Gözlerimizin Yaşı Kurudu (2) '' İndir Silahını...''
SİLAHLARINI İNDİRDİKLERİNDE ONLARI KATLETTİK
Üç taşlı avcı ocağı 'çoban ocağını' biliriz;ateşini yakmak için odunu,çalı-çırpıyı 'qarayı' kuru palamut dallarını etraftan toplayıp özenle nasıl yerleştirip,yaktığımızı hatırlayanımız vardır elbette.
Yerelimizde/Mardin'de 'nıkra' gibi koca kazanların içine buğdayı dökerek,zahire bulgur için üç taşlı ocağa 'ıtféyéde' kazanın altındaki ocağa odun dayanmazdı; aleviyle etrafını sarıp lokma lokma yutardı kütükleri hiç acımadan.
Yıllarca kendi toprağından koparılmaya karar verildiği için ailesi,doğal yaşamı ve özgür yaşam karekteri için ok ve yayı ile baltasıyla/dişiyle-tırnağıyla savaşan Amerika Kıtası'nın yerlilerini ''lokma kütük'' misali buharlaştırmayı başaranların,Oscar Ödülü'nden vazgeçerek Kızılderili genç bir kadına tepkisini yazılı bir metinle ödülün dağıtıldığı salonda okutan ünlü aktör Marlon Brando'nun:
''İndir silahını arkadaş,gel beraber oturalım.İndirirsen silahını arkadaş barıştan söz ederiz seninle;anlaşırız senin hayrına.Silahlarını indirdiklerinde ise onları katlettik biz.Onlara yalan söyledik.Onları topraklarından koparmak için kandırdık;onları açlığa mahkum ettik ki hiç bir zaman ve adına antlaşma dediğimiz o kağıtları zorla imzalasınlar,onları yalnızca yaşamın anımsayabileceği kadar uzun bir süredir bu kıtada dilencilere döndürdük.Ve tarihi nasıl yorumlarsanız yorumlayın,ne kadar çarpıtırsanız çarpıtın biz doğru davranmadık. .... ...''
Bu gerçeği ''Wounded Knee Katliamı'' diğer adıyla Yaralı Diz Katliamı öncesinde ABD ile Kızılderili yerliler arasındaki antlaşmanın tek taraflı ihlali,hak gasbına neden olduğunun bir hesaplaşması olarak dile getiren aktörlerin onurlu çıkışlarıyla katliamları gerçekleştirenlerin yüzünü hep kara çalacaktır.
Afişlere/vitrinlere oynayıp sanat icra ettiğini sananlarla 1973'te Oscar Ödülü'nü redederek,yaptıkları kutsal 'Hayalet Dansı' nı bir savaş dansı sayarak 'Bir Siu/Kızılderili kalmayana kadar kıyım!..' diyen güçlerin yüzüne tokatı indirmişse Brando,yok edilmeye çalışılan halkların onuru olmaya devam edecektir.
Halkların hak arayışları olan özgürlük kalkışmalarında ya da dünya devrim tarihinde o kadar benzer tepki ve çıkışlar var ki kimi Kuzey Afrika'daki İspanya sömürgesi iken kralın emriyle üzerlerine gaz bombaları atılarak yok edilmeye çalışılan Rif Cumhuriyeti ve bu katliama karşı aldatıldığını dile getirip mazlum halkların ve özgürlük savaşlarının yanında gerilla eğitimine soyunan General Alberto Bayo örneğinde olduğu gibi.
Ya da muhaliflerinden kurtulmak için İspanya diktatörü Franko'nun,Adolf'la yeni silahlarını denemek için Picasso'nun dünyaya gazete parçalarından her bir organı bir tarafta olan at ve dana sembolleriyle Guernica'nın çığlığını duyurduğu için hep mazlum halkların sanatçısı olmaya devam edecektir.
Ve nihayet ülkemizde Yılmaz Güney'den sonra sanat ve sinema dünyasında kabuğun kırılmasına katkıda bulunmayı düşünüp çözüm üretmeye kafa yoran ve gündeme damgasını vuran 'Arkası gelir.' dedirten röportajıyla yangın yerine dönen yüreklere şimdilik su serpmiş haklı övgüleri hak eden sinema sanatçımız Kadir İnanır'ın çıkışını basından okuyoruz.
Radikal'den Ezgi Başaran soruyor:
''Kürt kardeşlerim ayrı PKK ayrı'' sınıflandırma var mı sizde?
İNANIR:Hayır yok.PKK nedir? Bir Kürt partisidir.Kimlerden oluşur? Kürtlerden.O Kürtler neden bizim kardeşlerimiz değil? Ne zamandan beri kardeşimiz değil? Niye o dağa çıkmışlar? Bu sınıflandırmalar da siyasi.Ben siyasetçi değil sanatçıyım.Daha da önemlisi sadece insanım.Şunu da unutmayalım:Bugün ne PKK ne Öcalan ne BDP ne de Kürt halkı Türkiye'den ayrılma gibi bir hayalin peşinde.Bunu istemiyorlar ve istemediklerini de söylediler.O yüzden yalandan yere politikalar üretip gerginlikler yaratmayalım.Barış sürecinden kim dönerse,çok canı yanar.Çünkü halkın heyecanını ve desteğini boşa çıkarmış olur.
İşte o zaman bu cennet ülke,olur sana cehennem....
Diyor,İnanır.
Bizler de bu süreci durağanlaştıranları partav altına alarak bir önceki olumsuz örneklerine yaklaştırıp/benzetmeden:
''Hala görüşmelerde mi kalacağız?'' Sorgulamalarımızı esirgemeden sürecin müzakerelere ve anayasal güvencelere taşınmasının önündeki engellerin aşılmasına katkıda bulunmayı önemli bir duyarlılık kabul edip birlikte değerlendireceğiz.
Gerçekten başarabilecek miyiz?
Üç taşlı avcı ocağı 'çoban ocağını' biliriz;ateşini yakmak için odunu,çalı-çırpıyı 'qarayı' kuru palamut dallarını etraftan toplayıp özenle nasıl yerleştirip,yaktığımızı hatırlayanımız vardır elbette.
Yerelimizde/Mardin'de 'nıkra' gibi koca kazanların içine buğdayı dökerek,zahire bulgur için üç taşlı ocağa 'ıtféyéde' kazanın altındaki ocağa odun dayanmazdı; aleviyle etrafını sarıp lokma lokma yutardı kütükleri hiç acımadan.
Yıllarca kendi toprağından koparılmaya karar verildiği için ailesi,doğal yaşamı ve özgür yaşam karekteri için ok ve yayı ile baltasıyla/dişiyle-tırnağıyla savaşan Amerika Kıtası'nın yerlilerini ''lokma kütük'' misali buharlaştırmayı başaranların,Oscar Ödülü'nden vazgeçerek Kızılderili genç bir kadına tepkisini yazılı bir metinle ödülün dağıtıldığı salonda okutan ünlü aktör Marlon Brando'nun:
''İndir silahını arkadaş,gel beraber oturalım.İndirirsen silahını arkadaş barıştan söz ederiz seninle;anlaşırız senin hayrına.Silahlarını indirdiklerinde ise onları katlettik biz.Onlara yalan söyledik.Onları topraklarından koparmak için kandırdık;onları açlığa mahkum ettik ki hiç bir zaman ve adına antlaşma dediğimiz o kağıtları zorla imzalasınlar,onları yalnızca yaşamın anımsayabileceği kadar uzun bir süredir bu kıtada dilencilere döndürdük.Ve tarihi nasıl yorumlarsanız yorumlayın,ne kadar çarpıtırsanız çarpıtın biz doğru davranmadık. .... ...''
Bu gerçeği ''Wounded Knee Katliamı'' diğer adıyla Yaralı Diz Katliamı öncesinde ABD ile Kızılderili yerliler arasındaki antlaşmanın tek taraflı ihlali,hak gasbına neden olduğunun bir hesaplaşması olarak dile getiren aktörlerin onurlu çıkışlarıyla katliamları gerçekleştirenlerin yüzünü hep kara çalacaktır.
Afişlere/vitrinlere oynayıp sanat icra ettiğini sananlarla 1973'te Oscar Ödülü'nü redederek,yaptıkları kutsal 'Hayalet Dansı' nı bir savaş dansı sayarak 'Bir Siu/Kızılderili kalmayana kadar kıyım!..' diyen güçlerin yüzüne tokatı indirmişse Brando,yok edilmeye çalışılan halkların onuru olmaya devam edecektir.
Halkların hak arayışları olan özgürlük kalkışmalarında ya da dünya devrim tarihinde o kadar benzer tepki ve çıkışlar var ki kimi Kuzey Afrika'daki İspanya sömürgesi iken kralın emriyle üzerlerine gaz bombaları atılarak yok edilmeye çalışılan Rif Cumhuriyeti ve bu katliama karşı aldatıldığını dile getirip mazlum halkların ve özgürlük savaşlarının yanında gerilla eğitimine soyunan General Alberto Bayo örneğinde olduğu gibi.
Ya da muhaliflerinden kurtulmak için İspanya diktatörü Franko'nun,Adolf'la yeni silahlarını denemek için Picasso'nun dünyaya gazete parçalarından her bir organı bir tarafta olan at ve dana sembolleriyle Guernica'nın çığlığını duyurduğu için hep mazlum halkların sanatçısı olmaya devam edecektir.
Ve nihayet ülkemizde Yılmaz Güney'den sonra sanat ve sinema dünyasında kabuğun kırılmasına katkıda bulunmayı düşünüp çözüm üretmeye kafa yoran ve gündeme damgasını vuran 'Arkası gelir.' dedirten röportajıyla yangın yerine dönen yüreklere şimdilik su serpmiş haklı övgüleri hak eden sinema sanatçımız Kadir İnanır'ın çıkışını basından okuyoruz.
Radikal'den Ezgi Başaran soruyor:
''Kürt kardeşlerim ayrı PKK ayrı'' sınıflandırma var mı sizde?
İNANIR:Hayır yok.PKK nedir? Bir Kürt partisidir.Kimlerden oluşur? Kürtlerden.O Kürtler neden bizim kardeşlerimiz değil? Ne zamandan beri kardeşimiz değil? Niye o dağa çıkmışlar? Bu sınıflandırmalar da siyasi.Ben siyasetçi değil sanatçıyım.Daha da önemlisi sadece insanım.Şunu da unutmayalım:Bugün ne PKK ne Öcalan ne BDP ne de Kürt halkı Türkiye'den ayrılma gibi bir hayalin peşinde.Bunu istemiyorlar ve istemediklerini de söylediler.O yüzden yalandan yere politikalar üretip gerginlikler yaratmayalım.Barış sürecinden kim dönerse,çok canı yanar.Çünkü halkın heyecanını ve desteğini boşa çıkarmış olur.
İşte o zaman bu cennet ülke,olur sana cehennem....
Diyor,İnanır.
Bizler de bu süreci durağanlaştıranları partav altına alarak bir önceki olumsuz örneklerine yaklaştırıp/benzetmeden:
''Hala görüşmelerde mi kalacağız?'' Sorgulamalarımızı esirgemeden sürecin müzakerelere ve anayasal güvencelere taşınmasının önündeki engellerin aşılmasına katkıda bulunmayı önemli bir duyarlılık kabul edip birlikte değerlendireceğiz.
Gerçekten başarabilecek miyiz?