Hayırlı Bayramlar!

KÖŞE YAZISI

Ramazan Bayramımız hayırlara vesile olsun. Kainatın yaratıcısı ve alemlerin Rabbi bağışlayıcı  yüce Allah tüm dualarımızı, ibadetlerimizi ve hayırlarımızı kabul etsin. 

Yaptığımız hayırlarda Allah'ın emirlerine ne kadar riayet ettik?  Yoruma, tefsire, aracıya, gerek yok. Emir açık ve net; 

Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma. (İsra S / 26)

Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi 7/31) 


    Mübarek ayda hayırlarda yarıştık! Oruç ardından bol yıldızlı, şatafatlı sofralarda  cömertlikte sınır tanımadan iftarlarla ikramda ilerledik. Karşılıklı olarak ZENGİN to ZENGİN davetlerimizi gelenekselleştirdik. Yüz göz olduğumuz ya da işimize yarayabileceklere, ya da kıramadığımız dostların önerisi ile Allah'ın malı olan zekatı da teslim ettik. Eee fitreleri de etrafımızdaki gözde ahbaplara vererek bayramlık yükünden de kurtulduk. CEP  to CEP maharetimiz eskilere dayanır. Bir sağdan bir soldan yiğitleri vuran ceberrüt anlayışın yansıması olarak sağ ve sol politik iftar gösterilerimiz tüm memleketimize yayılarak, oruçsuz gafiller bile nasiplendi bereketli sofralardan.

    "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" Emir buyuran peygamberin ümmeti olarak komşuluk nedir? Komşu kimdir? Yeniçağın teknolojik imkânları ile komşuluk kavramı çok değişime uğrayarak kapsamı genişledi. Öncesi sadece yaşadığımız köy mahallede çevremizdekiler komşu idi. Çünkü onları ancak görebilir ancak, yardım edebilirdik. Şimdi tüm dünya komşumuz çünkü izleyebiliyor, görebiliyor, sanal oyun, arkadaşlık, hatta evlilikler edinebiliyorsak komşuluk yaşıyoruz. İletişim ve etkileşim ile Moda adı altında her türlü çirkef anında yaşamımıza giriyorsa, hayırda da bu hıza ayak uydurmak gerekmez mi?  Hele ki bir mesajla anında Afrika'ya bile ulaşabilecek imkânlar sunulmuşsa. Hesap günü onlar komşum değildi, duymadım, görmedim bahanesi bizi kurtaracak mı? Hadi kurtardı gerçek komşularımız, binada, sokakta kimden haberdarız. Kimin aç olduğunu öğrenmek için ne çaba harcıyoruz?

      Dilenciliği meslek edinmişler; erkekler, servisle bayanları parsel parsel dağıtır, kahvelerde oynar. Bayanlar bebekleri kucağında, ekmek süt parası diyerek nefsimize hitap eden güzel dilek ve dualarla  zekat ve sadakaları toplar. Diğer tarafta dilenmeye yüzü tutmayan  gerçek hak eden yetim ve yoksullar ne yapsın? Sorumluluğumuz olmaz mı?  Yıl 2010 Diyarbakır. İşsiz 4 çocuk babası aile reisi evine iftarlık bir şey alamadığından intihar ettiğini duyduk, gördük.

    Acı bir örnek vermeden geçemeyeceğim; bir kurumda, asıl ulaşılması gereken yetim ve yoksulların perişan durumda yaşamaya devam edenler olduğunu belirttim . Daha hassas davranılmasını rica ettim; 8 yetimli dul kadına yardım sonrası, personel verilen nakit  yardımın yarısını  kapısına gidip kendine almış. Kötülerin karşısında iyilerin mücadelesi de devam ediyor. Kurumlar, vakıf, dernek ve şahsi yapılan bağış ve yardımlar için gece gündüz çalışarak ihtiyaç sahibine ulaşmaya çalışan iyilik meleği, fedakâr insanların oluşu da bu toplumun yüz akıdır. Uzatmadan Musa Çetintaş’ın şahitliğine bırakıyorum;


"Esselamün aleyküm dostlar!

Kızıltepe Kardeşlik ve Yardımlaşma Platformumuza bir anne geldi yardım kolisi istedi, kayıtlarımıza baktık 1 ay önce kendisine yardım yaptığımız için yardım yapamayacağımızı bildirdim. Kadın yüzüme baktı durdu durdu sonra, "hocam bizim evimize gelebilir misiniz durumumuz çok perişan da" dedi. Aslında inanmamıştım ikinci yardımı almak için böyle davrandığını zannetmiştim ama ...amaaa...öyle değilmiş işte hep kötü niyetimiz kötü oluşumuz bize bu fikri aşılıyormuş meğer. Bir gün sonra o eve gittim keşke bütün Kızıltepeliler o evi görseydi. Benim gibi kötü düşünen bütün insanlar o evi görse... Tek gözlü mağara, tek kelime ile banyoları mavi bir leğen ve köşede tüm aile dışarı çıkıyor bir kişi banyo yapsın diye. 7 kişilik aile... En küçüğü Muhammed. 2 yaşlarda dünya tatlısı... Tuvalet ihtiyacını komşularda gideriyorlar, bulaşıklarını damda beton üzerinde yıkıyorlar. Yerde eski püskül iki sedir elektrik yok olsa pervane yok su yok komşulardan bidonlarla temin ediyorlar. KISACASI BU İNSANLAR OLDUĞU MÜDDETÇE ORUCUMUZ BAYRAMIMIZ HAYIRLARIMIZ NAMAZLARIMIZ BOŞUNA. BİZE BİR KÂRI YOK VE ALLAH BELAMIZI VERECEK.

2. vakıa; Gecesi gündüzü yok bu işlerin. Uyumaya karar vermiştim 1 Saat önce. Neden mi uyuyamadım. Bunu paylaşmadan ya ölseydim. Mevlama ne cevap verecektim? "Uykum geldi yarına erteledim mi diyecektim". Cehennem bile kabul etmezdi beni. Boş arazide kurulan bu çadırda 4 aydır kalanlar(4 aile) 27 gündür oruçlu. Hem de sahursuz. İftar açıyorlar diyemiyorum. Yokluğu çekenler bilir. Gündüz ne mi oluyor. Güneş tepelerinde minik bir gölge olsa da sığınsak diyorlar çoluk çocuk, gebe olan anne. Boş arazide gölge olur mu? Ben daha denk gelmedim. Suyu az öteden alıyorlar(300 m). Sağolsun tek komşuları ara kabloyla elektrik vermiş. Bir ağabeyleri de son kullanma tarihi dolan markette satılmayan, yiyeni de zehirlemeyen ciğer yardımında bulunuyor. Anlatırken dayanamayıp ağlıyor kardeşim. Ağla kardeş ağla, rahatlar mısın bilmem."