İstiaze
İstiaze, “korunma, sığınma” anlamına gelen Arapça bir ifadedir… Rabbimizin; “Kur’an okumaya başlamadan önce şeytandan Allah’a sığının” (Nahl, 98) emri Hz. Peygamberin dilinde; “eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm/rahmetten kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım” şeklinde karşılık bulmuştur.
Besmele de istiazenin söze dönüşmüş, eyleme dökülmüş hali olmalıdır… Şeytandan Allah’a sığının emri öyle ki besmelede tecessüm etmiş bulunmaktadır... Aslında her besmele istiazenin “Rahman ve Rahim olan Allah’a sığındım, ona dayandım, ondan güç almaktayım, onun adıyla işlerime, okumalarıma, düşünce eylemime başlamaktayım” şeklinde ifade edilmesidir. Tabiri caizse Allah peygambere Kur’an okumadan önce şeytandan Allah’a sığın emrini verince Hz. Peygambere de bu emri besmele ile nasıl formüle etmesi gerektiğini, nasıl eyleme geçirmesi gerektiğini öğretmştir.
İstiaze, şeytanın en büyük ve en önemli eyleminin insanı Allah’tan uzaklaştırmak olduğunu ifade etmektedir... Şeytan insanı Allah’tan uzaklaştırdıkça kendini başarılı addeder… Onun içindir ki Allah şeytanın eylemini, amacını ifşa etmiş ve bu kısa cümlede sorunu ve çözümünü birlikte vermiştir…
İstiaze, safını seçmek, şeytan gibi safiyeti kaybetmemek için Allah’a yaklaşmaktır..
İstiazenin özellikle zihni bir ameliye olan Kur’an okumadan önce emredilmesi şeytanın insanın zihnine, iradesine akın ettiğini, işe oradan başladığını göstermektedir... Ki zaten her amel önce zihinde doğar ve irade rahminde gelişerek amele dönüşür… Onun için düşünmeden, karar almadan, bir konuda fikir almadan önce şeytanı hatırlamak ve ona göre bir seyir izlemek gerekir…
İstiaze, zihnin kendini arındırma sistemidir… İstiaze, zihni kirlerden, paslardan arındırmak, tertemiz bir zihin ve kalple yola devam etmektir…
İstiaze, önyargıları yıkmak ve her batılın altında yatan önyargı putunu yerle bir etmektir… İstiaze, iradenin tedbiri, zihnin kalkanı, müminin sığınağıdır…
Allah, en hayırlı amel olan Kur’an tilavetinin öncesine istiazeyi yerleştirmekle aslında her hayırlı işin başında şeytandan Allah’a sığınmamız gerektiğini de öğretmiş olmaktadır… İstiaze, Kur’an’ı yanlış okumamak için Allah ile aradaki bağı güçlendirmek, Allah’la güçlenmek, şeytanları gücendirmek ve işlerini güçleştirmektir…
İstiazenin Kur’an okumadan önce emredilmesi şeytanın/şeytanların insanları Kur’an’dan, vahiyden uzaklaştırarak başarı göstereceklerini, vahiyi ötelemeden kulları sıratı müstakimden ayıramayacaklarını göstermektedir..
İstiaze, sadece sözde değil aynı zamanda bilinçte, ameldedir… Sözle istiaze edip amelde muhalefet etmek, istiaze konusunda samimi olmamak demektir. Sözle istiazede bulunup amelde tersini yapmak, yani sözde şeytandan Allah’a sığınıp amelde Allah’tan şeytana koşmak istiazeyi hiç anlamamak demektir…
İstiaze, kötülüğe, kötülere, kötülüğe sevke eden her şeye mesafeli durmaktır… İstiaze, kötülüğe karşı tavır takınmak, şeytana karşı gardını almaktır…
İstiaze, şeytana kapalı olmak, zihni şeytani saldırılara karşı diri tutmak, savunma mekanizmalarını faal hale getirmektir…
İstiaze, korunmaya muhtaç olduğunu bilmek, düşmanın idrakinde olmaktır…
İstiaze, şeytana karşı sığınağın sadece Allah olduğunu bilmek ve sadece ona sığınmaktır…
İstiaze, kişinin kendi kendine yetmeyeceğini bilmesi ve bunun gereğini yerine getirmesidir…
Allah’ın istiazeyi emretmesi unutkan olan insana en büyük düşman olan şeytanı unutturmamak içidir…
İstiaze, Allah’ı unutursan şeytana yem olursun demektir…
O halde istiazenin idrakinde olalım ve her daim şeytandan Allah’a sığınarak “Bizleri vahiyden uzaklaştıran her şeyden Allah’a sığınırız..” diyelim...