Hamas Serencamı (II)

Hamas’ın benimsediği temel hedef, İslam Devleti'nin kurulmasında
ortaya çıkarken stratejik hedefi ise Filistin topraklarının tamamını
kurtarmaktır. Yine Hamas’ın Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni kurtarmak, Filistin
toplumunu özgürleştirmek, İsrail işgaliye çatışmanın en ideal çözümü olarak
direniş projesine vurgu yapılmak, ayaklanmayı sürdürmek, ulusal birliği
korumak, Arap ve İslami bilinci etkinleştirmek, Siyonist işgalin Filistin
halkının evlatlarına yönelik baskıcı uygulamalarını sonlandırmak gibi bir dizi
dönemsel hedefleri vardır.
Hamas’ın kuruluş sözleşmesine bakıldığında Siyonizm'e, Siyonizm’le
savaşılmasına ve Filistin topraklarını kurtarma yöntemine ilişkin görüşlerinin
çerçevesinin de dini fikirleri tarafından belirlendiği söylenebilir. Nitekim
14. maddede şöyle geçmektedir: "Filistin sorunu, üç daireyle alakalıdır.
Bunlar, Filistin dairesi, Arap dairesi ve İslami dairedir. Bu üç daireden her
birinin Siyonizm'le çatışmada rolü vardır. Filistin İslami bir topraktır.
Mademki durum böyledir o halde Filistin'i kurtarmak her nerede olursa olsun her
Müslümana farz-ı ayındır. İşte Filistin sorununa bu esasa göre bakılmalı ve her
Müslüman bunu bu şekilde bilmelidir."
Hamas’ın Filistin'i 1948 yılında işgal edildiği eski tarihi haline
geri döndürmeyi hedeflediği söylenebilir. Bu hedefte dini bir terminoloji
kullanılarak açıklanmıştır. Kuruluş sözleşmesinin 11. maddesinde bu konu şöyle
geçmektedir:
"İslami Direniş Örgütü, Filistin topraklarının İslami vakıf
arazisi olduğuna, tamamı veya bir parçasında ifrata kaçmanın veya tamamından ya
da bir parçasından vazgeçmenin doğru olmayacağına inanmaktadır."
Hamas, Filistin sorununa cihat ve mücadele dışında başka çözümü
olmayan bir sorun esasına göre bakmaktadır. Nitekim kuruluş sözleşmesinin 13.
maddesinde şöyle geçmektedir: "Filistin sorununun tek çözümü cihat
etmektir. Uluslararası girişimler, öneriler ve konferanslar ise sadece zaman
öldürmek ve boşa kürek çekmektir." Hamas'ın kurucularından olan Şeyh Ahmed
Yasin, kendisiyle yapılan bir röportajda bu fikri destekleyerek şöyle demiştir:
"Direniş, cihat ve şahadet, Filistin halkının tek seçeneği olarak kalmaya
devam edecektir. Hamas, teslimiyeti gösteren tavizler vererek herhangi bir
tarafa asla şirin gözükmeyecektir."
Hamas’ın kuruluş bildirgesinde İsrail’e karşı mücadele için tek
yöntemin Cihad olduğu benimsenmiştir. Hamas, İsrail ile uzlaşma yönünde masaya
oturmayı reddetmiş ve sınırları Akdeniz kıyılarından başlayıp Ürdün nehrine
kadar uzanan Filistin topraklarından vaz geçilemeyeceğini ve bu topraklardan
Yahudileri tamamen çıkartmayı hedeflemiştir. Silahlı mücadele, Hamas Örgütü’nün
düşüncesinde, uygulamalarında ve stratejisinde önemli bir yer edinmektedir.
1992 yılından sonra Hamas Örgütü’nün askeri kanadı olan İzzeddin Kassam
Tugayları'nın kurulması, Örgütün tabanının artmasında önemli bir rol
oynamıştır. Hamas Örgütü’nün askeri eyleme önem vermesi, bakış açısının,
yönteminin ve İsrail işgali ile çatışma araçlarının yapısını yansıtmaktadır.
Hamas'a göre askeri eylem, Siyonizm ile mücadelesinde stratejik
aracı oluşturmaktadır. Yine askeri eyleme, Filistin halkı için işgal altında
çatışmanın fitilini tutuşturmanın ve İsrail'in gerilimin odağını Arap ve İslam
dünyasının farklı noktalarına taşımayı hedefleyen planlarını engellemenin temel
aracıdır.
Hamas Örgütü’nün hemen hemen 1998 yılının başından beri durmuş olan
askeri eylemi 2000 yılının sonlarında yaşanan Aksa ayaklanmasıyla tekrar
başladı. Hamas ile birlikte Cihat Örgütü, Fetih Örgütü, Halk ve Demokratik
Cephesi gibi diğer Filistinli örgütlerin katılımıyla geniş bir coğrafyaya
yayıldı. Bu dönemde Fetih Örgütü'ne bağlı olan Aksa Tugayları ile diğer silahlı
grupla arasında ortak koordinasyonun kuruldu ve eylemler düzenlendi.
Aksa ayaklanmasının başlarında Hamas Örgütü, işgal güçlerine karşı
yaptığı silahlı mücadeleyle ön plana çıktı. Böylece işgal kuvvetlerinin Hamas
Örgütü’nün yaptığı her eylemden sonra Filistin yönetiminin ofislerine ve
kurumlarına saldırdığı bir zamanda halk tabanı arttı. Bu da Filistin
yönetiminin ve Fetih Örgütünün zayıflamasına neden oldu.
Hamas Örgütü, kuruluş sözleşmesinin 13. Maddesinde barışçıl
çözümlere ve uluslararası anlaşmalara şu şekilde bakmaktadır; "Girişimler
bir başka deyişle barışçıl denilen çözümler ve uluslararası konferanslar Hamas
Örgütü’nün prensipleriyle çelişir. Filistin’in herhangi bir parçasında ifrata
kaçmak dinin bir kısmında ifrata kaçmaktır. Filistin sorununun cihat dışında
başka bir çözümü yoktur. Girişimler, öneriler ve uluslararası konferansların
tümü zaman kaybı ve faydasız çabalardır. Filistinli insanlar, kendi geleceklerine,
haklarına ve kaderlerine razı olup onunla oynamayı daha iyi bilirler." Bu
ifade Hamas’ın Ortadoğu barış sürecine başlangıçtaki bakışını
şekillendirmiştir. Hamas lideri Şeyh Ahmed Yasin, anlaşma yolunun Filistin
sorunu için geçici bir çözüm olarak benimsemesine bir tepki olarak şu
açıklamayı yapmıştır. "Ancak bu anlaşma, Oslo koşullarına ve Oslo
Anlaşmasına göre değil işgalden hiç bir eser kalmamak, işlerimize müdahale
etmemek, bağımsız bir varlığımız ve bağımsız bir devletimin olması koşuluna binaen
yapılmıştır. Bu anlaşma, işgali tanımak anlamına gelmez. Aksine bu anlaşma,
taraflar arasındaki çatışmanın ve savaşın durdurulması demektir."
Hamas'ın barış sürecine tutumu iki etkene dayanmaktadır. Birincisi
Siyonizm'e olan güvensizlikten kaynaklanan barış karşıtlığı, ikincisi ise barış
görüşmelerine katılarak İsrail'in tanınması ve Siyonistlerin Filistin
topraklarının büyük bir bölümü üzerine kurdukları varlık hakkının da tanınacağı
endişesidir. Böyle bir durumda Filistin toprakları dışında yaşayan milyonlarca
Filistinlinin yurtlarına geri dönme olasılığının kalmayacağını
düşünmektedirler. Hamas, Filistin toprağının kutsal bir İslam toprağı olduğu ve
Siyonistler bu toprakları zorla, baskıyla ele geçirdiği gerekçesiyle
Müslümanların Filistin'i geri almak ve işgalcileri kutsal topraklardan çıkarmak
için cihat etmelerinin farz olduğunu belirtmektedir. Bu nedenlerden dolayı
Hamas, barış görüşmeleriyle Filistin sorunun çözüme kavuşturulabileceği
görüşüne karşı çıkmakta, barış görüşmeleri sonucu ortaya çıkan bütün anlaşma ve
planları reddetmektedir.
Hamas Örgütü’nün zaman içinde siyasi yapısı gelişen şartlara göre
değişmek zorunda kaldı. Hatta Filistin’i tamamen kurtarma stratejisi programını
artık vurgulamaz oldu. Filistin otoritesiyle sürtüşmemeye çalışan örgüt, Filistin
Halkını bir iç savaşa sürüklememek için çaba sarf etti. İsrail’in Siyonizm ve
yayılmacı tutumuna karşı kullanılması gereken enerjisini tüketmemek için
sorunları diyalog yolu ile çözme yönetimini benimsedi. Örgüt Oslo Anlaşmasına
ve sonuçlarına karşı çıkmıştır fakat zaman içindeki bu değişimi bu sürece olan
baskısını da şekillendirmiştir.
Hamas Örgütü Oslo Anlaşmasına ve sonuçlarına karşı çıktı; ancak
zaman içinde siyasi yapısını gelişen şartlara göre değiştirmekten de geri
durmadı. Hatta işi Filistin'i tamamen kurtarma hedefini vurgulamak noktasına
kadar götürdü. Böylece, Filistin Otoritesi ile sürtüşmemeye çalıştı. Filistin
halkını bir iç savaş durumunun içine sürüklememek, birinci derecede Siyonist
düşmana ve işgale karşı kullanması gereken enerjisini tüketmemek için sorunları
diyalog yoluyla çözme yöntemini benimsedi.