Her Şey Aslına Döner

KÖŞE YAZISI

Yazının hikaye kısmı bir internet sitesinden alınmıştır.

Bir padişah Hızır’ı görmek istiyordu. Bir gün bunun için tellallar çağırttı:

-Kim bana Hızır'ı gösterirse onu armağanlara boğacağım, dedi. 
Birçok oğlu uşağı olan fakir bir adam bu işe talip oldu. Karısına dedi ki: 
-Hanım ben padişaha Hızır'ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsaade alacağım. Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım. Kırk günün sonunda Hızır'ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz. 
Adamın karısı kanaatkâr biriydi:
- Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye. Bundan sonra da idare ederiz. Vazgeç bu tehlikeli işten, dedi. 
Ama adam kafaya koymuştu. Padişaha gidip Hızır'ı bulacağını söyledi. Bunun için kırk gün izin istedi. Hızır'ı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek ve nakit para aldı. Bunları evine teslim edip kırk gün ortalıktan kayboldu. Kırk günün bitiminde padişahın huzuruna çıkıp her şeyi itiraf etti: 
-Benim aslında Hızır'ı falan bulacağım yoktu. Ailece sıkıntı çekiyorduk. Hızır'ı bulacağım diye sizden dünyalık almak istedim, dedi. 
Padişah buna çok kızdı: 
-Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi? diye bağırdı. 
Adam da her şeyi göze aldığını söyledi. Bunun üzerine padişah yanında bulunan üç veziriyle görüş alış verişinde bulundu. 
Birinci vezire sordu:
-Padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim? 
-Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım. 
Bu sırada peyda olan, nurani bir genç, vezirin sözleri üzerine söyle dedi: 
-Küllü şeyin yerciu ila aslihi.
Padişah ikinci vezirine sordu: 
-Bu adama ne ceza verelim? 
-Hükümdarım bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım. 
Biraz önce ansızın ortaya çıkan genç yine: 
-Küllü şeyin yerciu ila aslihi, dedi.
Padişah üçüncü vezire sordu:
-Ey vezirim sen ne dersin, beni kandıran bu adama ne ceza verelim? Padişahım bana göre, bu adamı affedin Size yakışan, sizden beklenen budur. Bu adam önemli bir suç isledi ama sanıldığı kadar da kötü biri değil Çünkü çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli. 
Nurani genç yine söze karıştı: 
-Küllü şeyin yerciu ila asıhı
Bu defa padişah o çocuğa yöneldi: 
-Sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir? 
Genç cevap verdi: 
-Senin birinci vezirinin babası kasaptı. Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti. Yani aslını gösterdi. İkinci vezirin babası yorgancı idi. Yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk doldururdu. O da babasına çekti. Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi. O da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi. Benim söylediğim söz "Herkes aslına çeker" demektir. 
Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir, Hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır, bu adamı mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu.

 

 

Birçok kez dinlemişizdir, bu hikâyeyi. “Her şey aslına döner.” Türkiye’de “demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, eşitlik vs. “ naralarıyla iktidara gelenlerin komik sonu hatırlattı bize bu hikâyeyi.

 

Hep tahammülsüzlükten şikayet edenlerin, ellerine güç geçtiği zaman ne kadar tahammülsüz olduğunu gördük hep beraber.

AKP üçüncü dönemin sarhoşluğuyla son dönemlerde iyice devletçi bir üslup takındı.

Ali İsmail’e hayvanca saldıranlar olsun, palalılar olsun asıllarını gösterdiler bu topluma. Sokak ortasında elinde kendini savunacak hiçbir araç olmayan bir gence vahşice saldıranlar ve yere düşen o gencin kafasını tekmeleyen polis bize ne kadar demokrat, ne kadar insancıl, ne kadar halkçı, ne kadar insana saygılı, ne kadar insancıl, ne kadar insan olduklarını gösterdiler.

 

Biat kültürü içinde yetişmiş bir güruhtan biraz zor demokrat çıkabileceğini daha önceleri söylemiştik. Anti-demokratlığın yanında şimdi de devletçi ve diktatörcük anlayış kendini gösteriyor.

 

Gezi olayları itibariyle geçmişte paranoya olarak nitelenen “dış mihraklar, dış güçler, şer odakları” gibi sudan sebepler tutulmaya başlanmıştır.

Geçmişte evlerini ve iş yerlerini bayrak ve Atatürk posterleriyle donatan kesimi eleştirenler, meydanlara çıkıp “evlerinizin balkonlarına bu bayrağı asın” dediler ama maalesef bu kampanyaları tutmadı.

 

Muhalif kanatları “hep aynı şeyleri söylüyorlar” diye itham edenler, bu gün aynı şeyleri tekrarlıyor. Yok efendim Ferhat’mış da biz Şirin’mişiz de… Ülkede onların döneminde özgürlükler artmış da isteyen istediği gibi başbakan hakkında yazıyormuş da… Allah aşkına bir düşünün geçmiş dönemdeki başbakanlarınızı gerek mizahi gerekse de siyasal yayınlarda adamlar yerden yere vurulmuyor muydu? Hangisi  “Maaşını sen vermiyor musun? Yazdırma” gibi bir ifadeyi meydanlarda kullandı?

 

Hangi başbakan bu ülkede medyayı bu kadar baskı altında tuttu? Büyük lider diyorsunuz ama köşe yazarıyla meydandan ve grup toplantısından kavga eden biri büyük lider olamaz. Meydan düzenleme işiyle uğraşan büyük lider olamaz. Yargı kararları kendi hesabına hizmet ettiğinde “bağımsız yargıya saygı” deyip kendi hesabına çalışmadığında “dedelerin ataması” diyen büyük lider olamaz.  Altı aydır, “Filistin’e gideceğim” deyip gidemeyen büyük lider olamaz. Suriye konusunda o kadar çırpınmasına rağmen en az söz sahibi olan büyük lider olamaz. “Gereken talimatları verdim, olacak, yapılacak…” diyen büyük lider olamaz.

 

Ey Erdoğan! Artık karşında putperestlik derecesindeki Kemalistler kalmadı, artık karşında asker kalmadı, artık karşında eskinin egemenleri ve diktecileri kalmadı. Bu yüzden artık mağdur adam değilsin. Karşında olan herkesi “dış güç, lobi, terör örgütü” olarak göremezsin. Bak eski kankaların olan Gülenistler de senden şikâyetçi. Hakan Fidan olayında onların sana karşı bir darbe girişiminde bulunduğu defalarca yazıldı. Ama “kader adalet eder”. Ergenekon davası yeni başladığında  “Sevinmeyin. Bunlar gider başka darbeciler gelir. Yani polisler. Yani Emniyeti kendi adamlarıyla doldurmaya çalışan Gülenciler.” demişti biri. (Kimdi ya?)

 

Eee, Ferhat usta! Demokratlık, dış politikada başarı, Ortadoğu liderliği, dünya liderliği, bak bu balonlar yavaş yavaş sönüyor. Aslına dönüyorsun.