diorex

Halk Aşırılıklara ‘Hayır’ Dedi

Halk Aşırılıklara ‘Hayır’ Dedi

Bir seçimi daha geride bıraktık. Mecliste, beklendiği gibi, yine dört parti yer aldı. Bu doğal ama beklenmeyen AK Partinin tek başına iktidar olmaya ihtimal küçük de olsa veriliyordu ancak hiçbir seçim otoritesi buna anket şirketleri dahil, AK Partinin yüzde 50’yi bulamayacağıydı.

Biz de seçim öncesi mecliste dört partinin yer alacağını düşünüyorduk ancak meclisteki milletvekili sandalyesinin de bir miktar değişeceğini ileri sürüyorduk. Fakat bu kadarını gerçekten beklemiyorduk.

Neyse karşımızdaki tablo bu Ve böyle buyurdu halk demek bize kalıyor. Ama gerçek olan şu ki aşırılıklara geçit vermedi bu seçimiyle. Hem sağ da hem solda hem de milliyetçilikte “aşırılıkları” törpüledi. 

Genel bir tasvir yapacak olursak 1 kasım seçim sonuçları nedeniyle AK Parti seçmenlerinde sevinç, CHP’de durgunluk, HDP’de belirsizlik ve MHP’de kara kara düşünme havası hakimdir, diyebiliriz. 

Şimdi önemli olan siyasal partilerin kendini gözden geçirmeleridir. 7 Haziran seçimlerinde iktidar partisine ciddi manada uyarı veren halk, bu kez onun omzuna öyle bir yük bindirdi ki gereklerini yapamazsa erimeyle yüz yüze olacaktır. Başta yeni ve sivil bir anayasa yapmak üzere eğitim, sağlık, ekonomi alanlarında ciddi anlamda açılımlar yapmak zorunda; adaletsizlikleri gidermek zorunda.

CHP’nin yerinde sayması yine halkın teveccühü. Öyle tahmin ediyoruz ki, üst üste seçim kaybeden bir parti yeniden inşa sürecini yaşayacaktır. Ciddi bir yüzleşme yapılacak CHP arenasında.

MHP ise eridikçe eridi ve yaklaşık olarak milletvekillerinin yarısını kaybetti. Sandıktan tokat yiyen bu parti oldu. Sandık bu partinin öne sürdüğü aşırılıklarına prim vermedi.

HDP’nin ise halk tarafından kulağı çekildi desek abartı olmaz kanaatindeyiz. Zira bu parti de üçte bir vekilini kaybetmiş durumda. Denilebilir ki, halk bu partinin aşırılıklarına “DİKKAT!!” dedi.

Bizim gördüğümüz şu anda toplumsal zeminde “Erdoğan’a öfke ve nefretvari” söylem yüzde 50 oranında yok olmuşa benziyor, seçim sonuçlarını baz alırsak…Ama toplumun kalan kısmına hakim olan bu gibi duyguların, liderlerin uzlaştırıcı söylemleriyle, iktidar ve muhalefetin tamamını kast ediyoruz, bertaraf edilmesi gerekiyor. Bu gibi söylem biçiminin toplumu bir adım dahi ileriye götürmediği açık ve anlaşıldı bile hatta çok zarar görüldü bundan.

Bizim açımızdan kısaca görülen seçim tablosu böyle. Şimdi herkesin ve her partinin geleceği birlikte tesis etme önüne bakması gerekir. Seçim öncesi kullanılan aşırı dil ve retorik bırakılmalı, diye düşünüyoruz. Nitekim ilk emareleri geldi bile.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı balkon konuşmasında vurguyu yeni ve sivil bir anayasa hattı üzerinde yaptı. Bu noktada diğer siyasi parti liderlerine çağrıda bulundu.

Başbakanın çağrısına ilk sinyali veren HDP Eşbaşkanı Sayın Selahattin Demirtaş oldu. Demirtaş, mecliste yapıcı muhalefet yapacaklarının altını çizdi. Bu anlamda HDP de yeni ve sivil bir anayasadan olduğunu herkes biliyor. İktidarla birlikte demokrasi ve barışı tesis etme açısından HDP’nin güven oylamasında hükümetin lehine oy kullanacağını tahmin ediyoruz. 

Burada önümüzde duran geleceği birlikte tesis etmek için proje oluşturmaktır. İki seçenek vardır:

Ya Türkiye’deki halklarla birlikte yaşamak üzere bir gelecek inşa edeceğiz ya da farklılıkları derinleştirip bu farklılıklar arasında çatışma süreci ve giderek savaşa dönüşebilecek bir gerçeği yaşayacağız.

Birlikte geleceği tesis etme projesi oluşturma konusunda şahsen ben ümitliyim. Türkiye’deki halklar gerçeği buna uygun potansiyele sahiptir bence. Daha açık bir ifadeyle siyasi ve entelektüel birikimi bu coğrafyanın buna müsaittir, diye düşünüyoruz. Anadolu ve Mezopotamya’nın tarihsel mirası sosyolojik gerçeğiyle buluştuğu zaman hiç şüphesiz bundan halkların bir arada yaşama kültürü ve geleceklerini birlikte kurma kültürü de doğacaktır. Ancak bu gerçeğimizi ideolojik körlük engelliyor.

Öyle anlaşılıyor ki, hem iktidar hem de muhalefet partilerinin siyasi aktörleri bu gerçeği ağızları yanarak da olsa, fark etmiş durumdalar.

Yanı başımızda ‘Arap Baharı’ dendi yaşananlara. Ancak olan bitenler Arap halkları için ‘Sert geçen kış’ oldu ne yazık ki. Yüzbinlerce insan yaşamını kaybetti. Bahar kavramı, proje sahiplerinin ortaya attıkları bir yanılsamadan ibaretti. Allah, herkesi korusun böyle “baharlardan”!!

Memleketi, insanları geren açıklamalardan, bu anlamda sosyal medyadaki paylaşımlardan herkesin kaçınması gerekir. Sosyal taban olarak siyasi tavanı zorlamak, siyaset kurumunu uzlaşı kültürüne teşvik etmek hepimizin görevidir. Bu anlamda sivil toplum kuruluşları, medya mensupları, toplumun aydınları vs… üzerine düşenleri yapmalıdır.

Unutulmamalıdır, bu gemide hepimiz yaşıyoruz. Klasik bir tabirle batarsa hepimiz batarız. Saygıyla…

Yorum Yaz