diorex
fair play

Kasım Padişah ve Kasımiye

Kasım Padişah ve Kasımiye

      Bir ucu Akdeniz’de başlayıp diğer ucu Basra Körfezi’ne uzanan Bereketli Hilal’in en zirvedeki beldesi Mardin, Akkoyunlular’ın eline geçtiğinde iki kardeş birbirine düşer. Evlatlarının çekişmesine gönlü el vermeyen anneleri olaya el koyar. Mardin, Cihângir Mirzâ’ya, Diyarbekir Uzun Hasan’a üleştirilir. Cihângir Mirzâ vefat edince oğlu Kasım dizginleri ele alır. Tarihler, bu sırada 1494’ü göstermektedir.

      Kasım’ın ilk işi, uzun süren bir karmaşa döneminden sonra kale dışında neredeyse her yeri yakıp yıkılan Mardin’i kapsamlı bir imârdan geçirmek olacaktır. Kasım, hükmü altındaki Mardin’i 37 yıl boyunca yeniden inşâ eder. Ne kadar doğru bilinmez, bu maksatla Tebriz, Azerbaycan ve diğer yerlerden 80 bin aileyi Mardin’e getirttiği söylenir. Şehirde yıkıma uğramış ne kadar cami, hamam, çarşı, ev varsa hepsini bir güzel elden geçirir. Şehrin civarındaki 2 bine yakın köyü de buna dâhil eder. Bunlardan birisi de şehrin eteğinde, eğimli, dar taraçalı bir yükseltide ovaya nazır muhkem bir kale görünümünde tasarlanmış ve ihtişâmlı olacağı her hâlinden belli yarım kalmış bir medresedir.

      Temeline ilk kazma vurulduğunda Artuklular hüküm sürmektedir şehirde. Timur’un amansız ve yağmacı saldırıları yarım asır geciktirir bitmesini. Son harcı karıldığında, son taşı konulduğunda devir artık Akkoyunluların devridir. Kasım 1502’de onu tamamladığında medrese, artık onun ismiyle anılacaktır: Kasımiye Medresesi.

      Selsebilli ana eyvânı, yazlık mescidi, dilimli kubbeleri, revâklı avluları, türbesi, mukarnas bezemeleri ve daha birçok özelliğine bakanlar, onu yapan ustanın Zinciriye’ninkiyle aynı kişi olduğuna inanır. Taşlarına aynı mührü vuran usta, duvarlarına da aynı efsûnu üflemiş olmalı. Güney cephesinden destûrla girilir bu muazzam yapıya. Girişteki taçlı kapısında, kenarları bitkisel ve geometrik motiflerin ahenkle işlendiği bir azamet cümbüşü zarif ruhlara estetik bir ziyâfet sunar. Hemen karşıda yapının her iki yanına vaziyet eden baş müderris odası hoşâmedi eder ziyaretçilerini. Kapının bağladığı beşik tonozlu dar koridordan içeri adım atarken soldaki mescidi ve sağda medfûn türbesiyle asırların ihtiyar tanığı olduğunu o anda ele verir Kasımiye.

      Avlunun güney batısında, dilimli kubbe ile örtülen bir türbe içinde iki adet sanduka var. Türbede yatan Kasım Bey ve kız kardeşinin mezarları, mekâna manevi bir kudsiyet atfederken mekânın ruhuna İlahi bir dinginlik verir.

      Düzgün kesme taşlarla örülü iki katlı, kubbeli, avlulu Kasımiye’nin, bir insanın ancak eğilerek geçebileceği dar ve alçacık kapılı, peş peşe dizili 23 hücresinde asırlar boyunca ilmin meşâlesi tüter. Engin ovaya nazır medresenin büyük bir avlu etrafında, revâklar arasına kümelenmiş bu hücrelerinde kim bilir ne âlimler talebelerini tedrisin rahlesinden geçirdiler. Talebe hocanın huzuruna varırken başını eğsin, hürmette kusur etmesin, illâ ki edeple kadem bassın diye, hücre kapıları bir metreden azıcık yüksek yapılmış. Hücrelerin kapı üstlerinde simgeler kazılı; hangi hücrede hangi ders verilir bilinsin diye. Öyle bir tasarlanmış ki  doğuşundan batışına kadar bütün hücreler, güneş ışıklarına mihmândarlık eder. Güneşin ışığıyla ilmin ışığı bir olsun diye.

      Dar hücrelerinde sadece İslâm’ın öz nuru ilimler değil; tıp, matematik, astronomi, kimya gibi pozitif ilimlerin ışığının da bir kandil gibi tüttüğü Kasımiye, 16. asrın Osmanlı kayıtlarına göre geliri en fazla olan vakıflara sahiptir. 1526’da ona ait 243 dükkan dışında birçok hamam ve değirmen vardır Mardin çarşısında. Buna Diyarbekir’deki 13 dükkanın geliri dâhil değildir.

      Köhne tarihin inişli çıkışlı yokuşlarının vakur tanığı Kasımiye, ilk cihân harbine değin, avlusunda ilim aşkıyla koşturan talebelere ve ciddi edâlarıyla İslâm ilim ve irfânının menbaı cihanşümûl müderrislere sıcak bir yuva olmaya kesintisiz devam eder. Kızıltepe’ye yerleşen Çeçenlerin geçici sığınağı olur bir ara. Harp hengâmında bir müddet asker ocağı, 1974’e kadar da bir süre müze. Geri kalan zamanlarda kaderine terk edilmiş izbe bir mezbeledir hep. Cihân harbinden son zamanlara kadar, tüm emsâlleri gibi, mirasyedi evlatların umarsız hışmına uğrayan, ziyân edilen, redd-i mirasa uğrayan bir mekândır. Bu son zamanlara kadar târumâr hâlde zamanın törpüsüne karşı sapasağlam ayakta kalır yine de.

***

            Kendisi gibi hakkındaki rivâyet ve inanışlar da köklü ve derindir Kasımiye’nin. Kimisi acı bir trajediyi, kimisi de mistik bir inanışı tasvir eder. Derler ki Kasım, Mardin hâkimi olunca para bastırıp adına hutbe okutur, fermanlar çıkarır, uzaktaki diyarlara ulaklar yollar. Tam bir sultan, eksiksiz bir padişah gibi. Bundan mütevellid onu Kasım Padişah diye anmış tebaası. Gel gör ki, Fatih’e bile korkusuzca kafa tutmuş amcası anlı şanlı Uzun Hasan bundan hiç hoşnut değilidir. Kasım, medrese eyvânındaki çeşmeden abdest aldığı sırada Uzun Hasan tarafından boynuna inen kılıç darbesiyle ruhunu teslim eder. Kasımiye, kendi bânisinin mezarı ve ebedi istirahatgâhı olur böylece. Selsebilli eyvânın duvarlarına kanı sıçramış derler. Bir çanak suyla ıslatıldığında kanın kızıl renginin asırlara inat bir direngenlikle duvarda belirdiğine inanılır. Gerçekte bitkisel boya izleri olsa da halk, bu hazin ölümü bu inanışla yâd etmeyi evlâ görmüş. 

Kasım’ın canı ciğeri kız kardeşi Esma Sultan’ın feryatları feleklere ulaşmış kederinden. Ağıtlar yakmış, ağlamış durmuş ve ardından yine feryad etmiş. Yüreği bir türlü soğumamış Esma Sultan’ın. Ağasının yerde biriken kanını avuç avuç yüzüne gözüne sürmüş. Bununla da yetinmemiş, avuçladığı kanı eyvân duvarına atmış. Esma Sultan ölümün buz kesen soğukluğunu iliklerine kadar hissediyormuş. Bu acıyı düşmanına bile dilemeyen bir duyarlılık ve ıstırapla yerlerin ve göklerin sahibi Rabbine sığınmış, semâya avuç açmış:

“Ya Rabbi, bu medrese ayakta kaldıkça bu kan Müslümanlara ibret olsun. Kimse kimseyi öldürmesin.” diyerek.

      Avlunun tam orta yerinde, sularını aktarmalı küçük havuzlardan büyük havuza akıtan çeşme, medresenin güney cephesine boylu boyunca serilmiş Mezopotamya’nın ihtişâmına bereket nümûneleri sızdırır. Cılız bir aks-i sedâ homurtusuyla akan bu çeşme ve sularının dolduğu havuz ile ilgili anlatılanlar, epeyce mistik betimlemelerin mevzusudur. 

      Havuz sistemi, doğumu ve yaşamın kaçınılmaz sonu olan ölümü ve hatta sonrasını ihtâr eder. Duvardaki çeşmeden akan su, doğumun sembolü. Suyun döküldüğü ilk havuz bebekliğin, ikincisi çocukluğun simgesi. Peşinden uzanan geniş kanal ise gençlik döneminin. Su burada hızlı akmasına karşın, hiç akmıyormuş gibi durgun görünür; tıpkı insanın hep genç kalacağı yanılsamasına girdiği gençlik çağı gibi. Ardından gelen dar kanal, insan ömrünün olgunluk çağını resmeder. Gençlikte delicesine, çalkantılı akan su, artık daha dingin akmaktadır. Suların bu kadar aşamanın âhirinde dolduğu büyük havuz, ölüm ve akabindeki dehşetli Mahşer yeridir. Bundan sonra herkes ait olduğu yere taksim edilecektir. Havuzda iki tane çıkış yeri var. Üstteki çıkış cennete, alttaki çıkış da cehenneme gidecekleri simgeler. Havuza akan her su, en nihâyetinde aşağıdaki Mezopotamya ovasına bir yol bulur ve orada bir canlıya can olur. Bu da insanın ölümden sonraki dirilişine yorumlanır.

      Çeşmenin etrafındaki taşlara da birer mana yüklenmiş. Çeşmenin üzerindeki 40 adet kesme taş, Peygamber efendimize 40 yaşında gelen nübüvveti, yan tarafında bulunan 63 tane kesme taş da onun vefat ettiği tarihteki yaşını simgeler.

***

      Güneşi doğurmak ve batırmak için şehrin en elverişli mekânlarından biri olan Kasımiye Medresesi, Mardin turizminin de vazgeçilmez gezi rotaları arasında yer alıyor. Çeşitli etkinliklerin gözde yerlerinden biri olan bu yapı, turistler için Mardin’de bulunmuş olmanın başlıca simgesi veya kanıtı durumunda. Değişik açılardan havuz ve olukların su yansımalarından elde edilen fotoğraf görüntüleri, sosyal medya paylaşımlarının en karizmatik figürleri arasında. Zekice bir buluş ile girişteki tahta kapının eski tip anahtar deliğinden alınan görüntüler de en ilgi çekici karelerden. Elbette buna, medresenin ovaya açılan dikdörtgen mazgallı geniş pencerelerinden içe doğru süzülen ışığı arkaya alarak elde edilen o muazzam görüntüleri de eklemek gerekir.

 

 

Yorumlar

Image
Ziyaretçi
07.06.2024 / 14:35

Tebrikler . Kutlarım . Çok güzel anlatım

Image
Ziyaretçi
07.06.2024 / 14:31

Sn. Hocam . Mardin merkez doğma. Büyümeyim . Liseden sonra ayrıldım. Çocukluğumuzda gezmişliğimiz vardır . Ama Mardini gezmemişiz . 40 yıldonra türist olarak gitttim . Çok değişmiş . İhmal edilmiş . Buldum . Üzüldüm . Heryeri gezdim . Bizim dönemde Mardin tarihi de anlatılırdı . İlkokulda . Sizin anlattığınız kadar olmasada . Az çok öğretildi . Emeğinize sağlık . Gurur duydum . Başarılar . Restorasyonlar tatihi dokuyu bozmasa daha iyi olacak . 🇹🇷🇹🇷🌹🌹

Image
Ziyaretçi
07.06.2024 / 11:09

Onlarca camii medrese,zaviye,tekke,türbe,han, hamam, kervansaray inşaa et.Yemek,düğün,ölüm,yaşam kültürü oluştur.Ama bu şehri sadece Süryanilere mal et.Bir bilgisayar oyunu gibi Artuklu ve Akkoyunluların eserlerini Mardin'den silsek.Mardin bir hiçtir.

Image
Ziyaretçi
07.06.2024 / 09:15

Mustafa hocam turizm bölümü öğrencilerine bu konuda destek vermeniz gerekiyor gibi, çünkü eksik biliyorlar eksik öğreniyorlar... Allah sayınızı arttırsın selamlar

Image
Ziyaretçi
06.06.2024 / 22:42

Yazının baş taraflarında Kasıö Artukluların Melike gibi anlaşılıyor.. Retorik ve tahkiye güzel olmuş; lakin tarihsel olan ile menkibevi olan karışmış. Bir akademisyenin sanatsal-edebi hüneri açısından olumlu, akademik ve didaktik boyutu ise zayıf kalmış.. Kalemine ve yüreğine kuvvet.

Image
Nesrin Aykaç
06.06.2024 / 20:48

Kasımiye medresesine anlatan en iyi yazı diyebilirim, okurken bitmesini istemedim. Kutlarım.

Image
Ayten Dirier
06.06.2024 / 16:59

Yüreğine sağlık Değerli Hocamız. Çok uzun yorumum bir anda uçtu! Okuduğum en güzel Kasımiye yazısı. Çevresi de ele alınırsa çok iyi olur. Hacta tüm duaların kabul olur inşallah.

Image
Volkan Kıvanç ŞATANA
06.06.2024 / 15:23

Mustafa Hocam,değerli hemşehrim kalemine sağlık.Bir solukta okudum.

Yorum Yaz