İslam-İbadet ve Hayat (II)

KÖŞE YAZISI

İslam-İbadet ve Hayat başlıklı yazımın birinci bölümünde Namaz ve özellikle cemaat namazının manevi olarak ruha ve bedene işleyen özelliklerinden söz etmeye çalıştım. Bir önceki yazımın devamı olacak olan bu yazıda, Din-i Mübin-i İslam’ın Bayram namazı, Zekât ve Hac gibi temel ibadetlerin Müslümanlar üzerinde bırakması gerektiği  etki (bıraktığı etkiler) üzerinde durmaya çalışacağım.

Daha önce de ifade ettiğim gibi insanlık evreninde yapılacak bir ıslah hareketi İlahi vahiy ile teyit edilmiş değilse, tüm zaman ve mekânlarda kalıcı, evrensel bir ıslahı gerçekleştirmesi mümkün değildir. İslam; fert, aile ve toplum hayatının tüm evrelerinde çok radikal düzenlemeler ve devrimler gerçekleştirmek üzere ilahi âlemden insanlık evrenine inmiştir. Vahiy ve sünnet, fert ve toplumun fıtratına uygun düzenlemeleri getirmiş olup, toplumsal barışı, sosyal birlik ve beraberliği gerçekleştirmek, ümmet bilincini var etmek, kardeşlik muhabbetini sağlamak, sosyal dokuyu sağlamlaştırmak içindir.

       Bayram namazında; bir araya gelen insanların birlik-beraberlik ruhunu diriltmede ayrı bir önem ve yerinin olduğunu özellikle vurgulanmak isterim. Çünkü o günü getirdiği huzur ve moral duygusunun ayrı bir yeri ve önemi vardır. Cuma bayram ve vakit namazları gibi toplu eda edilen ibadetlerin toplumun sosyal bünyesini zinde tutmada bölünme ve karşı direnme gücünü arttırmada bu ibadetlerin tartışılmaz tesirleri vardır.

Zekât ibadetine baktığımızda; bildiğiniz üzere herkes aynı ekonomik hedefi yakalayamadığı gibi, herkes bütün ihtiyaçlarını temin etme imkân ve yeteneğine sahip değildir. Böylece fertlerin ekonomik seviyeleri arasında bazı farklılıklar kaçınılmaz olur. Bu farklılıkların ortaya çıkmasıyla, toplum bireyleri arasında kıskançlıklar, düşmanlıklar, sosyal sıkıntılar, çalkantılar ve anarşist hareketler boy göstermeye başlar. Bu gibi hastalıkların önüne geçmek için; zekât ve sadaka gibi ibadetlerle toplumun birlik ve beraberliği büyük ölçüde sigortalanmış duruma gelir. Toplumlar arasında; yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik ruhu bir kez daha diriltmiş oluyor. Zekât toplumda bireyler arası tutkal görevini görmektedir. Zekâtın Müslümanlara farz kılınmasının temel esprisi söz edilen durumların toplumdan kaldırılmak; birlik-beraberlik ve kardeşliği yerleştirmektir. Zekâta müstahak olan kimse; ırkı, dili, rengi ve coğrafyası ne olursa olsun kendinse zekât verilecektir. Hiçbir surette zekâtın dağıtımında ayırım yapılmaz, zaten ayırım yapıldığı takdirde Allah nezdinde ki geçerliği de iptal olur. Sonuç olarak İslam’ın öngördüğü gibi zekâtın dağıtımı yapıldığı takdirde onun toplumda bir emniyet sübabı görevini gördüğü ve ciddi bir işsizlik sigortası vazifesi üstlendiğini görürüz. Böylece zekâtın toplumsal birlik-beraberliğine, sosyal barışına ve adaletin faktörlerin başında gelir. Çünkü toplumun huzuru, büyük ölçüde ekonomik yapının sağlıklı ve düzenli olmasına bağlıdır.

Mali ve Bedeni ibadet olan Hac ibadeti; İslam ümmetinin tüm katmanları arasında önemli bir harç görevini görmektedir. Hac, namaz ve diğer ibadetlerde olduğu gibi Müslümanlar arasında hiçbir fark gözetmeksizin birlik ve beraberlik ruhunu bir daha uygulanış biçimini pratik bir şekilde göstermektedir. Keza hac, eşitlik ve adaletin çarpıcı ve uygulamasını gözler önüne sermektedir.

İranlı İslam filozoflarından Ali Şeriatı’nın hacla ilgili aşağıdaki söylemleri oldukça manidar.

“ Hac ibadeti pek çok şeyin aynı anda gösterilmesidir. ‘Bir yaratılış gösterisi’ ‘Bir tarih gösterisi’, ‘Bir düzen gösterisi’, ‘Birlik gösterisi’ ‘İslam düzen gösterisi’ ve ‘Bir ümmet gösterisi’. Her yıl dünyanın her tarafından gelen Müslümanlar bu büyük gösteride yer almaya teşvik edilir. Hiçbir ırk, cinsiyet ve sosyal statü ayrımı yapılmaz. İslam hükümlerine göre bütün bir ve bir bütündür.“

Hacla bir kez daha birlik-beraberliğin, birlikte yaşamanın, kardeşliğin temiz havasını vicdanların derin noktalarına kadar soyularak İslam’ın yüceliğini, evrenselliğini, insanlık için neler getirdiğini ruhen, kalben ve aklen tatmış ve anlamış olurlar. O mahşeri ortamda ümmetin bireylerine kardeşlik ve eşitliğin ayrıca beraber yaşamanın provası yapılmaktadır. Tek elbiseyle ayrımcılığı kaldırmış bir disiplinle koku sürmemekle tek bir koku olma uygulamalarında tefekkür edenler için nice ibretler vardır. İşte bütün dini duygu, heyecan ve isteklerin dorukta olduğu bu ortamda hemen herkesin aynı ruh halini yaşadığı o mahşeri kalabalıkta müminler arası birlik bağları, kardeşlik hisleri ve beraberlik heyecanı her zamanınkinden daha fazla kalıcı olur, daha derin ve etki tesirler yapar.

Evet, sonuç olarak; bizi en iyi tanıyan Rabbimiz, vahiy kaynaklı İslam dini, ibadetler ile hem ruhumuzu hem de bedenimizi ve dünya ahret hayatımızı İslam-İbadet ile terbiye edip eğitmektedir.