Kabuğumuzu Kırma Zamanı …

İbn Haldun (1332 ile 1406), İmam Rabbani’ den 2,5 asır önce yaşamış büyük bir Müslüman sosyologdur. Son derece dindardır. “ Mukaddeme” adlı emsalsiz eserinde şunları yazıyor:
“ Bilinmelidir ki,
hendese(geometri) onu tahsil edenlerin aklına parlaklık ve fikrine istikamet
kazandırır. Çünkü geometrinin bütün delillerindeki intizam açık, tertip
seçiktir. Tertip ve intizamlı olan
kıyaslarına hemen hemen galat (yanlış) dâhil olmaz. O yüzden geometride
mümarese ( zihni alışkanlık) kazanmak, fikrimizi hatadan uzaklaştırır. Geometri
bilen bir şahıs için bu yoldan akıl hâsıl olur. Rivayete göre Eflatun’un
kapısında “ hendese bilmeyen evimize
girmesin” yazılıymış. Hocalarımız derlerdi
ki:” Fikrin hendese ile mümaresesi, elbisenin pisliğini yıkayıp kirini ve
pasağını temizleyen sabun mesabesindedir… “
İbn Haldun’ un
hocalarından kuvvetli bir geometri bilgisi ve zihniyeti aldığı anlaşılıyor.
İmam Fahrettin
Razi, İslami ilimlerin en önemlisi olan “Kur’ an Tefsiri” konusunda çok mühim
bir isimdir. Rabbani’ den 250, İbn
Haldun’ dan 100 yıl önce yaşamıştır.
Razi’ ye göre kıble ancak geometri ile tespit edilebileceği için, geometri
ilmini öğrenmek Müslümanlar için farzdır, yani dinin emridir.
Tablo çok
ilginçtir: 12.asırda yaşayan Kur’ an Tefsircisi İmam Razi’ ye göre geometri
öğrenmek farzdır. 14. Asırda yaşayan İbn Haldun’ a göre doğru düşünmek için
geometri bilmek şarttır. Ama 17. Asra geldiğimizde İmam Rabbani geometrinin
faydasız olduğunu yazmaktadır!
Uzun tarihi
seyirdeki bu farklı yaklaşımlar bize bir şeyler anlatmıyor mu?
Kitap ve
metafizik olarak din değişmediğine göre, insanların din ve bilim hakkındaki
anlayışları değişiyor.
İşte esas mesele
budur…
Anlayışları
değiştiren nedir?
Mesele dinle ilgili
olsaydı, herhalde, üçü de son derece dindar olan bu âlim ve düşünürlerin
zihninde geometri bu kadar farklı konumlara sahip olmazdı. Hatta sırf dini
açıdan düşündüğümüzde Razi haklıdır: bilim tarihçileri de Kıbleyi, namaz
vakitlerini ve kutsal günleri doğru tespit etme ihtiyacının İslam da
astronominin gelişmesine yol açtığını belirtmişlerdir.
Osmanlı âlimi Katip
Çelebi de “Mizan’ül Hak” adlı kitabında akli ilimleri savunurken, bir müftünün
doğru fetva vermesi için bile geometri bilmesinin şart olduğuna dikkat çekmiş,
geometri bilen veya bilmeyen müftülerin fetvalarının nasıl farklı ve
ikincilerin fetvalarının nasıl yanlış olacağını göstermiştir.
Yukarıdaki
satırlar Taha AKYOL’ un “Bilim ve Yanılgı” adlı eserinden alınmış olan ve
hepimizi üzerinde derinlemesine düşündürtmesi gereken ciddi tespitler.
İslam coğrafyasının
örtülü istila içinde olduğu, kan ve gözyaşına boğulup sığınmacı konuma
düşürüldüğü günümüz dünyasında, kendi topraklarından kaçan sığınmacıların,
Hristiyan Avrupa ve Amerika’ya kabul edilmek için her tür zorluğa ölümleri
pahasına katlanmaları, sadece tesadüf olmamalı.
Yaklaşık 1.5 milyar Müslümana karşılık 14 milyon Yahudi
arasındaki; gerek bilimsel gerek sanat gerekse ekonomik açıdan olan kıyaslamada,
Yahudiler lehine olan açık farkın neden olabileceği etkenlere baktığımızda…
İslam dini ve
kitabı değişmediğine göre…
Oluşan temel
farklar üzerine iyice düşünülmesi gerekiyor derim.
Her şeyin başı
eğitim parolasıyla, hür düşüncenin gelişiminin önündeki engellerin kaldırılarak
emek ve disipline çalışmayla…
İslam Dünyasının, kendi kabuğunu kırma zamanı
geldi de geçiyor bile.