Hakim :'' Kızım Bu Adamın Bıyıklarını Sen Mi Yoldun? ''

KÖŞE YAZISI

                  E-KELEPÇE

Yerel kültürümüzde her Arapça bilenin ''Ağır cezalıların ayaklarına takılarak ucuna pranga bağlanan demir halkalar.'' diye tanımlanan silindir şeklinde anahtarı olan aracın ''k'eyd'' olup kaçmaması için hayvanların ayaklarına takıldığını bilir ve Türkçe karşılığı olan ''Bukağı'' dendiğini de hatırlayacaktır.

Suç işleyenin kaçmasını önlemek için de yakalananın,etkisiz hale getirilenin her iki elini bilekten önceleri kendir,şalvar ipi,puşu,çocuk kundağı veya kayış/palaskayla sıkıca bağlanması için yapılan eyleme ''kelpiç'' zanlının bu haline de ''ımkelpeç'' denildiği, bileklerine bağlanan nesnelere de ''kelepçeyé'' diye karşılık bulduğunu ve bunun Türkçe'ye 'kelepçe' diye geçtiğini anlayabiliyoruz.Haliyle suç üreten düzenler bu alanlardaki buluşlarında da E-Kelepçe diye son buluşları olan elektronik kelepçenin de yaşamın bir parçası olmaya aday görüldüğünün farkındayız. 

Hırsızın biri gece işine çıkmadan Halil amcanın bahçesinden iki narı alıp muşamba parkasının iki cebine indirirken bugünkü Yeniyol'un beden altı mevkiindeki evin pencere dibinde zincire bağlı atın ayaklarının 'kaydını' demir kelepçesini kesmeye yeltenirken ev sahibi ve mahalleli hırsızın yakalanmasını sağlar.

Hırsızın her iki eli arkadan palaskayla bağlıyken evin hanımı hırsıza yaklaşarak bıyıklarını yolmaya başlar;hırsıza gözcülük yapan ortağı da yola dikilerek:

''Karakola götüremezsiniz,buna izin vermem!''

Deyince,mahalleli hemen gözcülük yapanın da ayakkabısını alarak birlikte bir dayanışma örneği yaşanır Sur Çeşmesi bedeni'nde.Hırsız hakkında dava açılır,duruşmalar devam ederken hırsızın da bıyıklarını yolan ev hanımı hakkında açtığı dava nedeniyle hakim,ev hanımına sorar:

''Kızım bu adamın bıyıklarını sen mi yoldun?''

Ev hanımı hiç tereddüt etmeden:

''Evet efendim.''

Der ve hakim tekrar sorar:

''Peki neden bıyıklarını yoldun?''

Diye sorunca ev hanımı:

''Kaçması gerçekleşseydi onu yolunmuş bıyığından tanıyacaktım hakim bey.'' der.   

Ülkemizde ve coğrafyamızda savaş koşulları sürerken ilimizin de ''Uluslararası Sözleşmeler'' adına yavaş yavaş Suriyeli mültecilerin  uğrağı haline geldiği anlaşılır oldu . Resmi kurumların aldıkları talimatlar nedeniyle yardıma muhtaç mülteciler için açtıkları yardım organizasyonlarını bile ÖSO ve tabiyetinde olanlar için düzenlerken Rojava'ya(Batı Kürdistan'a)yapılacak yardımları engelleyerek ambargoyu işler kılmıştır.

Duyarsızlıklarımız bizleri hantallaştırarak makina yığını gibi ruhsuz kılarken yapılan bu ayrımcılığın ve körüklenmeye çalışılan savaşta,taraf oldukları yetmiyormuş gibi kamu kurum ve kuruluşlarını da bu doğrultuda kullanmaları çok üzücü;ancak ilimizde yaşamımızın bir parçası olmaya çalışan savaş mağdurlarının gençleri ve yaşlılarıyla artık bire bir dolmuşta,sokakta ve iş için dükkan dükkan kapı çalarken,ev kiralarının ve hayat pahalılığının karşısında ne yapacağının şaşkınlığı içinde basına yansıdığı kadarıyla Mardin ve ilçelerine resmi kaynaklardan edinilen bilgilerden 13.300'ün üstünde insanın geçim zorlukları karşısında birçok problemin yaşanacağına şimdiden yetkilileri uyarmak ileride yaşanabilecek hırsızlık ve diğer sorunların temelden çözümü için kendi ülkesinde bile getolar/ucuz gecekondu mahalleleri ve semtlerini çözüm diye öne sürenlerin çözüm yerine yaşananlardan yola çıkarak şimdiden kelepçe ve teknolojide daha da ileri giderek E-Kelepçelerini tam da deneyecek zemini bu sisli havalarda görünüşte bıyık yolmadan kapitalist/Liberal Muhafazakar mantığıyla yine ucuz iş gücü yine yoksulluktan beslenme ve sömürü.  

E-Kelepçe alt başlık olunca hafif dokunmakta yarar vardır elbette.

Demokratik altyapımızı ABD ve diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırdığımızda kendi insanlarına verdikleri değerle bizim yakıştırıp dayandırdığımız değerler hiç de iç açıcı olmadığı bir gerçek tıpkı çözümlerde olduğu gibi.

Tam da insan haysiyetine yaraşır şekilde eğilmeden demokratik mücadelesini yapmaya çalışanlar için ilk akla gelen susturmak anadillerini konuştukları için yıllarca duruşmaları bitmeyenler için de teknolojinin harikası diye siparişlerin verildiği ilk denemesini 82 kişi için tasrımı 2011'de düşünülürken uygulamasını 2012'nin Şubat'ında buluyor.

İlgili 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunu'nun 10.maddesi'nin 2.fıkrası gereğince cezalarını evlerinde çeken/çekecek hükümlülere uygulanmaya başlanırken onlardan çalınan özgürlüklerin faillerine de E-Kelepçe takacak mısınız?

Bir kentin cadde ve sokakları iki yıla yakın süre içinde altyapı projesi 'Sil baştan.' yeniden trilyonların harcanmasına anlayacağınız malzemeden çalan ve çaldıranlar için kamu yararına dava açılmasını düşünüyor musunuz?

Gündeminize girdiğine inanmadığım gibi göz boyamaya vitrinlik çözümlerde ''Anya'yı Konya'yı'' Diyarbakırkapı-Üçyol'u alet edecekseniz halkımızı/halklarımızı tanımıyor olmalısınız.

Haydi bakalım organize hırsızlıklara ve buna alet olanlar hakkında dava sonuçlanana kadar teknoloji harikası E-Kelepçeyi faillere takmalıyız ki düşüncesinden dolayı muhalif olanların yüzüne bakabilelim;oysa bu insanların yolunacak bir şeyleri yok çünkü gerçek demokrasi mücadelesini veren tutsaklar,açlık grevleriyle bizleri birbirimize sarılmamız için gündemin esnetilmesine canlarını feda etmeye koyulan gerçek barışseverler hala tutsak iseler:

'' Il harami véhıt vıl-elf methum.''
       (Hırsız birken zanlı bin olur.)

Bu nedenle gerçek değerlerimizle seslenmeye ve uyarmaya devam edeceğiz.

   ''Ebz'e le-yıtl'a ıl- harami mıl-beyt.''
(Hırsızın evden çıkabileceğinden korkarım.)

 Faili belli organize hırsızlıklara ve çözüm gündemini çalana 'dur' diyebilecek miyiz?

Yoksa,yüreklerini hala bukağıdan çözememişlerin kurbanı olmaya mı gidiyoruz(?)