Güç Zehirlenmesi Ve Fil Suresi
Makam sahiplerini, para babalarını, güç odaklarını, zulüm saraylarını yerler bir eden şeydir “güç zehirlenmesi”… Eline yetkiyi alan, kasasında parayı bulan, güçlü kuvvetli olduğunu hisseden herkesin kaçınılmaz hastalığıdır “güç zehirlenmesi”… Kazandıkça kabaran, zafere ulaştıkça yoğunlaşan, gücün zirvesinde kendini gösteren yüzyılların belasıdır “güç zehirlenmesi”…
Bu zehiri ilk “ben üstünüm zira ateştenim” diyerek şeytan yudumlamış ve gücünü kaybetmişti… Kardeşini öldüren ve sonra perişan olan Kabil de bu zehiri kana kana içmişti… Bu zehirin bulaştığı hiçbir bünye felaha ermemişti… Ve nitekim Peygamberleri zayıf bulup onları yurtlarından süren, şehid eden tüm kavimler de bu zehirle helak edilmişlerdi… Kur’an’da güç zehirlenmesine en büyük örnektir Firavun ve avanesi… Koca saltanatları hükümranlıkları dâhilindeki Nil denizinin dibinde bitmişti…
Kur’an, Hz. Peygambere karşı koyan, güçlerine aldanan, zayıf müminlere karşı orantısız güç kullanan Mekkelilere “güç zehirlenmesinin” acı sonunu Fil suresi bağlamında işler… Kendilerine gelsinler diye “Fil Ordusu”nun akıbetini zikreder…
Hz. Peygamber doğmadan çok önceydi… Dönemin güçlü ismi Ebrehe, Fil Ordusuna komuta etmekteydi… Allah’ın evini yıkmayı, ülkesini, şehrini cazibe merkezi haline getirmeyi, inançlara baskı uygulayarak güç pekiştirmeyi, menfaat devşirmeyi hedeflemekteydi… Zafere giden yolun güçten geçtiğini zannetmekteydi… Ordusunu peşine takmış Mekke’ye ilerlemekteydi… Ona göre Kâbe sahipsiz, Mekke savunmasızdı… Bu koca orduya kimse karşı koyamazdı… Nitekim Mekke’yi kuşattı… Karşı koyan da olmadı… Mekkeliler Fil ordusunun şerrinden dağlara kaçmıştı… Abdulmuttalib’in deyimiyle Kâbe’nin sahibi onu koruyacaktı…
Birden bire ebabiller/sürü sürü kuşlar Mekke’nin semalarında beliriyordu… Göklerden gelen kuş ordusu fil ordusunu yerle bir ediyordu… Mekkeliler kuşlar eliyle muzaffer oluyordu… Allah’ın evi sapasağlam ayakta duruyordu… Mekke, bu zaferle konumuna daha da güç katıyordu…
Allah, Kureyş’e bu evin rabbine kulluk etsinler diye yardım etmişti… Peygambere karşı güç kullanan müstehzi müstekbirlere bu örnekle ders vermişti… Filleri Ebabiller her zaman yerle yeksan edeceklerdi… Nitekim öyle de oldu… Yetim dedikleri Muhammed’in eliyle hayatları, saltanatları son buldu…
Tarih nice mazlum milletlerin güce, imkana kavuştuklarında cellad kesildiklerine, zulüm rüzgarı estirdiklerine şahittir… Geçmişinden ders çıkarması, zalimin kötü sonundan ibret alması, kazandığı haklarının şükrünü eda etmesi gereken mazlumlar eğer celladlarına özenip zulüm elbisesine bürünürlerse vay hallerine… Firavunların, Nazilerin zulmünden kurtulan eski mazlum yeni zalim İsrailoğullarının güç zehirlenmesi elbette kötü bir sonla bitecek günün birinde…
Güç sahipleri tarihten ders almalı, kendilerine çekidüzen vermeli, güçlerini haktan yana kullanmalıdır… Değilse kötü son kaçınılmazdır… Güç bir nimettir, onu haktan koparmak gücü zehirli hale getirmektir… Hiçbir güç adaletten, hak ve hukuktan, mağdurun Allah katındaki durumundan değerli ve kuvvetli değildir… Mazlumun bedduasından sakınmamızı isteyen Hz. Peygamber değil midir?
Kibir güçle birleştiğinde, güç adaleti sildiğinde azgınlaşma, istikbarlaşma başlar… Ey bir damla sudan yaratılmış, ömrü iki nefes arasında kalmış zavallı insan gücüm var diye aldanma, elindeki güce, imkâna kanma, gücünle her şeye ulaşabileceğini sanma, elindeki gücü imkânı haktan koparma… Sana tavsiyemdir ne kadar güçlü olursan ol mutlaka ölçülü ol…
Unutmayın kardeşler!
Ebabiller FİLLERİ yener…