İman Berattir
Berat Arapça berae-beraet kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Beraet, “kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması, borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan kurtulma, günahlardan arınma, temize çıkma, ilahi af ve rahmete nail olma” anlamlarına gelir. Müslümanlar perspektifinde; Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı umularak Şaban ayının onbeşinci gecesine tekabül eden, Ramazan ayının müjdecisine Berat gecesi denilmiştir.
Berat; kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yüce Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür.
Berat; bizlere her türlü şer, kötülük, zulüm, haksızlık ve adaletsizlikten beri olmayı, onlardan teberra ederek uzak kalmayı öğretir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Şaban ayının 15. gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve 'Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim! Yok mu rızık isteyen, rızık vereyim! Yok mu şifa isteyen, şifa vereyim! Yok mu başka isteği olan ona da istediğini vereyim." (İbn Mâce, Sünen, "İkâmetü's-salât", 191.)
İman berattir. Tevhit kelimesi berattir. “La ilahe illallah” diyen bir müslüman “ Tüm sahte ilahları reddediyorum” demektedir. Berat; tüm dünya şirke, küfre ve isyana girse de, Müslüman’nın inanç ve davasında sebat göstermesi ödün vermeden dinini yaşaması demektedir. İmandan önce kalbin her türlü isyan ve günahtan arındrılmasını, sonra da imanla ihya edilmesini ifade eder. Kalp her türlü yabancı inanç ve düşünceden arınmadıkça içinde imanı barındıramaz. İşte bunun içindir ki Kelime-i Tevhid’de; önce sahte ilah ve inançları reddetmeyi, sonra da Allah’a imanı öngörür.
Berat’ın yegane sahibi elbette Yüce Rabbimizdir. Ancak her insanın beratı kendi elindedir. Zira biz O’na bir adım yaklaşırsak O bize bin adım yaklaşır. Biz kendi yapıp ettiklerimizi bilir, her türlü kötü amellerimizden nasuh tövbe ile uzaklaşır, salih amel ile O’na yönelirsek Allah’ın mağfireti şüphesiz bize erişir. Biz bize yapılanlar karşısında kin ve intikam duygularıyla hareket etmez ve affedici olursak, Allah da bizi affeder. Biz zorda ve darda kalanların zorluğuna ve darlığına yardım edersek, Allah da bizim zorluklarımızı ve darlıklarımızı ortadan kaldırır. Biz kendimiz için istediğimiz güzel şeyleri başkaları için de istersek, Allah da bize tüm güzellikleri ihsan eder. Biz anaya babaya iyilik eder ve yakınlarımızı gözetirsek, Allah da bizi hiçbir iyilikten mahrum etmez, her zaman yanımızda olur. Biz din, dil, mezhep, meşrep ayrımı yapmadan tüm mazlumların yanında olursak, Allah da bizi zalimlerle imtihan etmez. Biz yanlış yaptıklarımızdan pişman olursak, Allah bizi doğru yola sevkeder ve kendi beratımızı ellerimizle almış oluruz. İşte Berat Gecesinde bütün bunları düşünerek beratımızı hak edip etmediğimizin muhasebesini yapacağımız bir gecedir.
Berat gecesi şu üç mesajı vermektedir:
1. Her kimi ve neyi seveceksek Allah için sevmek ve her kimden ve neden nefret edeceksek Allah için nefret etmek,
2. Başta Müslümanlara ve tüm insanlığa kin ve nefret beslememek,
3. Şirkin görülen ve görülmeyen her türlüsünden uzak durmak...
Berat gecesini kendimize “hesaba çekilmeden hesaba çekme” günü ilan edip, Mü’minlerle olan bağlarımızı pekiştirip, günah ve günahkarlardan uzak durup, İslam karşıtlarından beri olduğumuzu ilan edelim. Berat gecesini yeniden dirilmek için bir milat kabul edelim. Geri kalan ömrümüz bozgunculuk ve ifsat ile değil; imar ve inşa ile geçsin. Dua ve niyazlarımızı özgürlük beratıyla taçlandıralım.
Nazil olması, insanlık tarihinin en büyük hadisesi, Allah (cc)’nin insanlığa en büyük ikram ve ihsanı olan Kur’an-ı Kerim, iman muhtevasını tebliğ eden bir ayetinde; “Ey iman edenler! İman edin; Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur”. (Nisa Suresi 3/136) ayeti nasıl iman etmemiz gerektiğini sarih bir ifade ile bizlere beyan etmektedir.