diorex

Hep aynı filmi izlemek

Hep aynı filmi izlemek

Birkaç defa daha yazmıştık.

Ermeni meselesi Türkiye’nin yumuşak karnı (daha doğrusu yumuşak karınlardan birisi) olmaya devam ediyor.

1915’te yaşanan olaylar adına ne derseniz deyin, dönemin İttihat ve terakki yönetiminin eseriydi.

Ermeni çetelerinin katlettiği Müslümanlara karşılık bunun kat be kat fazlası Ermeni yok edildi.

Suriye’ye sürgün edilen Ermenilere yol üzerinde geçtikleri her şehirde saldırılar düzenlendi, binlercesi öldürüldü, çocukları ellerinden alındı.

Türkiye’yi kuran kadrolar İttihat ve Terakki saflarından geldikleri için elbette “böyle bir olay yaşanmıştır, sorumlusu da biziz” demediler, inkâr yoluna gittiler.

 Ancak daha sonra yönetime gelen kadrolar da, hiç sorumlulukları olmamasına rağmen bu politikayı sürdürdüler (ya da böyle yapmak zorunda kaldılar).

Bunu ifade ettikten sonra gelelim Fransız parlamentosunda kabul edilen tasarıya.

Eğer yasalaşırsa bundan böyle Fransa’da “Ermeni soykırımı yoktur” demek resmen suç olacak.

Öncelikle haksızlığa uğramışların avukatlığını yapacak en son ülkelerden birisi de Fransa’dır.

Kendi tarihi sömürgeleştirme ve kıyımlarla dolu olan en son 1950’lerde Cezayir’de yüz binlerce Cezayirliyi soykırıma tabi tutan bir ülkenin kalkıp bu girişimde bulunması samimiyetten uzaktır.

Bunu dedikten sonra gelelim Türkiye’nin tutumuna.

Hükümet yetkililerinin kalkıp “bu yasa ile Fransa’da düşünce özgürlüğü büyük darbe yemiştir” açıklaması da aynen Fransa’nın yaptığı tutarsızlığa eşdeğerdir.

Kendi ülkesinde 301 türü bir yasa olan ve “soykırım vardır” diyenleri cezalandıran bir ülkenin “yoktur” diyenleri cezalandıracak bir ülke ile arasındaki farkı görmemesi şaşırtıcıdır.

“Savaş zamanı olur böyle şeyler” demek yapılanları meşru görmenin diğer bir adıdır.

Hangi savaşta çoluk, çocuk, kadın dâhil topyekûn bir imha hareketi görülmüştür?

Elbette bütün bunlar da Ermeni çetelerinin çocuk, kadın, yaşlı demeden katlettiği binlerce Müslüman’ı da görmezden gelmeyi gerektirmez.

Yapılacak şey geçmişin hatalarına sahip çıkmayı bırakmak ve geçmişle korkmadan yüzleşebilmektir; hata yapanın hata yaptığını yine korkmadan kabul edilmesidir.

Özür yetmez

TRT Genel Müdürü’nün Kürt sanatçı Rojin ile ilgili bir toplantıda sarf ettiği hakaret sözleri saklı kalmadı hemen basına yansıdı.

İkili arasında sorunlar olduğu herkesçe biliniyor.

Acaba meselenin temelinde Genel Müdürün milliyetçi yönünün bir etkisi olabilir mi örneğin merak ediyorum da eğer Rojin Kürt olmasaydı aynı hakarete maruz kalacak mıydı?

TRT son yıllarda büyük bir atılım yapmış olabilir.

Ancak başarılı olmak kimseye böyle bir saygısızlık yapma hakkını vermez.

Olaydan sonra hükümetin en üst seviyedeki iki isminin Rojin’den özür dilemesi olumludur.

Ancak TRT Genel Müdürü’nün zoraki özrü yeterli değildir, yapacağı şey istifa etmektir.

Ancak böyle yaparsa imza attığı skandalı unutturabilir.

Hükümet de kendisine sahip çıkmamalı ve gereğini yapmalıdır.  

Yeni umutlar

Haziran’dan itibaren Kürt sorununu ikinci plana atıp meseleyi tamamen bir PKK sorunu olarak gören ve bu bağlamda şimdiden “gaf kralı” olarak nam salan yeni içişleri bakanının şahsında demokratikleşme yerine silahlı mücadele politikasını benimseyen hükümet sonunda bir ümit ışığı verdi bize.

PKK lideri ile yapılan görüşmeler kesildi onun yerine Irak’taki Kürtler ile görüşmeler yapıldı.

Mesele ile ilgili tam bir karamsarlık havası hâkim hale gelmişti.

Ancak geçtiğimiz günlerde Mecliste Sayın Arınç’ın yaptığı konuşma bu manada aylardır Kürt sorunu üzerinde birikmiş olan kötümser havayı dağıtacak bir etki yaptı.

Gerçi hemen sonrasında İçişleri Bakanı’nın yaptığı öyle bir konuşma var ki, okuyanlar bir anda kendilerini 90’ların meşhur İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in karşısında duruyor sandılar.

Bu konuşma zihinlerde soru işaretlerine neden olsa da Arınç’ın konuşmalarının sadece bir temenni olmadığını görmüş olmak bizi rahatlattı.

Paketin içeriği çok önemli.

Suya sabuna dokunmayan içi boş cümleler yerine geniş özgürlüklere imkân verecek bir paket hazırlanması gerekir ama daha önemlisi özgürlükçü bir anayasadır.

Anayasa olmadan hazırlanacak tüm paketler eksik kalacaktır.

Oslo görüşmeleri ile tavan yapan barış şansı PKK’nin birdenbire başlayan saldırıları ile geçtiğimiz aylarda kaçmıştı.

Bu nedenle göründüğü kadarıyla devlet bu kez PKK yerine başka aktörlerle muhatap olarak meseleyi bir kez daha ciddi biçimde ele alma yoluna giriyor.

Bu durumda PKK buna razı olur mu, yine sabote etmez mi gibi sorular da aklımızı kurcalamıyor değil.

Önümüzdeki günlerde paket olgunlaşıp kamuoyunda tartışılmaya başlayınca daha net konuşma şansı bulabileceğiz.

Yorumlar

Image
ahmet
24.10.2014 / 00:09

Biz de sıkıldık hep aynı filmi izlemekten...

Yorum Yaz