Kadınların Öldürülmesi ve Cadılık

KÖŞE YAZISI

Kadınların insan olarak erkeklerle dere bayır gezdiği günden günümüze gelinen süreçlerin kadınların aleyhine kullanıldığı açıktır ki erkek hâkim mantık istendiği her zaman, günah keçisine ihtiyaç duyduğu her dönem kadın veya kadınlara yönelmiştir.

Oysa annemiz dediğimiz, kardeşimiz dediğimiz insanlara reva gördüğümüz şeyleri öz kardeşimiz veya annemize yöneldiğinde ikiyüzlülük ortaya aleni şekilde seriliyor ve kardeşine veya annesine reva görülmesini istemeyen; bir başkasını kardeşi veya annesine reva görebiliyor. (Hasta ruhlu insanları bu makale dışında tutuyorum)
Oysa ilkel dönem ve yaşamın kıt kanaat ama efsanevi düzeyde azimli ve yaşama bağlı bir şekilde idamesini sürdürdüğü dönemde, kadınlar adaletin ve dağıtımcı timsal kabul edilmekteydi.

İnsanoğlunun hali ve tükettiği değerlerin çöplüğünde gezildiğinde; yaratılış ve tüketiliş uçurumunda insanoğlunun nasılda zikzaklar çizebileceğine güzel örneklerle dolu olduğu görülecektir.

Güçlünün zayıfı ezdiği, çıkarı uğruna her türlü değerleri ayaklar altına alabilecek vehamete saplananların günümüzdeki cehaletin revaçta ve moda olduğu, bilgisizliğin ise sahte alimler yarattığı ortamda, hala ortaçağ kalıntısı günah ve olumsuzlukların müsebbibi kadınların görülmesi ne ilginç tesadüf ve geriye gidiştir.
Oysa Hz Osman döneminde Kıbrıs’a sefere çıkan ordu ile gönüllü hemşire olarak giden Ümmül Haram Bin Nilhan Ensariyi kimse dışlamadı ve güzel hizmetin ve özverinin temsilcisi olarak görüldü.

Uhud savaşında cephe gerisinde hizmetlerde bulunan Hz Aişeyi görebilir veya Hendek ve Hayber Savaşlarında yaralıları tedaviye koşan kadınlar olduğunu unutmuş gibiyiz.
İşi iyilik ve yardıma koşan kişi olarak anılması gerekenleri neden ve nasıl oldu da bu kadar kendimize ve kadınlara yabacılaştıkta bu kadar vahşi davranabiliyoruz.

Hala evde veya kendi çevremizde aynı özellikleri taşıyan insanların varlığını göremiyorsak bizim bakışlarımızın yaşamına kıran girdiğini veya hala ortaçağ karanlığının talimatlarının ve felsefik anlayışının hâkim olduğunu söyleyebilirim.

Kadınları önce şifacı gören yaklaşım ve işler yolunda gitmeyince de cadılık ile suçlayan matığın kökeninde sapık (düşünceden sapan anlamında) düşünce olduğunu söyleyebilirim.
1484 hem Katolik hem Protestan cadı avcıları için Rahip Kramer ve Sprenger tarafından Cadı çekici (Melleus Maleficarum) adlı vahşi bir kitaptan esinlenmelerle avlar düzenlenirdi.

Bu vahşi ve sadist kitap her yargıcın ve her cadı avcısının yol göstericisi oldu. Bunu uygulayanların! Suçu sabit veya gerçeklikle ilgisi ne kadar arandığını; günümüzde bile! “Takım tutanların realistliğini” bilgilerin daha az olduğu döneme uyarlayan akıllı insanların göreceği vahşeti tahayyül bile edilemez.
Bu kitap tam 3 asır (üç yüzyıl) tedavülde kaldı, bu dönem baskı uygulamak isteyen veya erkeklerin yetersizliklerini örtbas edildiği kalkana dönüştü.

Çünkü erkekler kendilerine akla gelebilecek her türlü cinsel suçlamaların müsebbibi olarak onları gördü. Önce şifacı olan bu kadınlar daha sonra cadılık suçlamasıyla avlanmaya başlandı.

Mantalitenin her türlü sivri uçlarının törpülemesi gerektiğini; gözleme dayalı davrananlar veya birazcık gözlem süzgeci olan insanların varacağı bir sonuçtur.
Günümüzde de ilginç ve aynı suçlamalar devam ediyor olmalı ki, günah keçisi hala kadınlar görülüyor ama düşünülmesi gereken bir şey daha var ki! Düalizme girdiğimden değil ama günah işlenirken erkeğin bunda ki rolü eşit değil midir veya erkek karısını aldatırken karşısında bir kadın yok mudur?
Aynaya bakıp günahların veya yaklaşımların tekil olmadığını görürsek daha farklı düşünmeye başlarız ve ortaçağda bulaşıcı hastalıkların bir tek duayla sonuç getirmeyeceğini bilen insanların kliseleri sorgulayan insanlara döneceğimizi söyleyebilirim.