diorex

"Kardeşlik" söyleminin sonu mu?

"Kardeşlik" söyleminin sonu mu?

Meclisteki yemin (etmeme) krizi, başkanlık seçimi gibi sıcak gündem maddeleri arasında ben bugün dikkatinizi bir araştırmanın sonuçlarına çekmek istiyorum.

Sonuçlara geçmeden önce yemin krizi ile ilgili söylemek istediklerim var.

20 yıl önce yemin etmesi olay olan Hatip Dicle, bu kez yemin edemediği için olay oldu.

Aslında bu yemin kadar gereksiz ve saçma bir uygulamaya az rastlanır.

Şekilciliğe adeta tapan bir devletiz.

Okullardaki “andımız” garabeti, yerli yersiz her ortamda marş söyleme zorunluluğu ve Meclisteki yemin uygulaması.

Hayatımızdan çıkarıp atmamız gereken bu saçmalıkları nedense bir türlü cesur bir karar alıp silemiyoruz.

Gelelim asıl konumuza.

KONDA araştırma şirketi tarafından 2010 yılında 29 ilde 10 binin üzerinde vatandaşla yapılan ve “Kürt Sorununda Algı ve Beklentiler” başlıklı bir kamuoyu araştırması bu.

Sonuçlara bakınca endişelenmemek elde değil.

Yıllarca dillerden düşmeyen “kardeşlik” söyleminin nasıl yok olmaya başladığını görmek çok vahim.

Bu şekilde devam ederse geçen yıl Hatay Dörtyol'da yaşanan vahim olayları sık sık yaşarız diye endişeleniyorum.

Bazı bulguları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Katılımcı profili

Araştırmaya katılan Kürtlerin yaklaşık yüzde 26’sı hiç eğitim almadığını belirtirken, bu oran Türkler arasında yaklaşık yüzde 7.  

Araştırmaya cevap veren Kürt vatandaşların yaklaşık yüzde 16’sının ailesinde en az bir Türk bulunurken, ailesinde en az bir Kürt bulunan Türk vatandaşların oranı sadece yüzde 6.

Gelelim asıl vahim sonuçlara.

Bir arada yaşama

Türk vatandaşların yüzde 47’si Kürt bir komşu; yüzde 53’ü Kürt bir iş ortağı ve yüzde 57’si de ailelerinde Kürt bir gelin istemediklerini belirtmiş.

Kürtler arasında ise bu oranlar şu şekilde ortaya çıkmış: Türk komşu istemeyenlerin oranı yüzde 22; Türk bir iş ortağı istemeyenler yüzde 24 ve Türk bir gelin istemeyenler ise yüzde 26.

Politik aidiyet

Bu sorulara cevap verenleri oy verdikleri siyasi parti bazında değerlendirdiğimiz zaman da şöyle bir sonuçla karşılaşıyoruz:

AK Parti taraftarlarının yüzde 43’ü Kürt bir komşu, yüzde 49’u Kürt bir ortak ve yüzde 51’i de ailelerinde Kürt bir gelin istemediğini belirtmiş.

Bu oranlar CHP’de sırasıyla şu şekilde: yüzde 38; yüzde 43 ve yüzde 47.

Oranlar MHP’de beklendiği gibi daha yüksek: yüzde 70; yüzde 68 ve yüzde 60.

Kürt sorunu ve sebepleri

Kürt sorunun sebepleri sorulduğu zaman Türk vatandaşların verdiği cevaplar şu şekilde:

Yüzde 84: dış devletlerin kışkırtması;

Yüzde 82: PKK’nin kendisi;

Yüzde 71: “Kürt bölücülerin” ayrı bir devlet kurmak istemesi;

Yüzde 65: ekonomik geri kalmışlık.

Aynı soru Kürtlere sorulduğu zaman şu cevaplar verilmiş:

Yüzde 78: bölgenin geri kalmışlığı;

Yüzde 53: dış devletlerin kışkırtması;

Yüzde 63: devletin ayrımcı politikaları;

Yüzde 61: Kürtlerin kimliğinin inkâr edilmesi.

Kürt sorunu nasıl çözülür?

Deneklerin bu soruya verdiği cevaplar da yine etnik kökenlere göre büyük farklılıklar gösteriyor.

Türk kökenlilere göre sorunun çözüm yolları şunlar:

Yüzde 77: ekonominin gelişmesi;

Yüzde 74: terörün bitirilmesi;

Yüzde 14: Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınması (buna karşı çıkanların oranı yüzde 72).

Ana dilde eğitim talebine Türklerin yüzde 30’u onay verirken yaklaşık yüzde 60’ı buna karşı çıkıyor.

Kürtçe medya yayınlarına onay verenlerin oranı yüzde 35 iken, karşı çıkanların oranı ise yüzde 52.

Seçim barajı kalksın diyenlerin oranı yüzde 27, kalkmasını istemeyenler ise yüzde 56.

Kürt kökenlilere gelince:

Sorunun çözümü için ekonomik gelişmeyi ön plana çıkaranların oranı yüzde 94; devletin Kürt geleneklerini ve yaşam tarzını desteklemesi gerektiğini düşünenler yüzde 89; Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınması gerektiğini ifade edenler yüzde 74; seçim barajının kaldırılmasını savunanlar yüzde 59 ve yerel yönetimlere daha fazla yetki verilsin diyenler ise yüzde 71.

Sonuçlar kısaca bu şekilde.

Görüldüğü gibi Türkler arasında hoşgörüsüzlük ve beraber yaşamaya tahammülsüzlük daha fazla.

Bunun pek çok sebebi var; mevcut eğitim sistemi, basın, siyasi söylemler vs.

Türk eğitim sistemi farklılıklara karşı bir tolerans eksikliği ile malul bir şekilde gözümüze çarpıyor.

Bunun yanı sıra basın organları da halkları birbirine karşı kışkırtma konusunda oldukça iyi (!) bir işlev üstlenmiş durumdalar.

Resmi söylemi kullanan merkez medya bir yana; İslami hassasiyete sahip medya kuruluşlarında yapılan yayınlar, özellikle de “Tek Türkiye”, “Ölümsüz Kahramanlar” (umarım programın adını yanlış yazmadım) gibi programlar kardeşlikten ve beraberlikten ziyade ayrışmaya, kamplaşmaya hizmet etmektedir.

Tablo oldukça vahim ve her geçen gün daha da kötüleşiyor.

Bu ülkede her iki taraftan da siyasetçilerin, basının ve diğer tüm ilgili tarafların artık başlarını ellerinin arasına alıp “biz ne yapıyoruz” diye düşünmelerinin zamanı geldi de geçiyor bile.

Yorum Yaz