İbadetin Gerçek Manası

Yaratılma amacını kavramış olan ve Kuran ahlakını tam anlamıyla yaşayarak Yüce Allah’ın rızasının en fazlasını kazanmaya çalışan bir insan, tüm ibadetlerini büyük bir titizlikle yerine getirmek için elinden geleni yapar. Günde beş vakit abdest alıp namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak bazı fiili ibadetlerdir. Mümin günlük hayatında bu ibadetleri yerine getirmeyi, yapması gereken işlerin önünde tutar. Ve bu görevlerini her seferinde büyük bir coşku ve şevkle, Allah’a daha fazla yaklaşma umuduyla yerine getirir.
Allah’a samimi olarak bağlanıp, yönelmeden, çevreye karşı gösteriş olsun veya arkamdan konuşmasınlar diye namaz kılanlar, oruç tutanlar ya da diğer ibadetleri yerine getirenler, bu ibadetlerin Allah’a yakınlaştırma hazzını hiçbir zaman hissedemezler. Çünkü bu insanlar ibadet yaparken, içlerinde Allah’a yaklaşma, O’nun sevgisini ve rızasını kazanma isteği yoktur. Çoğu zaman günlük işlerini nasıl devam ettireceklerini veya başka boş herhangi bir şeyi düşünürler. Yüce Allah bu kişilerin durumlarını şöyle bildirmiştir:
İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösteriş yapmaktadırlar. (Maun Suresi, 4-6)
İbadet, kelime olarak kulluk manasına gelir. Yani insanın Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirmesi demektir. Sonuç olarak insanların dünyada yaptıkları her şey ibadet niteliğinde olmalıdır. Namaz, oruç, zekat insanlar için nasıl yerine getirilmesi farz ibadetler ise, güzel ve hikmetli konuşmak, güzel davranmak, insanları kırmamak, aleyhte zanda bulunmamak, insanlara Allah’ı hatırlatmak, tartışmacı tavırlar sergilememek kısacası Kuran’da bildirilen güzel ahlaka sahip olmak da birer ibadettir. Bu nedenle Allah’ın rızasını ve sevgisini kazanmak için fiili ibadetlere karşı gösterilen titizliğin ahlaki hükümlere karşı da gösterilmesi gerekmektedir.
Müminler, Yüce Allah’ın Kuran’da bildirdiği hükümlerin tamamına hayatları boyunca büyük bir titizlik gösterirler. İman edenlerin titizlik gösterdikleri hükümlerin bir tanesi de, sürekli olarak tebliğ halinde olmaktır. Yani insanları iyiliğe davet etmek, kötülüklere karşı uyarmak ve Allah’ın gücünü anlatmaktır. Tüm Müslümanlar her halleriyle insanlara Allah’ın dinini yansıtmakla yükümlüdürler. Sonsuz ihtişam ve güzellik sahibi olan Yüce Rabbimiz, bir ayetinde şöyle buyurmuştur:
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
Müslümanlar, insanlara güzel olanı göstermek için ellerindeki tüm imkanları kullanırlar. Bu imkanlar ile insanlara hep güzel olanı, Allah’ın kudretini ve yaratma sanatını, dünyada ve ahirette huzurlu bir yaşamın yalnızca Allah’ın hükümlerine uyularak kazanılabileceğini, cenneti ve cehennemi anlatmaya çalışırlar.
Müminlerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalar ve davranışlar da birer tebliğdir. Çünkü birbirlerine sürekli olarak Allah’ın varlığını ve gücünü hatırlatır, Kuran’a aykırı davranışlar yapmamaları için uyarır ve İslam ahlakını çok güçlü bir dayanışma içerisinde yaşamaya çalışırlar. Hem kendilerine hem de çevrelerindeki diğer insanlara faydalı olmaya özen gösterirler.