Hendek Savaşı

KÖŞE YAZISI

İslam tarihinin üçüncü savaşı Hendek Savaşı’ydı. Uhud’da kesin olmasa da İslam Ordusu yenilmişti. Hendek Savaşı bir savunma savaşı olacaktı. Bu savaşın da başarıyla sonuçlanması hendeklerin kazılması sonucu sağlanmıştı. Bu fikri Peygamber Efendimize tavsiye eden Selman-ı Farisi olmuştu. O Selman ki Mecuşi ateşi yakma görevini bırakıp Efendimiz’in izini takip etmiş, İslam’la müşerref olmuş, savaş tekniğinde birçok fayda sağlamanın yanı sıra Peygamberimizin berberi olma mertebesine de ermiştir. 

 Selman-ı Farisi Şam ve Nusaybin arasında da bir dönem bulunmuştur. Medine’de hendek kazdırarak İslam’ın bir zafer kazanmasını sağlayan bu Sahabe Nusaybin’de bulunduğu sırada hendek kazmayı öğretti mi öğretmedi mi, bilinmez. Ancak bugün kazılan hendeklerin Selma-ı Farisi’nin davasına hizmet etmediği aşikârdır. 

Yazdan bu yana sürekli #nusayabinesesver veya Sur’a veya Cizre’ye hashtagleriyle karşılaştık. Biz en baştan beri Nusaybin ve Cizre’ye ses verin diyorduk. Hendeklerle barış görüşmelerinin bir arada olamayacağını, bunların demokratik bir ifade biçimi olmadığı söylemiştik. Maalesef ne kadar sürece destek verdiysek, ne kadar umutlandıysak bizim yüzümüz gülmedi. Her iki taraftan da aşırı milliyetçi grupların yüzü güldü. Olan kime oldu; yitirilen canlara, dökülen kanlara ve yıllardan beri zar zor huzura az buçuk kavuşmuş halka oldu. 

Hele hele dün Silopi ve Cizre’de okulların ikinci bir emre kadar tatil edilmesi tarif edilemez bir dehşet durumudur. Bu sürecin bu şekilde gitmesini engellemezsek yarın yüreğimizdeki acı en derinlere inebilir. 

Sayın Ahmet Türk, buradan size özellikle sesleniyorum. İnşallah size iletirler. Karakoçan’da görev yaptığım dönemdeydi-2011 olması lazım-. Minibüsle Elazığ’a, oradan Diyarbakır’a ve oradan da Kızıltepe’ye gelirdim. Kurban bayramı için yine yola çıkmıştım. Yan tarafımda BDP ilçe yönetiminden muhabbetim olan bir abi vardı. “Hocam, hayırdır, bayram için gidiyorsun?” diye sordu. Evet, dedim. “E yolun açık olsun, bak, Mardin’de yetmiş yaşındaki ihtiyardan yedi yaşındaki kardeşime kadar hepinizin elini öpüyorum. Bayramınızı kutluyorum.” Estağfurullah, yav elimizi öpmene gerek yok.” diye güldüm. “Yok, yok. Ahmet Türk’ün gözleri için ben bütün hepinizin elini öpüyorum. Allah’ını seversen bayramlaşmada onu görsen selamımı söyle ve bayramını kutla.” dedi. 

Sadece bu arkadaşımız değil. Bir taraftan Tunceli’ye bir taraftan da Bingöl’e komşu olan bu ilçede çalıştığım sürece Mardin, deyince insanları Ahmet Türk, diyordu. Okul müdürüm ve değerli dostum Baki ise, “Ben ona kurban olayım.” diyordu.

 Eve!t Apé Ahmet, sizin gibi aklı başında, yüreği güzel insanlar azalıyor artık. Lütfen bu hendek savaşının bitmesi için gerekli adımları atın. Her şeyden önce bir belediyenin görevi o yolları o halde bırakmamaktır. Bu hendeklerin kapatılıp, 2013 Nevruz bildirisinde söylenenlerin yerine getirilmesi bölgede olsun bölge dışında olsun, çoğumuzun ortak dileğidir. 

Verilen bunca emeği, heba ettirmeyin. Halkın sözü siz olun, belediyeler olarak şehirlerin şehir olma özelliğini kaybetmesine müsaade etmeyin. 

Önümüzdeki Salı, Mevlid Kandili’nin hepimize barışı getirecek bir sürecin başlangıcı olmasını umuyorum. 

Allah’ın selamı üzerinize olsun.