Günlüoğlu'nun Haykırışı
İnsan varlığı gerçeklerle karşı karşıya gelince bir ürpermedir alır başını gider. Yüzleşmenin hazin sonu onu etraflıca sarar. Endişe dolu bir dünyanın ortasında hisseder kendini. İçinde bulunduğu o an yalnızlaşır, korkar, sıkılır ve kaçar. Sonra her nasılsa korkunun inanılmaz savunucusu haline gelir, neyi savunduğunu bilmeden.
Korku, annenin sadece on saniye bile kendisinden uzaklaştığı bir bebeğin o inanılmaz feryadının hengâmesidir, insan için… Halbuki yalandır o ağlama. Sadece düzenin bozulmasıdır. Gerçekte o anne, değil on saniye, kanguru misali bağrında taşır o bebeği an bile geçmeden. Canından olan o parçayı.
Gerçek aslında budur. Dünya yaratıldığında insana gerçeklerin yeni doğan bebeğin ağlaması değil, annenin çocuğunu her türlü kötü amaç ve emellerden koruduğu ve bunun için canından da ötesini ortaya koyduğu o hissiyattır.
Sayın Lütfü Günlüoğlu hem Yeşilay olarak hem de benliğinin vermiş olduğu o doğru ve gerçek insan olma profilini üst seviyede tutarak, hakikatı yani olması gereken cümleleri dile getirmiş ve gerçeklerle yüz yüze gelmekten çekinenleri de korku girdabına doğru sürüklemiştir.
Sayın Günlüoğlu temiz ve safiyane duygusunu hiç çekinmeden gayet seviyeli bir şekilde oluşabilme ihtimali yüksek olan bir tehlikeyi kamuoyuna duyurmuştur. Tamamen insan odaklı bir uyarıdır. Toplumun yararını gözeten bu uyarıyı aklı başında olan herkes kendine bir hisse çıkarıp ona göre gerekeni yapmalıdır.
Ahlaki yozlaşma insanı helaka götüren unsurların başında gelir. Bu yozlaşma belki üniversite öğrencisi ya da üniversitenin var oluşu gibi başlıklar altında gündeme gelmişse de genel anlamda bir ahlaki çöküntünün varlığı inkar edilemez. Daha geçen sene uyuşturucu ve kız meselesi yüzünden kaç gencimiz intihar girişiminde bulundular. Bunları göz önünde bulundurmamız gerekir.
Ahlaki yozlaşmayı demode bir hale getirecek her konuyu eleştirebilen kişilerin olması aslında bizim artımızadır. Sayın Günlüoğlu da bunu yapmıştır. Ahlaksızlığı yeryüzüne getiren her insanı eleştirmiştir ve uyarmıştır. Çünkü yeryüzü bizim mescidimizdir. Bunu böyle bilip her köşesini yaşanabilecek hale getirmemizdir.
Bizler Müslüman bir toplumuz. Evimizin içini, dışını, çevremizi ve daha da ötesini bir ahlak mimarisi, bir tevhid mimarisi çerçevesinde ele almalıyız. Mahremiyet sınırlarımızı kendimize ait ortamda yeryüzü mescidine uyacak bir tarzda her şekilde ifşa edebiliriz. Dışa açıklık, sarılmalar, dolanmalar hem bedenimizi hem de toplumumuzu yorar ve köreltir.
Sayın Günlüoğlu zulmün, haksızlığın, ahlaksızlığın ve yobazlığın önünde susmamıştır. Müslüman toplumun dili olmuştur. Mardin’e yakışır bu üslubunu desteklememiz gerekiyor.
Üniversite bir memleketin olmazsa olmazıdır. Sayın Günlüoğlu’nun dediklerini bir yığın öğrenciye mal ettirmeye kimsenin hakkı yoktur. Ahlakı düzgün, büyüklerine edepli kat kat daha fazla gençlerimiz ve öğrencilerimiz vardır.
Ahlak mimarisi yüksek olan bu toplumumuz oldukça var olmaya devam edecektir.