Karşılıksız 'Can Veren' Çeşmeler...
AYN ZİBé--AYN SİNCé NERELERDE?
Öyle bir kentte yaşıyoruz ki bir ucunda ''Ayn Zibé'' bir diğer ucunda da ''Ayn Sincé'' gibi yüzlerce yıldan beri hala cayır cayır yanıp sönmeyen,tutuşan yangınlarımızı söndürmeye yetmeyen kadim çeşmelerimiz;hayrata yeraltından geçirilip kazığa çekilen Kamor yolundaki Ayn Il- Reha gibi.
''Şéğ Şı'ran'a'' yakın zevatın,ışığın ilk parıltısında sırtını Mezopotamya'ya verip soğuk sularına dokunduğu gelip geçen hayvanların sularını ''kırrr!.kırrııss!..'' çağrılarıyla sularını birkaç solukta içtikleri kentimiz kadar kadim olmasa da işgal altındaki bir başka gözüyaşlı çeşmesi ''Ayn Zibé''.
''Zip'' (kurt) Arapça sözcüğünü söyleyebilmek için Türkçe'de olmayan bir harfin telaffuzu:
Dilimizin uc kısmına yakın bölümünü üst çenemizdeki ön kesici dişlerimizden ikisinin üzerine gelecek şekilde 'z' derseniz,kurt anlamına gelen Arapça 'zip' sözcüğünün de hakkını vermiş olursunuz.
''Ayn Zibé'' derken,kurt çeşmesi anlamında değil de ''Dişi Kurt Çeşmesi'' ne götürür bu küçük açıklamalarımızla.
Çok yakın tarihlerde 1950-1960'lı yıllarda Vali Parkı ve Ordu Evi'ne 'karşılıksız can verip' koca bir parkı halkların hizmetine sunan her daim iki gözü sulu çeşmenin,inşasına başlanan Mardin Orduevi'nin su sorununa çözüm olurken kimin bahçesini, kimlerin tarlasını kurutacağına bakılmaksızın mecrasından çıkarılıp sesini kısarak,kaput içine sokulmasına gasb denmez de ne denir; kadim kenti kemirenlerin bu fiillerine?
Mardin Silsal Camii'nde imamlık yaparken 'berbecné' denilen ve üzerinde akrep-yılan,avuç içinde nazar resimleriyle ilgili ayetlerin yazılı olduğu matbu kağıt ve kitap satıcılığı yapan Hafız Ömer'in arkadaşlarıyla yaptığı bir sohbete 13/14 yaşlarındayken kulak misafiri olmuştum bitişiğindeki şapkacı terzi Ahmet Il-Şatır dükkanından:
''Bize garip gibi gelir ama Ayn Zibé'nin biz insanlara yaşadıklarından dolayı vereceği dersler vardır.Dişi kurt yavrularıyla çeşmeye gelir koyun-kuzularla suyunu içer ve Şéğ Şıran Tepesi'ne tırmanarak çıkardı minikleriyle.''
Hayretler içinde kalanların Hafız Ömer'e olan ilgileri daha da artarken verilmeye çalışılan mesajları anlamakta zorluk çekenlerin günümüze kalan anlamlı mirasa giydirdikleri kefenin hesabını verecekler mi acaba?
Kadim kentimizin kale yamacından taa!.. Mezopotamya Ovası'na bükümlü,fitilli etekleriyle gece karanlığındaki abbaraların zifiri karanlıklarını şarıltılarıyla geçene güven veren yalnızlıklarını bile paylaşamayan hep küçültülerek çalınan bir noktaya hüzünlü bakan rehineler:
Ayn Il-Betrak,Ayn Il-Icrun,Ayn Il-Mélhe,Ayn Il-Cevheriyé,Ayn Il-Saray,Ayn Il-Ravza,Ayn Il-Metbeğe,Ayn Kambar(Kambor)Ayn Il-Milliyé,Ayn Il-Dokmak,Ayn Il-Medresé,Ayn Il-Kasımiyé,Ayn Fırdevs,Ayn Kıpçek,Ayn Il-Fağriyé,Ayn Sıltan İse,Ayn İhseyn Çelebi,Yehud Mahallesi'nin adını alarak hiç bir zaman Ayn Il Yehud kimliğinden vazgeçmeyecek,unutturmak için gözlerini oluklarını ''Yakut''tan örseler bile yok sayılmaması,üstünü örtmeye çalışanların inadına hep adını taşıyan adıyla ''Ayn Il-Yehud'' diye anılacak ve yaşatılacaktır bu kadim kentte .
Hiç üzer miyim Ayn Il-Tekiyyé'yi,Ayn Teht Il-Sor'u,Ayn Meristen'i,Ayn Topal hele hele Ayn Cevzé'yi (Ayn Beb Il-Sor'u) ve özellikle yazımızın konusu olan Ayn Sincé ve Ayn Zibé'yi?
Böylesine duyarlılıktan sonra yerelimden özdeyişlerle güçlendirmeye,kulak çınlatmaya ne dersiniz?
'' Le ğatır ayn tıkram mediné.''
(Bir göz/bir çeşme hatırı için bir şehir mutlu olur.)
Çeşmeye yakın ve uzak bağlardan gelen mazruna,zeyti,karfoki,asabii ıl- ğetün ve kerkuşi gibi üzümlerin doğadan kadim tüketicilere sunulmasının son hazırlıklarıydı bunlar.Ayn Zibé'de sıra,pestil,sucuk,hariré yüklü,arkasında hiperaktif kerrükleriyle karakaçan/merkeplerin gelip yalakasından/oluğundan su içerek üreticilerle soluklanmak için kurt korkusu taşımadan kadim kente yıllarca ürünlerini pazarlamaya ''Sok Il-İkbir'e'' (Büyük Çarşı'ya sonradan Sok Il-Ayyar) bügünkü adıyla Ammar Çarşısı'na ordan dinlenmek için ''Ğen ıl-Daravi'' (Daravilerin Hanı) ''Ğen Hilo'' (Hilo'nun Hanı'na) ya da eski muhtar Ahmet ıl- Gesso'nun evine giderken ki Şehimlerin evine inen abbaranın karşısındaki ''Ğen Kemal'e'' Kemal'in Hanı'na hayvanlarının bakımını yaptırırken ürünlerini satmanın rahatlığı içinde köye dönmenin hazırlıklarını şehirden ihtiyaçlarını karşılayıp çıkarlardı.
Tüm bu gerçekliklerden sonra yerel toplum vicdanımızın kararı mı?
'' Il seğlé veğt le yici ecele tekil ığbeyz ıl-rai.''
(Keçinin eceli geldiğinde çobanın ekmeğini yer.)
Lütfen!...
Çeşmelerimizi gerçek isimleriyle geri verin...
'' Kişşi yidum,ıl-zılm moy-dum.''
(Her şey devam edebilir,zulüm etmez.)