Getiri ve Götürüsü İle Serbest Kıyafet İçin Sivil İtaatsizlik

KÖŞE YAZISI

Geç Kalmış Ama Olumlu Bir Hamle

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun 12 milyon imza kampanyası desteği ile startını verdiği “devlet dairelerinde serbest kıyafet için sivil itaatsizlik eylemi” 18 Mart pazartesi günü başlıyor.

Anlamlı ama geç kalınmış bir hamle..

Sayın Gündoğdu’yu 2004 yılında Ankara’da ziyaret etmiş ve “Halkın oyları ile iktidara gelen siyasi irade, sivillerin inisiyatifini görmek istiyor Ne olacak bu başörtü ve imam-hatip meselesi? Neden talepleri kitlesel olarak ifade etmekte de geç kalıyoruz?” şeklinde tek ve net bir soru sormuştum.

Hiç unutmuyorum. Soruma, açık olan TV’deki konuşan bir şahsı göstererek (isim ve yorum özel kalsın) bunlarla mı olacak şeklinde sitemde bulundu.

Başkan belki de haklı idi ama ben “ Taşrada bu türden dedikoduları zaten yapıyoruz.. Ama güçlü bir merkez, taşranın dedikoduları ile vakit geçirmemeli” deyip ayrılmıştım.

28 Şubatın bin yıl sürmesi için muhafazakar beyinlere attığı tohumlar o günkü diyalogumuzdan bu yana geçen 10 yıla yakın sürede daha da serpildi ve maalesef yeni bir nesli daha kaybetmemize neden oldu.

28 Şubat, muhafazakâr kesim için zor sınavdı gerçekten.

Başörtüsüne karşı, hınca hınç bir mücadele…

Okullarına devam eden başörtülü öğrenciler kamu safsatasıyla dini vecibelerinden alıkonmaya çalışılırken,

Üniversiteyi bitirip devlet dairelerinde çalışmak isteyenler, imanla cüzdan arasında başka bir sınava tabi tutuluyordu.

Analar, eşler, bacılar, teyzeler ise, kamu diye tarif edilen ve sınırları genişletildikçe genişletilen yerlerin imkânlardan tek tek mahrum bırakılıyordu.

Asker, siyasetçi, medya, işadamları ve çağdaş sivillerin psikolojik telkin adı altında manevi baskısı..

En önemli mağdurlar kuşkusuz üniversite öğrencileri ve çalışan başörtülü kadınlardı ama muhafazakar aileler için de zorlu bir tercih süreci idi 28 Şubat..

İronik Durumlar

Gelelim meselenin ironik yönüne….

Kimi muhafazakâr aileler, tavrını gelecekten yana koydu..! Allahın affedicidir, laik olmayı da affeder deyip “Başını aç” dedi çocuğuna..

Kiminin fıkıh ve ibadet yönü güçlüydü ve “Şeriatın kestiği parmak acımaz, başını aç" dedi.

Kiminin imani yönü güçlü, kadere inancı tamdı ve "Günahı onların boynuna, aç başını”  dedi çocuğuna..

Kimisi günahı gibi sevmez ama yine de “Onlar gibi takiyye yap kızım, zamanı gelince nasıl örtünülürmüş gösterirsin, şimdilik başını aç” dedi çocuğuna.

Ailelerin bu hassasiyetine olayın vahametini fark edemeyen bazı gençler anında karşılık verdi ve başörtünün ilmiğini çabucak çözüp sürece maalesef ailelerin katkısı ile adapte oluverdi...

Bazıları da ebeveynleri veya eşlerinin kendileri ile ilgili kararına set çıktı ve direndi..

Bazıları masumane umut bekleyişini bir süreliğine daha sürdürdü.

Kimsi bazı denemeler yaptı, sıkma baş dedi olmadı, kundak baş dedi yine olmadı..

Ciddi depresyonlar yaşayan, intihara kalkışanlar bile oldu.

Umudunu yitirenler, devam etmeme kararı alanlar oldu ama en nihayet hem ağlarım hem giderim diyenler de kendilerine göre çözümler buldu.

Kimsi de başörtü sorunun çözümünü, başörtüsünü çözmekte buldu

Kimsi de asrın buluşuna imza attı ve o ana kadar saç engellilerin kullandığı peruğu keşfetti.

Renk renk, enva-ı çeşit peruklar..

Kimisi bir adım ileri giderek peruğun çıkartılmasına da fetvasını buldu

Olmuyordu çünkü yine dışlanıyordu.

Onlardan olduğunu göstermek ve onlara kendini sevdirmek için onlar gibi olmaya çalıştı

İçerde başörtüsünü açtı ama dışarıda makyaj yaptı

Süslendi, cafelere takıldı,

Laik kesimin kendilerinden korkmaması gerektiğini göstermek adına kültür sanat dahil her türden etkinlikte boy göstermeye başladı.

Ortamlar oluşturmakla kalmadı bu ortamların aranan kişiliği haline geldi.

Bir süre sonra bu yeni yaşam daha cazip geldi ve artık böyle mutluydu.

Bu süreçte tesettür modacıları da boş durmadı..

Bir darbe de onlardan yemişti tesettür..

Başörtü sabit, İslami tesettürün her tarafına bir darbede onlar indirdi ve 28 Şubatın manevi ruhuna uygun olarak dini tesettür anlayışında evrim yaşattılar.

Yıllar yılları böyle kovaladı durdu.

Lakin bir haber tüm hesapları altüst etti.

%58 lik referanduma ve 10 yıllık uzatmalara rağmen bir çare bulunamayınca, Memur-sen tarafından sivil itaatsizlik başlatıldı ve pazartesinden itibaren devlet dairelerinde serbest kıyafet uygulamasına gideceklerini ilan etti.

E tamam da şartlar olgunlaşmışken rahmetlik nenemde başlatabilirdi sivil itaatsizliği diyesi geliyor insanın..

Sendikalar örgütlü yapılardır ve organize edicidirler. Sivil itaatsizliği, fertlerin kendi imkanları ile yaygınlaştırmasının ardından imza atmak suretiyle değil, en evvelce yapmaları gerekirdi diye de ekleyesi..

 

4 Basit İşlem

1-      28 Şubat Gayr-i Meşrudur

2-      28 Şubat gayr-i meşru ise getirilen düzenlemelerde gayr-i meşrudur

3-      Hangi değişikliği yaparsanız yapın 28 şubat darbe savunucuları zaten beğenmeyecektir.

4-      Burada mağduriyet söz konusudur. Dolayısıyla bir mağduriyeti gidereyim derken anlamlı düzenlemeleri de rafa kaldırmak işin içinden çıkılmaz hale getirir.

 

Yukarıda ironik bir şekilde anlattığım bir nesli daha kaybettik bu süreçte..

Hem pazartesi öncesine kadar 28 şubatın kendisi gayri meşru ise, uygulamaları da gayri meşrudur diyerek gasp edilen başörtülü çalışma hakkını toplumsal mutabakatın verdiği güçle bireysel olarak elde edenlere bu mağduriyetin resmi yollarla giderilmesi için çalışmak varken, sonu gelmeyecek ve toplum örf ve kültürü ile bağdaşmayacak serbestliklere kapı aralamanın ne anlamı var ki..!

Bu mesele 4+4+4 meselesine benzedi birazda.. “Kesintisiz eğitim, 28 Şubatın toplum mühendisliğinin eseriydi ve bunu kaldırıyorum” demek varken, “bakın işte biz eksiltmiyoruz, hatta liseyi bile birleştirip 4 daha ekliyoruz” şeklinde eğmeye bükmeye benzedi biraz da..

Hasılı, bugünden sonra bambaşka sorunlarla karşılaşacağız..

Bizimde kaybında katkı sunduğumuz yeni neslin: “Her şey güllük gülistanlık iken kıyafet serbestîsi ile strese girmeye gerek var mıydı?..  Ne güzel alışmıştık bu şekilde , Nerden çıkardınız başörtüsü yasağını delme meselesini.” davranış türü ile karşılaşırsak şaşırmayalım.

Ya da, kıyafet serbestisinden 28 şubatın mağdurları pek faydalanamadı bari ben faydalanayım deyip ucube tıraş ve giyimlerle bu hakkı zirvede kullanmak isteyenler..

İyi bir ressam bir fırça darbesi ile güldürür, bir fırça darbesi ile ağlatırmış..

Sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın vuracağı tek bir fırça darbesi ile, yani kılık kıyafet yönetmeliğindeki “başı açık” ibaresinde yapılacak ufak bir düzeltme ile bu sorun ortadan kalkacaktır sanıyorum.

Aksi durumda Memur-Sen konfederasyonun özgürlükçü ve iyiniyetli bir söylemle başlattığı tamamıyla serbest kıyafet düzenlemesinin kabul görmesi halinde, getirisi ve götürüsü sonradan çok tartışılacak..

Her şey bir yana, başlatılan bu sivil itaatsizliğin, bu ızdırabı ciddi manada hisseden pek çok insan için hayra vesile olacağı için de teşekkürler..