Hac İbadeti
Hac ibadeti, Yüce Allah’ın, “Yoluna gücü yetenlerin Beyt’i haccetmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.’’23âyeti ile farz kılınmıştır. Bu âyet indiği zaman Allah Resûlü, ashabına bir hutbe okumuş ve “Ey insanlar! Hac size farz kılındı, haccedin!” buyurmuştur. Bunun üzerine Temîmlisahâbl Akra’ b. Hâbis, “Her sene mi ey Allah’ın Resûlü?” diye sormuş, Resûlullah (sav) sükût ettikten sonra Akra’m sorusunu üç defa tekrarlaması üzerine, “Evet deseydim (her sene) hac yapmanız gerekirdi ve siz buna güç yetiremezdi- niz! Fakat hac ömürde bir defadır. Fazlası ise nafiledir.” demiş ve şu uyarıda bulunmuştur: “Ben sizi (serbest) bıraktığım müddetçe, siz de beni (serbest) bırakın. Sizden önceki ümmetler başka bir sebeple değil çok soru sormaları ve peygamberleriyle ihtilâfa düşmeleri sebebiyle helak oldular. Sizden bir şey istediğim zaman, gücünüzün yettiği kadarıyla onu yapın! Size bir şeyi yasakladığımda da, derhâl onu bırakın!” Bunun üzerine Allah Teâlâ, “Ey iman edenler açıklandığı zaman size zorluk verecek şeyleri sormayın.”24âyetini indirmiştir.25
“Yoluna gücü yetenlerin Beyt’i haccetmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.”26âyeti ile hacca gidecek kimsenin yol için gerekli olan bütün imkânlara sahip olması, şartların da bunu kolaylaştıracak bir durumda bulunması kastedilmektedir. Söz konusu âyet, dolaylı olarak haccm ifasını sağlayacak her türlü vasıtayı hazırlamaları için Müslümanları uyarmakta, gerekli tedbirleri almalarını bir vecibe olarak onlara yüklemektedir. Aynı hususa Allah Resûlü de dikkat çekmiş ve kendisine, “Hac yükümlülüğünü gerekli kılan şey nedir?” şeklinde sorulan soruya, “Yiyecek ve binek imkânıdır.” cevabını vererek bu şartlar sağlandığında insanın hac yapmaklasorumlu olduğunu bildirmiştir. Ayrıca, Resûl-i Ekrem, gerekli imkânlara sahip olunduğunda bu ibadeti yerine getirme konusunda acele edilmesini şu şekilde dile getirmiştir: “Haccetmek isteyen kimse acele etsin! Olur ki hastalanır veya binek hayvanı kaybolur ya da (hacca gitmesini engelleyen) bir ihtiyaç ortaya çıkar.’’
Bununla birlikte, Mekke’ye gidebilecek kadar binek ve azık imkânı olup [bilerek] haccetmeyen veya ortada belirgin bir ihtiyaç durumu veya zalim yönetici ya da engelleyici hastalık gibi bir gerekçe yokken hac yapmadan ölen kimse için, Allah Resûlü’nün, “İster yahudi olarak, isterse hıristiyan olarak ölsün!” dediğine dair nakledilen kimi rivayetler haccın İslâm’ı diğer dinlerden ayıran ve Müslümanların birliğim temsil eden en önemli dinî farizalardan biri olması sebebiyle Hz. Ömer’in bu ibadete verdiği önemi göstermek üzere söylediği sözlerin bir yansımasıdır. Bu kabil rivayetler hacca gitmeyi teşvik babında söylenmiş sözler olup, hadis uzmanları bunların hadis tekniği bakımından zayıf olduklarını belirtmişlerdir.
Allah Resûlü, haccın farz oluşuyla ilgili olarak ashâbım bilgilendirmiş ve çeşitli sebeplerden dolayı bu ibadetin yerine getirilememesi durumunda yapılabilecekler konusunda onlara yol göstermişti. Nitekim Veda haccı esnasında yanına gelerek, deve üzerinde dahi duramayacak kadar yaşlı olan babasının yerine kendisinin (vekâleten) hac yapıp yapamayacağını soran bir kadına Resûlullah, “Evet.” (onun yerine hac yapabilirsin) diye cevap vermişti. Aynı şekilde bir başka hanım da annesinin hacca gidemeden vefat ettiğini, onun yerine haccedip edemeyeceğini sorunca, Peygamberimizden yine, “Evet.” cevabını almıştı.
Hz. Peygamber, gerek Cibril hadisinde İslâm’ın ne olduğunu açıklarken gerekse İslâm’ın beş şey üzerine bina edildiğini söylerken, ‘eğer gücü yetiyorsa Allah’ın evini haccetmeyi diğer ibadetlerle birlikte zikretmiştir. Böylece, hac- cm İslâm’daki temel ibadetlerden biri olduğunu bildirmiş olan Allah Resûlü, haccm hakkıyla yerine getirildiğinde kişiyi günahlarından arındırdığına şu şekilde işaret etmiştir: “Her kim bu evi (Kabe’yi) haccederken, (söz ya da eylemle) cinsel yakınlığa yeltenmez ve kötülük işlemezse, anasının onu doğurduğu günkü (günahsız) hâline dönmüş olur. “Hacca gidenler ile umreye gidenler, Allah'ın elçileridir. Allah’a dua ederlerse, Allah onların dualarını kabul eder ve Allah’tan günahlarının bağışlanmasını isterlerse Allah onların günahlarını bağışlar: buyuran Resûl-i Ekrem, hacca gidenleri “Allah’ın elçileri” şeklinde niteleyerek şereflendirmiştir. Allah Resûlü, makbul bir haccın karşılığında ise inananları cennetle müjdelemiştir: “Hac ve umreyi beraber yapın. Çünkü körüğün demir, altın ve gümüşün kir ve pasını giderdiği gibi hac ve umre de günahları ve fakirliği giderir. Kahul edilmiş haccın sevabı ise ancak cennettir.”
Haccın faziletini anlatarak bu ibadete karşı insanları teşvik eden Hz. Peygamber, kendisine yöneltilen, “Hangi amel daha faziletli ve daha hayırlı?” sorusuna önce, “Allah’a ve Resûlü’ne iman etmek.” diye cevap vermiş, “Sonra hangisi?” denildiğinde, “Amellerin zirvesi olan Allah yolunda cihad.” buyurmuş ve “Bundan sonra hangisi?” sorusuna ise, “Kabul olunan hac." cevabını vermişti.Meşakkatli bir ibadet olan haccı cihadla birlikte zikreden Allah Resûlü, Hz. Âişe’nin (ra), “YâResûlallah! Biz kadınlar sizinle beraber gazaya çıkıp cihad edemez miyiz?” sorusuna karşılık, “Sizin için cihadın en iyisi ve en güzeli haccetmektir, makbul olan hacdır." buyurmuş ve bunun üzerine Hz. Âişe de, “Artık ben bu sözü Resûlullah tan işittiğim zamandan itibaren haccetmeyi terk etmem.” demişti. “Yaşlının, küçüğün, zayıfın (düşkünün) ve kadının cihadı hac ve umre yapmaktır.” buyuran Resûlullah, kendisine hanımların cihad edip etmemeleri sorulduğunda, “Ne güzel cihaddır hac!” şeklinde cevap vermişti.
Hac, malî ve bedenî bir ibadet olduğu gibi, maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevî, ferdî ve İçtimaî boyutları olan bir ibadettir. Hac ibadetinde zaman kadar, mekân unsuru da büyük önem arz eder. Hac, Allah’a, peygamberlere, âhirete iman gibi inanç esaslarını pekiştirmekte ve Müslümanlara takva, sabır, sevgi, saygı, kardeşlik, fedakârlık, cömertlik gibi ahlâkî güzellikleri kazanma ve yaşama imkânı sunmaktadır.
Hac ibadeti, ihram, namaz, telbiye, zikir, vakfe, istiğfar, tavaf, sabır, ilgili yasaklar, kurban, sadaka gibi yoğunlaştırılmış bir dizi ibadet ve ta- atten oluşmaktadır. Hac, belli bir zaman ve belirli mekânlarda gerçekleşen bir ibadet olduğu için Müslümanlara zaman ve mekân mefhumunu, dünyada her şeyin belli bir düzen içinde gerçekleştiği şuurunu kazandırır. Buna göre hac, bir ay içerisinde başlayıp biten bir ibadet değildir. Hac, Müslümanların mânevî yönlerini güçlendirecek, morallerini takviye edecek, izzet ve şereflerini artıracak, sorumluluk bilinçlerini geliştirecek, onlara birlikte hareket edebilme yetisi kazandıracak en önemli ibadetlerden biridir. Bu mübarek iklimde Müslümanlar, karşılıklı olarak sevgi, bilgi, görgü, tecrübe ve kültür alışverişi yapma, birbirlerinden yararlanma fırsatı bulurlar. Böylece, en mübarek zamanda, en mukaddes mekânda son derece bereketli bir buluşmayı gerçekleştirip günahlarından arınmış olarak memleketlerine dönerler.
Ibn Abbâs’ın, Fadl (b. Abbâs)’tan ya da Fadl (b. Abbâs)’ın, İbn Abbâs’tan naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Haccetmek isteyen kimse acele etsin! Olur ki hastalanır veya binek hayvanı kaybolur ya da (hacca gitmesini engelleyen) bir ihtiyaç ortaya çıkar.” (İM2883 İbnMâce, Menâsik, 1; D1732 EbûDâvûd, Menâsik, 5)
EbûHüreyre’den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Her kim bu evi (Kabe’yi) haccederken, (söz ya da eylemle) cinsel yakınlığa yeltenmez ve kötülük işlemezse, anasının onu doğurduğu günkü gibi (günahsız) hâline dönmüş olur.”(B1820 Buhârî, Muhsar, 10)
EbûHüreyre’den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “...(Allah tarafından) kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir.” (B1773 Buhârî, Umre, 1)
Abdullah (b. Ömer) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (M113 Müslim, îmân, 21) "
Dursun Ali Coşkun
Mardin İl Müftüsü