İslamın Model İnsan Portresi

KÖŞE YAZISI

İnsan merkezli her türlü beşeri ideoloji ve felsefi doktrinin kendi felsefi düşünce kriterlerine uygun bir insan tasviri, her medeniyetin teorik temelleri ve pratik yaşama biçimi ile inşa ettiği ve öngördüğü bir insan  portresi olduğu gibi, insanın kendisini yokluktan varlık sahnesine çıkaran yüce Allah da, yarattığı insana fıtratına uygun bir portre çizmiştir. Bu portrenin detaylı özelliklerini de kuran teorisi ve peygamber pratiği ile bizlere bildirmiştir.

Bu münasebetle örnek bir insan modelinin inşa edilmesinde gerekli en temel faktör, model olarak insanlık aleminin önüne servis edilen modele bir alem tasavvuru ve belli bir dünya görüşü ile onu mücehhez kılmaktır.  

İşte Allah’ın yoktan yarattığı ve alem sahnesinin vitrinine bir model olarak koyduğu İslami şahsiyetin vazgeçilmez kriterleri;

 Evvelen, Allahın model olarak inşa ettiği insan portresinin temel özelliği; kendisinin yeryüzünde hem Allah’ın kulu hem de biricik halifesi olduğu gerçeğini bir an olsun aklından çıkarmayan, teslis inancı karşısında tevhidi benimseyen, tanrıya benzeme çabası yerine Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmayı kendine hayat düsturu edinen, tek kutuplu dünya eksenli bir yaşayış tarzından çift kutuplu bir dünya tasavvuruna sahip olan, yaratıcı düşünmekten ziyade keşfe dönük düşünmeyi bilinç haline getiren, vahşi rekabet yerine hayırda yarışma prensibini benimseyip uygulayan, her şeyi pratiğe indirgeyip kainata egemen olma çabasının yerine, kainatın intizamlı ahengine katılmaya dayalı anlayışı benimseyen bir dünya görüşüne sahiptir.

Umumun maslahatını gözeterek iyiliği yapıp emreden, kötülükten yüz çevirip kötülüğe giden bütün menfezleri (Ya eli ile, ya dili ile ya da yüreği ile) engelleyip kapatan.

 Nefsani gurura kapılarak kendi gibi kul olanlara üstünlük taslamayıp, yeryüzünde böbürlenerek yürümeyen, kendi iradesi dışında kendisine bahşedilen vasıfları bir meziyet saymayan Allah’a  kul olan kullardan biri  anlayışına sahip olandır. 

Hem söylem hem de eylemlerinde vasat olup dengeli ve ölçülü davranan.

Boş, anlamsız ve malayani şeylerden yüz çeviren.

İffetli olmayı hayat prensibi edinen, iki dudak ve iki bacak arasını namahremden muhafaza ve mudafaa edip zinaya yeltenmeyen, içki içmeyen, uyuşturucu kullanmayan ve haksız kazancın kaynağı kumarı oynamayan.

Emanete riayet edip, sözleşmelerine sadakat gösterip sözünün eri olan, Allah’ın dokunulmaz ve haram kıldığı cana haksız yere kıymayıp, bir masum cana kıymayı bir aleme kıymakla eşdeğer bilen.

Yetim malı yemeyen, ölçü ve tartıda adil davranan, haksızlığa yeltenmeyen, bilmediği şeyin peşine düşmeyen, başkasında kusur aramayan, zülüm yapmayan, zandan şiddetle sakınan, başkalarının arkasından konuşmayı kardeşinin ölü etini yemek kadar kerih gören, tecessüs edip insanların gizli ve mahrem hallerini araştırmaktan sakınandır. 

Özünde, sözünde doğruluğu ilke edinen, öfkesine hakim olmayı en büyük kahramanlık bilen, hatalı tutum ve davranışlarında ısrarcı olmayan, hakkı ve adaleti ayakta tutmak için çaba sarf eden, kin beslemeyi kalbine haram eyleyip düşmanına bile adil davranan, kendi aleyhinde bile olsa adaletle şahitlik yapan, kötülüklere karşı kötülük ve kaba kuvvetle değil en güzel tarzda mücadele eden, kötülükleri iyilikle savandır.

Harcamalarında ne müsrif ne de cimri mutedil olan, güzel ahlakta numune-i imtisal olan, elinden ve dilinden hiç kimsenin zarar görmediği güven ve emniyet sığınağı olan, insanlara faydalı olmayı en hayırlı insan olma vasfı sayan, başkalarının ıstırap ve acılarına lakayt kalmayıp duyarlı olmayı prensip edinen, yaratılanları ya insanlık yönünden ya da inanç yönünden kardeş bilendir. 

Kendi varlığında eşyanın zıt kutuplarını birleştirebilen, zıtlıkları aşarak nefsin en üst mertebesine süzülerek değil sürünerek tırmanmayı hedefleyen, geçici olan ile ebedi olan arasında, yer ile gök arasında, dünya ile ahiret arasında denge kurabilen insandır.

 Manevi ve ahlaki tekamülden yoksun gelişimi zevk ve fücürün kaynağı bilen, maddi olandan çok ruhi olana ehemmiyet veren, maddeye önem vermenin kişiyi semadan arza çakılmasına, ruha önem vermenin kişiyi arzdan semaya yücelmesine sebebiyet verdiği bilincini içselleştiren bir ruhu bilincine sahiptir.

Hayat serüveninin dört ana kavşağına : İyi akval ('Ya hayr söyle ya da sus' düsturundan beslenen hakikat üzere konuşmak veya susmak), iyi ef'al (amel-i salih esasından filizlenen iyi fiiller), iyi ahlak (hilkatteki, her bir mahluktaki edep ve terbiyeye yaslanan, imanın somutlaşmış biçimi olan güzel ahlak) ve maarif (her şeyden Allah'a giden bir yol bulma anlayışına dayanan ilahi marifet, irfan)[Nesefi] yerleştirip bunları hayat düsturu haline getirendir.

Model insan, kamil insan olma yolunda (statüsü her ne olursa olsun) kendisine biçilen rölü  icra ederken kul olduğunu asla unutmayandır. Bu gerçeğin en billurlaşmış  müşahhas örneği islamın model insan portresinin pratik birer versiyonu olan İslam peygamberinin mütevazi hayatından örneklendirecek olursak; mescit yapımında herkes bir kerpiç taşırken iki kerpiç taşıyan, herkes açlıktan karnına bir taş bağlarken iki taş bağlayan, karşısında korkudan sıtmaya tutulmuş gibi titreyen adama ‘ Kardeşim, korkma, ben de senin gibi anası kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum’ diyerek İslami  kulluğun portresini en çıplak hali ile müşahede etmiş oluruz.   

Kısacası islamın öngördüğü model insan portresi; yücelikle pespayeliğin, halife ile kul olmanın, irade ile teslimiyetin kesişme noktasında hareket edendir.

Unutulmaması gereken tarihi hakikat şudur ki, insanoğlu tarihinin hiçbir döneminde manevi yaşamı göz ardı ederek gerçek anlamda mutluluğa ulaşamamıştır.