Gidenin Keyfi için, Geleni harcamayın...

KÖŞE YAZISI

Toplumları felakete sürükleyen en büyük etkenlerden biri bu değil midir?

Öyle ya devamlılık esastır. Soyun devamında, kurumların idaresinde, devlet hiyerarşisinde… Yatıyoruz, kalkıyoruz hep bir değerlendirme, hep bir kıyaslama, hep bir kükreme. Günün sonunda “en doğrusu ben, en iyisi yine ben”

Çocuk, ebeveynleri üzerinden değerlendirilir. Söz gelimi baba iyi ise, evlatları da iyidir muhakkak. Aynı şey siyaset arenası için de geçerli. Kişilerin bağlı olduğu siyasi parti bize göre iyi ise, temsilcileri de mutlaka iyidir. (!) Ya da bürokraside konu hep böyle olmuştur. Önceki bürokrat üzerinden, sonradan gelenler değerlendirmeye alınır. Yani gidenin vizyonundan çok, bize olan yakınlığı üzerinden yeni gelenleri değerlendirmeye tabi tutarız.

 

Geri kalmışlığımızın en büyük sebebi sizce de bu değil midir?

Bu değerlendirmelerin gerçeklikten ne kadar uzak ve ne kadar yanlış bir sav olduğu hepimizin malumudur. Ancak toplumda bazı kalıpları değiştirmek, bazı ön yargıları kırmak her zaman sancılı ama çoğu kez de bu manada başarısız olunmuştur.

Hâlbuki ne evladı babasıyla yargılamak doğru, ne temsilciyi partisiyle değerlendirmek mantıklı. Ne de gidenin bize yakınlığı üzerinden yeni gelenleri değerlendirmeye tabi tutmak.

Aynı şey bürokratlar için de geçerlidir. Kişiyi, gidenin bize yakınlığı üzerinden değerlendirmek yerine, gelenin ne yaptığına bakıp karar vermek daha doğru değil midir? Nihayetin de sözün özü "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." demiş Ziya Paşa…

Beklemek ve görmek daha erdemli bir davranış değil midir? Ancak bütün bunların yanında en zor olanı “Ben merkezli, şişkin ego sahiplerini ikna etmektir.” Bakmayın siz onların süslü cümlelerine, şova dönük eylemlerine. Aslında onlar da biliyorlar ki makamlılarını kaybettikleri gün şahsiyetleri de halk nazarında yok olacaktır.

 

Şimdi gelelim asıl anlatmak istediklerimize:

Yerelde aynı hedefler bütünü için çalıştığını iddia eden çoğunluğa rastlamak çok zor değildir. Ancak aynı çoğunluğun birleşemediği tek nokta ise, yereldeki halkın refah ve huzuruna katkı sunacak projelerin üretilme noktasıdır. Bu anlamda birleştiklerine hiçbir zaman tanıklık edemezsiniz. Çünkü bu çoğunluğun evvela maksadı kendi menfaatleridir. Aksini iddia edebilirsiniz bu gayet normal. Ancak vicdan sahibi olan herkesin kabul etmesi gereken gerçek de maalesef budur. Zira yereldeki ekâbirlerin menfaati, daima toplumun önünde görülmüş ve öyle kabul edilmiştir.

Geçmişte yapılan ve toplumun tamamına yarar sağlayan ve dahi resmi bilgi ve belgelerle kanıtlı, ispata ihtiyaç duymayan birçok proje ve projeler bu minvaldeki bazı çevrelerce yerle yeksan edilmedi mi?

İspata ihtiyaç duymayan, gün gibi aşikâr olan bu projeler, yetkili kişiler tarafından defaatle gurur kaynağı, kamu hizmeti olarak dile getirilmedi mi?  On binlerce insana hizmet eden, on binlercesinin mağdur edilmesinin önüne geçen bu projeler kişilerin şahsi emelleri ve ön yargılarına kurban edilmedi mi?

 Bunu kanıtlayacak onlarca eser, belge ve bilgi mevcut iken; yanlış ve hakkaniyet içermeyen çeşitli sebeplerle alaşağı edilmedi mi?

Vizyon ve hizmet; tamamen şekilcilik düzlemine ve sen beni öv, ben de seni karmaşası ve ikilemine kurban edilmiştir.

Zaman iyi yönetilememiş, katma değeri olan birçok hizmet sekteye uğratılmıştır. Samimi ve dürüst bir ahlaka sahip, sürekli üretenler rahatına ve şovuna düşkün insanlara tebdil edilmedi mi?

 

Sözün özü; Aydınlık, karanlıktan daima daha güçlüdür.  

Geçmişte yapılan onca yanlışa dahli olanlar, çanak tutanlar, sessiz kalanlar hepiniz ortaya çıkan başarısızlık tablosunun mimarısınız. Hiç değilse yarınlar için yanlışınızdan dönüp “Gidenin Keyfi İçin, Geleni Harcamayın” Gün birlik günü, doğruları savunma günü, hep beraber başarıya giden yolda kenetlenme günüdür. Unutmayın “Başarı, bedel ister” dün ödettiğiniz bedelin yükü, gün gelir sizi de tartar…