Kafamın İçinde Biri Var Ama O ben...
“Kafamın İçinde Biri Var Ama O Ben Değilim” Pink Floyd
Fotoğrafa şöyle iyice bir bakın. Sonra kendinize, iç dünyanıza, zihninizden geçenlere, fotoğrafın sizde hissettirdiği duygulara ve düşüncelere bakmaya zaman ayırın.
Lütfen, sadece birkaç dakika! Ne yazıyor, ne hissettirdi, ne düşündürdü?
Büyük ihtimalle fotoğraftaki yazıyı ilk okuduğunuzda yazıyı yazan ve kapısına asan kişiye karşı şefkatle harmanlanmış yoğun bir hayranlık ve sevgi duygusu hissetmişsinizdir.
Ekmeğini, suyunu, evini sadece Yaradan’dan ötürü paylaşabilmek, yani bir nevi hiçlik mertebesine varabilmek, ne büyük aşama! Yine büyük ihtimalle bu düşünce çıkarımıyla duygularınız birleşecek ve o kişiye karşı hissettiğiniz duygularda bir hale halkası daha oluşacak, hayranlığınız davranışa olan imrenmeye dönüşecektir.
Dakikalar içinde ise imrendiğiniz davranışı yapma isteği ile zamanın benmerkezci yani kendini önceleyen isteği arasında gidip gelecek ve yine büyük ihtimalle kafanızın içindeki ‘o birinin sesi’ ile dilimize pelesenk olan “ İyilik bana mı kaldı.” cümlesiyle konfor alanında kalmaya karar vereceksinizdir.
İyiliğin bu kadar itibarsızlaştırıldığı, zarara uğratıldığı, benmerkezciliğin ise mutluluk vaadiyle bu kadar alkışla tutulup yüceltildiği bir çağda bu sonuç çok da şaşılacak bir durum olmasa gerek.
Asıl şaşılacak durum-gerçekten de şaşılacak durum- benmerkezciliğin mutluluk vaadiyle yüceltilip bu kadar yayıldığı bir çağda mutsuzluğun ve huzursuzluğun gün geçtikçe daha çok artıyor olması.
Peki neden?
Neden kendimizi bu kadar öncelerden, birçok şeye sahipken hala hem mutsuz hem de huzursuzuz?
Sanırım bu sorulara cevap verebilmek için yukarıdaki fotoğrafa ilk baktığımız anda hissettiğimiz duygulara dönmemiz gerekiyor.
Hayranlık duymuştuk, imrenmiştik…
Kısa süreliğine de olsa imrendiğimiz davranışı yapmayı hayal etmiş, ‘başkaca’ bir huzuru yakalamıştık belki de. Peki sonra ne olmuştu? Kafamızın içindeki o biri, biz olmayan, özümüzde olmayan biri kısa vadede kolay olanı seçmişti. Ne demişti? “İyilik bana mı kaldı.”
Evet, iyilik bize kaldı.
Bize, size, hepimize...
Çünkü özümüz bu, bizi düze çıkaracak olan da bu. Kendi ölçümüzde yapabildiğimiz kadar yaparak, yayarak, iyi olanı, iyilik yapanı takdir ederek, alkışlayarak, yitirdiği itibarı geri vererek...