına takılırlar; şu
sıralar din iman naraları atmaktan geri durmazlar. Yarın hangi narayı atacağını
tahmin etmekte zorlanırsınız ve çok fazladan insanı da bu yol ile kandırmakta
mahirdirler.
Kanaatimce benim yapmadığım/yapamadığım ve bizde, sizde ve
yaşadığımız toplumda cirit atan “kaypakları ve kaypakların listesini”
tüm bu anlatılanların ışığında artık yapabilir ve hayatınıza ona göre yön
verirsiniz.
Herkesi selamlıyor,
Dua ile kalınız efendim diyorum…