Haysiyet Cellâtları İş Başında

KÖŞE YAZISI

O dönemleri hatırlıyor musunuz bilmiyorum.

Hani vekil adayların belirlenmesi sürecinde, milli hobimiz olan “itibarsızlaştırma” müsabakalarının bütün hızıyla sürdüğü bir dönemden geçiyorduk.

Sırtı tapışlanan, kraldan daha kralcı tetikçilerin ortalıkta bol bol cirit attığı dönemden bahsediyorum.

Yer, gök toz duman olmuştu hani. Epey de bir yaygara koparılmıştı hatırlarsanız.

Herkes, gönlünde yatan aslanın milletvekili adayı olmaya daha layık olduğunu düşünüyor, kendisini ya da adayını Mardin’in alametifarikası olarak görüyordu.

İddialar ve ithamlar değerler üzerinden değil, başkasına çamur sıçratarak bel altı seviyesinde kurgulanıyor; sürekli partiye zarar verildiğinden dem vurularak hedeflenen kişiyi dışlayan imalar havada savruluyordu.

Farklı bir yöntem kullanılması beklenemezdi zaten.

Hem Başbakana sevimli görünüp siyasetten payelenmeyi devam ettirmek asıl amaç değil miydi?

Böylece şekillendirilmesi istenen kıraathane kamuoyuyla velinimet parti merkezinin karar tercihleri etkilenecekti.

Oysa karşı yakada duran muhalefet partisi tamamen göz ardı edilmiş, O’ndan bahsedilmiyor, esamesi bile okunmuyordu.

Dedikodular, ithamlar, iftiralar, tehditler, parmak sallamalar, hedef göstermeler bir konfeti gibi üzerimize boca edilirken her nedense “Şimdi intikam zamanı”  hatırlatmaları yapılıyordu.

Tespih şakırtıları eşliğinde masaya yumruklar indiriliyor, “artık tükendi” sohbet meclisleri kuruluyor, parti genel merkezine şikâyet jokerleri öne sürülüp saplandığı beleş konfor uğruna vicdan ölçüsünden çoktandır vazgeçenlerin atarlanmaları ortalığı kasıp kavuruyordu.

 

Haysiyet cellatları

Ve bütün bunlar, kadını siyasetten dışlayan eril bir dille hoyratça dolaşıma sokulmuştu piyasaya. Şu ana kadar herhangi bir yolsuzlukla, araziyle, arsayla, binayla, dükkânla, ihaleyle adı ilişkilendirilmemiş biriydi oysa…

Peki, ne oldu da en basit insanlık hallerinde bile Mardinliliğiyle onur duyan bu kadın vekilin sesi kapı dışarı edilmek isteniyordu? Tevekkeli değil, Başbakan şaşmaz keskin gözlemleriyle O’nu ikinci defa milletvekili adaylığına uygun görmüştü de nümayişçiler istemeden de olsa sineye çekmek zorunda kalmışlardı.

Peki, bugünlerde de hiç dikkat ettiniz mi? Haysiyet cellatları her zaman olduğu gibi yine iş başında… Başbakanın, aday listesinin oluşturulmasında uygulanan kıstas açıklamasına rağmen, siyasi sorumluluktan kaçan haris dilleri tekrar dedikodu piyasasının tedavülüne girmiş.

Ve onca zaman sonra bu hanım efendi, yeniden hedefte.  Linç kültürünün borazanları ortalığı velveleye vermiş. Bilirkişi beyler, olası seçim sonuçlarını tartıyor ve çok boyutlu nedenlerden dolayı alınacağına inandırtmak istedikleri mağlubiyetin faturasına göndermelerde bulunuyorlar.

Bu kez, parti merkezinin dolayısıyla Sayın Başbakanın listenin belirlenmesindeki acziyetine işaret edercesine muhalif çığırtkanlık yapan analistlerin! Hiç de inandırıcı olmayan sesine “O olmasa sonuç farklı olabilir” efekti de yapıştırılmış.

Şarkın yerel siyasette hareket alanı daraldıkça, karşılıklı atışlar elbette gözden ilk çıkarılacak üstüne, yani kadın üstüne yapılır. Bu coğrafyanın makus gerçekliği.

Merak etmeyin! Değişen hiçbir şey olmadı şu ana kadar bu cephede.

 İnkârın en zavallısına sığınıp “başarıyı kendine, başarısızlığı başkasına” mal etme kurnazlığına kurban edileceklerin arayışı hep sürmüştür bu şehirde.

Canla başla imgelerini seviyesiz çamurlarla parlatmaya çalışan bu haysiyet cellatların çehrelerini kirli bir sırıtış kaplamış bile. Öfke gösterileri ve mangalda kül bırakmayan tekinsiz haşmetleriyle hala ahkâm kesiyorlar.

 

Kurban aranıyor

Yerel seçimlerde ortaya çıkan ve asla bir kazanım olarak görülemeyecek belediye meclis üyeliği ve başkan adayı oyları arasında ki aritmetik bazılarını da çok umutlandırmış meğerse:

Tercihini başka bir partinin çatısı altında kullanan 18000 seçmenin elde tutulamamasında rolleri yokmuş. Hatta zamanında müdahale edilseymiş bütün bunlar olmayacakmış. Zaten onlar seçimi kaybedeceklerini tahmin etmişlerdi de kimse onların sesine kulak vermemiş. Böyle bir aday mı olurmuş. Söylemişler de söylemişler ama bir türlü dinletememişler ki.

Kurnaz mağdurlar, bu mağduriyet siteminin, kapış kapış giden bir dil olduğunu çok iyi gözlemlemişler besbelli. Bu dilin bütün kullanım biçimlerinin çeşitlemesinden iftiralar üreterek, Mardin sevgisi ve temiz niyetine kalıbımı bastığım kadın milletvekilini hedef tahtasına koymuş, durmadan yakınıyorlar.

Kurbanların can çekişmesini izleyerek yeniden dizaynının olası olduğuna kendilerini ikna etmek istedikleri bir listede, parıltılı ikbalin tahsilatında yer almaya çalışıyorlar.

 Artık yok öyle yağma.

Kendileriyle ilgili sorgulanması gereken o kadar şaibeli durum ve cevap bekleyen yığınla soru dururken, içinde zerre kadar erdem taşıyan bir kimsenin,  kurban bağışlama seremonisine bu saatten sonra katılacağını sanmıyorum.

Alacaklı bir tetikçi edasıyla sosyal medyada yapılan yorumların ve mantığa hiç borcu olmayan bir takım hesaplar temelinde tetikçilerin okuduğu masumiyet peşrevleri, maalesef inandırıcılıktan çok uzak duruyor.

 Cumhuriyet tarihinde bir ilk teşkil etmesiyle Mardin’den tarihe kayıt düşen başörtülü meclis komisyon başkanı kadın vekili her fırsatta suçlu ilan etmeye kalkışanlara naçizane tavsiyem: Bundan vazgeçmeleri. Yoksa zamanla görkemli günlerinde biriktirdikleri anılar tarafından sobelendikleri lanetli saklambaç oynamaya başlar ve tahammül edilmeyen bir raviye dönüşürler.

Hani o anılarını arayıp duran, sık sık iç geçirip gözlerini kısarak uzaklara dalan, elinden kayıp giden dünyanın coşkulu özlemini taşan gözleriyle dillendiren o kasvetli anlatıcı.

Değerli vekilimizin şahsında bütün kadınlara tavsiyem saçlarını tutulmayacak kadar hep kısa kesmeleri… Dikkat ediyorum da bu memlekette şaibelerden uzak duran her onurlu duruş saçlarından tutulur. O saçlar bir başörtüsünün altında kalmış olsa bile.

Hala suçlu mu arıyorsunuz?

O zaman, bir kariyer belirleme merkezi gibi çalışan dernek, vakıf ve parti çalışmalarınızdan bir nebze sıyrılıp dedikodu, iftira, çamur atma ve ötekileştirme hakkınızı saklı tutmak şartıyla:

Gözünüze kestirdiğiniz arsa ve bu şehirde yaşayan insanları kovarcasına taciz eden binalardan elde ettiğiniz ve edeceğiniz kazanımları düşünmeksizin, başınızı kaldırıp aynaya bir zahmet bakıverin…

Hoşgörü şehri mi?

GEÇİNİZ…