Geçmişten Günümüze Mardinli Işşak ve Müzisyenler (2)

Alın teriyle
yoğrulmuş kazancın, kolay ekmek
çiğnemeye dönüşmeye başladığı.
Aza sahip
olma zenginliğinin, çok için çırpınma karşısında fakirleştiği.
İhtiyaç ve
ürün yaratmanın, şeytani çemberindeki günümüz doyumsuzluğunda.
İnsana dair
hissiyatın, müzikal bileşenler eşliğinde yerel aidiyete dönüştüğü.
Coğrafi
müziğin mahalli yansımaları içerisinde,
Mardin’in
ezgilerini, kültürel matematiğe çeviren.
Bazen Işşak,
bazen çalgıcı, bazen şarkıcı, bazen ozan…
Genel manada
ise daha çok müzisyen olarak tabir ettiğimiz.
Mardinli
işin erbabı ve üstatlarından…
Esas çalgısı
keman olsa da yanında cümbüş de çalan. Bu iki enstrümanı çalıp da üçüncüye
meyletmenin zorluğunda, ayrıyeten kanun gibi ciddi bir müzik aletini daha icra
edebilme maharetini sergileyen. Nerde kim eksikse hemen oraya yedeklenebilme
becerisini sergileyen, tek kişilik orkestra deyimini de hak eden, Selahattin
Çeliko (Ayan)…
Birçok yerde
Selahattin Ayan’a cümbüşte eşlik eden. Sonrasında Mardin’in tek caddesinde
hayali araba kullanarak, ermişler dünyasının saf ereni olan, Sevgili Nedei…
Dönemin
parçalarını seslendirdiği kadar şair yönüyle de ön plana çıkan. Çoğu sanatçının
makus kaderinde olduğu gibi değeri sonradan anlaşılabilen. Gerçek manada bir
halk ozanı olması vesilesiyle aynı zamanda Dırra Dırra gibi bilinen eserlerden
birinin de sahibi olan, Ammo Mihail
(Kırılmaz)…
Hala Halk
Eğitimde görev yapan ve bağlamayı konuşturan, Kerim Çuha…
Mardin
müzikleri toparlayarak kayıt çalışmaları yapması kadar aynı zaman iyi bir icra
sanatçısı olan Hasan Çuha…
Pantolonunun
ütüsü bozulmasın diye bacak bacak üstüne dahi atmayacak kadar titizlik sergileyen.
1960lı yıllarda TRT de aynı zamanda ses sanatçısı olan. Arapçadan Türkçeye
çevirdiği “Kirpiklerin Ok mudur”, “Ey Gülcü Güllerin Satan” adlı parçaları TRT
repertuarına kazandıran. Hakkın rahmetine kavuştuğu 1998 yılındaki vefatına
kadar içinde ki Mardin hasreti hiç dinmeyen, Nezih Şenses (Beyt Şaar)…
Kemanda,
Milli Eğitim Müdürlüğünden Emekli Hıdır Yücesoy.
Ud da,
Artuklu Üniversitesinde görev yapmakta olan Şeyhmus Yücesoy.
Kanunda;
esas mesleği soğuk demircilik olduğu halde, kendi çabasıyla öğrenip müziği icra
eden Abdülkadir Gökbalık.
Enstrümanda;
orgu kullanıp solistlikte Arapça ve Türkçe yorumlarına özgünlük katan, Mehmet
Kurutuz.
Aşkının
körüklediği ezgileri, kendi beste ve eserlerine kazıyan. Komşusunun kızına olan
aşkıyla, gelenek ve göreneklerin arasına sıkışan. Edep denen insani vasıfla söz
dinlemeyen kalbinin kavurucu ateşinde yanan. Böylesi bir ateşte pişen
eserlerini; Şahturna, Gülabi, ve Aşık
Mahzuni gibi ünlülerle sahneleyen. Şerina Bın Dara Güze (Ceviz ağacının
altındaki güzel), Çıma Zalıme Çıma (Niye zalim niye) adlı parçaları dillerden
düşmeyen. Oğlu da şu an yurt dışında ciddi bir gitar sanatçısı olan Irmak Karaca’nın
babası, Kızıltepe’den, Tadjin Karaca…
Mardin
müziğini, geçmişten günümüze bir hamal misali yüklenerek ailece taşıyan. ”
Kalkın Gidelim Mardine”, “Mardinli Severse”, “Eyn citi Kaffeytini (Nerden
Geldin Buldun Beni)” eserlerini mahalli literatüre kazandıran. Dede Sait, Baba
Aziz ve sonrasında Ağabey Semir Ortaç Ud
ve Cümbüşte rol alırken, Kanunda Serkan Ortaç, Def, Darbuka ve Ritim de Erkan Ortaç,
Org da ise Haluk Ortaç ile 1940lı yıllardan bu yana boy gösteren. Kuşaklar boyu
müzisyenliği, Mardin kültürünü tanıtım amacına uygun şekilde kulağa yansıtan.
Geçim derdinin ekmek kavgasında şöhret derdine düşmeden işine sanatın
duruluğunu da katan, Semir Ortaç ve kardeşleri. ( Semir Ortaç Fasıl Ekibi )
Saz, Ud ve Cümbüş de Şeyhmus Başaran, Bağlama da
Bedir Tırpan, Ritim de Yasin Tırpan ve Murtaza Tırpan ,Tef de İsmail Yazgan ve
solist Yıldıray Üneşi ile Reyhani Grup olarak bilinen. Topluluğun kültürel boyuttaki aktivitelerinin
başı olduğu kadar, Reyhani oyununun yerel ustası, Mehmet Fidan.
Türk ve Arap
müziğinin usul ve makamlarını gerek hanende gerekse de yorumcu olarak ustalıkla
icra eden. Sesinin güzelliği nedeniyle Medrese Camisinde öğle ve ikindi
ezanlarını mahalle sakinlerinin isteği doğrultusunda fahri olarak okuyan. 1900lü
yılların başlarında açtıkları müzik evi ile Sarven ailesinin tedrisatından
geçen. Tef ve Darbuka çalarak başladığı müziğin labirentli yollarında,
çalıştığı ipek dokuma tezgahının arkasında söylediği parçalarla dikkat çeken.
Mardin Divanında tescil edilmiş dört makamı olan. Musiki çevresinde “Imhammed
ıl Akr’a” veya “Ebu Aziz” olarak da bilinen, Mehmet Ürün.
Ud çalmayı,
bir Kanun üstadı olan Melle Refik’ten öğrenen. Dönemin ud çalan ilk
bayanlarından olma sıfatını taşıyan, Esma Yazgan.
Cümbüş de
Sabahattin Onar.
Keman da
Tevfik Eldem.
Kanun da
Faruk Gültaşlı.
Her Mardinlinin
dudağından ve kalbinden eksik etmediği Dalal şarkısına Türkçe söz yazıp, bir ay
doğar karşıdan diyerek, Dalalı ay ile buluşturan, Ömer Önderoğlu.
Cümbüş çalan
dayısı Münir Palancı’dan feyz alarak, darbuka, cümbüş ve ud çalıp,
solistlikle öne çıkan. Hayatının olmazsa
olmazı olarak belirttiği müziğin farklı denemelerini, günümüz müziğiyle
sentezleyen. Bağlamada Memet Sağlam ve Org da Kadir Alpaslan ile Grup Özgün
olarak güzel işlere imza atan. 70 ve 90lı yıllardan sonra yetişmeyen enstrüman
sanatçılarının yerini alan Org la birlikte, sanatçı yetişmesinin zorluğuna
değinen. Mardin manilerini normal formatın dışında besteleyerek değerlendiren
(Le tıka’ı). Kendi bestelerini günlük yaşantıların halk ozanlığı nezdinde
geliştirip, birçok besteye imza atarak (Ene Feyit Min Zebog, Ale Tenceretil
kibe) Mardin kültürüne kazandıran. Sanatı yaparken kazanılamayan paranın, ancak
eğlendirirken kazanıldığına dikkat çeken. Mardin kültürüne olan aidiyetinin
farkındalığıyla modern halk ozanlığına devam eden, yerel müziğin kültür
emekçisi, Şeyhmus Alpaslan.
Ud da
Sabahattin Yazgan.
Kanun da
babasının sanatkarlığının devamını icra eden, Abdülgani Bilgiçoğlu.
1926 yılında
Mardin de dünyaya gelip Ortaokulu Saint Benoit, liseyi Boğaziçi lisesinde
okuyan. Sınıf arkadaşı Zeki Müren’in müziği profesyonel olarak devam ettirme
teklifini, ailevi nedenlerden dolayı kabul etmeyen. 42 yaşında vefat ettiğinde,
kanun tellerinin içtenliğindeki müzik kadar renkli kişiliğiyle de tanınan,
Fehmi Şuha.
Duygu,
yaşanmışlıkların kimyasal formu iken…
Yine
yaşanmışlıkların matematiksel formu olan müzikte…
Evrenselden
yerele.
Mardin
geçmişinin gizemli masallarından…
İçine
zorlukla girilip ancak ölümle ayrıla bilinen.
Müzisyenliğin
sanatsal fıtratı…
Ve Melodilerin
ıssız dinginliğinde.
Hiç biriniz
unutulmadınız…