Kaynak kitap zulmüne kim dur diyecek?

KÖŞE YAZISI

Milli Eğitim kurumlarında, eğitim adına, eğitimcilerin yaptığı, dozajı artarak devam eden zülüm, tüm yurt sathında hızla yayılarak sürdürülüyor.

Yıllar öncesi para ile satmasına rağmen, devlet kitap yetiştiremiyordu.  Özel yayınevleri de yeterli olmuyordu. Her okulda sıkıntılar sınırsız, para ile alacak kitap bulunmuyordu, Şimdi okullar açılmadan tüm kitaplar basılarak, dağıtımı yapılıyor. Öğrenciler ilk gün okula gittiğinde sırasında tüm kitapları ile buluşuyor.

20 milyon civarında öğrenci için bütçeye maliyetini merak ettiniz mi?

Tüm bu çaba ve maliyetin gölgelenerek kullanılmaması, atılması israf değil mi? 

Yerine pahalılarının dayatılması zulüm değil de ne?

Bakanlık http://yardimcikaynaklar.meb.gov.tr/   sitesini eğitimin hizmetine sunmuş.

Halkın içinden, eğitim camiası ile iç içe mesai yapıyorum. Ömrüm kırtasiye işlerinde geçtiğinden eskiyi hatırladıkça, günümüzde yapılan keyfi uygulamalar, soygunlar, israflar ve zulümleri yazmaya vicdanım mecbur bıraktı. Gönüllü insan hakları savunucusu olmam da ayrıca teşvik etti. İşini düzgün yapan ehli vicdan eğitimciler de şikâyetçi ancak konuşup yazamıyor. Meydan zalimlere ve arsızlara kalıyor.

 Eğitim üzerine, Güzel süslü cümleler kurarak övgüler yağdırmak isterdim, çok kişi yapıyor zaten. İdareci ve siyasetçiler biri birini ziyaretler ve övgüler ile yılarca geçiniyor. Giden gelen Özel günler yemekler düzenleyip başarı plaketleri ortalıkta bol bol dağıtılıyor. Ancak kaç tanesi halkın içine çıkıp dinliyor?

Kaç tanesi yoksul vatandaşların halinden haberdar?

İşsiz ve geliri olmayan kaç aile olduğunu kim biliyor. Bu salgın döneminde esnaflarımızın halini kim anlar?

Kaç esnaf iflas etti?

Ne kadar kredi ve borç batağında debeleniyor? Geniş bir aileye mensup olduğumdan, 6 çocuğum ve yüzlerce yeğenim yurt genelinde öğrenci.  Bu nedenle bilgiler daha hızlı ulaşıyor. Binlerce ailenin dramına şahitlik ediyorum. Kitap almak için borç para talep eden, faize bulaşanlar görüyoruz. Yurdumun her tarafından uygulamaları ve dayatmaları okuyoruz, duyuyoruz. İstediği ürünleri almadığından öğrencisini sınıftan kovan, hatta şiddet uygulayan öğretmen geçinen tüccarlar eğitim kurumlarında hala görev yapmaktalar…

Batıdan doğuya köylere kadar eli kalem tutamayan öğrenciye daha okula başlamadan çok pahalı setler aldırılarak eğitim yuvası, soyguncu işletmelere rant kapısı oluyor.  Adres gösterilerek kat kat daha pahalıya ürün aldırıyorlar. Bu arada birçok kırtasiyecinin de eğitimci ortakları olduğunu unutmayalım. Eğitimciler azıcık sponsor, bağış, katkı adı altında açıkça RÜŞVET alıyorlar. Bazıları inkârda etmiyor açıkça ödenek olmadığından okul ihtiyaçlarını gidermekle övünüyorlar. Boya, yazıcı, Perde gibi küçük bağışlar karşılığında yüzbinlerce TL lik soyguna aracı olunuyor. Hatta tatlı veya yemek ikramı ile de işi çığırından çıkaranlar görüyoruz.

Hükümetimizin başlatmış olduğu en iyi hizmetlerinden biri Çocuklar okula gidince tüm kitaplar bedava teslim ediliyor. Trilyonlarca bütçe kitap basım ve dağıtımına gidiyor. Bütün bu maliyet ve çabalar gölgelenerek "devletin verdiği kitaplar yaramıyor, seviyemize uygun değil" propagandalar yapılıyor. Pahalı ürünler aldırarak iyi eğitimci havasına giriyorlar. Kendi çabası ile kaliteli eğitim veren fedakâr öğretmenlerin emek ve çabasına da hakaret ediyorlar.

Kitapların yetersiz kaldığı elbette oluyor. Sınav ve rekabet sistemi ile daha çok soru daha çok denemeden geçmesi lazım çocuklarımızın. Bu durumda pazarlıkla okul ya da sınıf olarak yâri fiyatlara mal edilebilecekken, azıcık rüşvet verenlerden çok daha pahalıya aldırılması hangi vicdana sığar? İşin vahim yönü de tekelcilik suç olmasına rağmen tekel bayilik sistemi aleni işlenerek tekelcilik suçu işleniyor. Okul başında yıllık sınav ücreti adı altında toplu para alınarak yarısına sınav yaptırılıyor.

Müfredat her sene değişmediği halde eğitimciler aldırdığı kitaplardan yeni baskısı dayatıyor. Kapakta görsel değişiklik yapılan, bazı soruların sırası değiştirilen sözde yeni baskı aldırmaya mecbur edilerek israf üstüne israfa yol açarak halkı adeta koyun sürüsü gibi soyma cüreti gösteriyorlar.  Telefon ile sınıf gruplarında açıkça farklı farklı adresler verilerek çok ürün aldırılıyor. Aldıran öğretmen ismi belirterek satış rakamı tutuluyor. Daha ucuza fotokopi çektiğim halde; Çocuğuma kitap fotokopisi almak için başka kırtasiyeye gönderen, ismini verdiğinde fihrist defteri açıp Ömer Hoca karşısına bir + daha koymanın sebebini bana sormuştu?  

Kimi eğitimciler daha okul açılmadan okul çalışması yapan pazarlamacıları ağırlayarak sponsor, bağış, katkı tekliflerine yelken açarak teslim oluyor. Ziyarete gittiğim okulda, müdür yardımcısı çocuğunun kreş malzemelerini göndermesem kitaplarımı sattırmam dedi. Çok az bir bedelle çok fazla aileyi birkaç işletmeye soydurarak perişan ediyor. Bu vicdansız çirkef ilişkilere giren esnaf uçuruluyor, insani davranan ezdiriliyor. Daha kaliteli ve ucuz sattığı ürünler bile öğretmen onayından geçmeyince iade ettiriliyor. 

Aldırılan Yabancı kökenli bazı yayınlar, gelirleri ile misyonerlik faaliyetleri yürüterek çocuklarımızın beynini yıkayıp geleceğimizi de temelden bombalıyor. 

İşin içinde gören duyan biri olarak çirkef pazarlıklar ve ilişkileri gördükçe sesiz kalamıyorum.  Önceki yıllarda da şikâyetlerimin Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından Sümen altı edilmesinden sonra teftiş kuruluna bizzat giderek somut belgelerle tekrar şikâyette bulunmuştum. Müfettiş arkadaşlar tebrik etti. "Birkaç şikâyetçi olsa işlem yapmak için elimiz güçlenirdi" dediler.

Birkaç kontrol ve tutanak tutuldu. Kısa süre sonra üst makamlar tarafından dosyaların kapanması talimatı aldıklarını itiraf ettiler. Bunun üzerine İl Milli eğitim Müdürü makamına çıktım. Bana Aynen şunlar söylendi; ‘’Hocam bırakın bu işleri. Niye Ortaköy’de aldırılmıyor? Şehir veli profili buna müsait, sistem bu şekilde iyi işliyor, sen de çıkarına ve keyfine bak. Ama ahlaksızlık diz boyu dememe karşılık Antep'te de, Ankara’da da Rüşvet alınıyor, biz ne yapabiliriz’’ diyerek yapılan rüşvet ve ahlaksız işlere kılıf bularak beni de teşvik ettiler.

Milli eğitim bakanlığının her sene illere genelge göndermesine rağmen, çoğu idareciler sadece resmi prosedür gereği okullara iletiyor. Arkasından da okul idarecilerine arka çıkarak zülüm ün yaygınlaşmasına sebep oluyor

Bu sene de tekraren bakanlığın uyarı yazısı aynen şu şekilde;

“…..Söz konusu madde hükmüne ve daha önceden yapılan uyarılara rağmen bakanlığımıza ulasan dönütlerden okullarımızda yardımcı materyallerin (öğrenci çalışma kitabı, öğretmen ve öğrencilere kaynak ve yardımcı olacak basılı ve elektronik ortamdaki her türlü ders araçları) sınıf içerisinde kullanıldığı bu materyallerden ödev verildiği ve dolayısıyla velilerin de eğitim materyallerini almaya mecbur kaldıkları anlaşılmaktadır.. Bakanlığımızca öğretmen ve öğrencilerimize dağıtımı yapılan ders kitapları ve yardımcı kaynakların; okullarda/kurumlarda reklam ve tanıtımının yapılmasına izin verilmemesi ve velilere maddi külfet oluşturacak uygulamalardan kaçınılması gerekmektedir. Bu kapsamda yönetici ve öğretmenlerimizin konu hakkında bilgilendirilmeleri hususunda gereğini rica ederim.”

Resmi genelge ve kanunlarla ile yasak olan bu vicdansız ve yasa dışı faaliyetlerin aleni yapılmasına karşılık vicdan sahibi bireylerin artık bu duruma sessiz kalmaları büyük bir vebaldir. 

Sayın Cumhurbaşkanımıza bu konu iletilirse bu zulme de dur! Yeter artık! Diyeceklerine eminim. İlgili ve yetkili tüm idarecilerin müdahale ederek artık bu zulme dur demeleri insani bir görevdir. Milli eğitim içerisindeki uyarılar yetersiz kaldığı ve bazı eğitimcilerin takmadığı görünüyor. Bu önemli zülüm yargıya taşınmalı ve adalet tecelli etmelidir. Savcılarımızın soruşturma açmaları zaruri olmuştur.

Allaha emanet olunuz…

Selamlar.