Geçmişin Mardin’inde İnsan Profilleri (6)
Bir garip yolcu olmanın hayat yoluyla kesiştiği, günümüz dünyasının hızı dışında zamanın yavaşlatılarak tadının çıkarıldığı…
Konuşurken dahi eldeki cep telefonuna kilitlenen gözlerden ırak, göz göze hitap edilen sıcak ilişkilerdeki derin bakışların ruhları ısıttığı…
Nefislerimizin hep diri, gönüllerimizin ise sürekli olarak aç kaldığı şimdiki zamanın dışında.
Aç midelerin gurultusuyla bile olsa gönül zenginliğinin, ebediyet olarak algılandığı…
Fani dünyanın işveli baştan çıkarıcılığını, edeple ve cesaretle ret ederek.
Ötekini tahrip edip hedefe giden her yol mubahtır sözünün alçaklık olarak yazılı olmayan kural şeklinde, zihinlerde kazılı olduğu…
İnsanların robotlaştırılıp robotlarında insanlaştırılmaya çalışıldığı çağımız zamanının belli bir geçmişinde…
Anlayacağınız geçmişin Mardin’inin insan profillerinde…
Hiçbir ayrıntı ve sıradanlığın rastgele olmadığını ispatlarcasına kasaplar çarşısına inen merdivenleri adımladıktan sonra her an karşınıza pöhleyerek konuşan haliyle çıkıveren.1.50 metrelik boyu, üzerinde şalvarı ve başında kasketiyle kalın ve geniş sardığı tütün sigarasını tüttürerek ayakta dikilen ve sağa sola laf yetiştiren, Rahmetli Bıro Şabei (Alakuş), bu kentin güzel insanlarındandı.
Dünün günahının bu günün mubahı olduğu şimdinin yıkılmış değer yargılarına inat, dürüstlüğü bir yaşam felsefesi olarak benimseyip aynı zamanda uygulayan. Askerliğini yaptığını Giresun’a olan sevgisinden olsa gerek Cumhuriyet ilkokulunun karşısındaki bakkal dükkanına “ Giresun Bakkaliyesi” “ ismini veren. Eski olan Pınar süte 3, yeni olana ise 3,2 TL gibi fiyat biçerek doğru ve yanlış arasında net çizgiler koyan. Kaymak şerbetini kaymak ve hakiki gül yaprağından yapıp, limonatasına kattığı limonla organik denen içecek ve gıdaya, inorganik insan hırs ve hırsızlığını katmayan. Elli yılı geçkin süre Savurkapıda bulunan bakkaliyesinde kendi doğrularıyla yaşayabilme becerisini sergileyen Sevgili İzzettin Yücesoy, bu kentin yaşayan güzel insanlarındandı.
Devlet bürokrasisine olan hakimiyeti ile her zaman takdir ettiğim. İşine olan özen ve aşkı kullandığı kelimeler ve nezaketle süsleyen. İnsan ilişkilerinde kırıcı olmamanın ve tatlı dilin yılanı deliğinden çıkarabileceğinin hassas terazisini dengede tutabilmeyi kıvrak zekasıyla başarabilen. Yıllarca Mardin Belediyesinde, Başkan vekillikleri dahil her kademesinde çalışan. Her siyasi görüş ve farklı karakterdeki başkanlarla çalışabilme hünerini, Mardin’e hizmete çeviren Sevgili Mesut Çuhadar, bu kentin yaşayan güzel insanlarındandı.
“ Dur Türkiye’de Ulubaş Var “ levhasıyla Emir hamamıyla Hasan Ayyar çarşısı arasındaki dükkanında takım elbise, beyaz gömlek ve kravatıyla şehrin ileri gelen esnafı payesini hak edercesine yaşayan. Emaye, porselen, kırtasiye ve dönemin en rağbette olan İsviçre malı saatleri, kendi dakikliğine nispet yaparcasına ürün olarak birçok çeşidi reklamlı sloganla satan. Sattığı malların üzerine hem alış hem de satış fiyatını koyma prensibinden taviz vermeyen. Dükkanında otururken sürekli bir şeyler okuyup, ola ki geçen birinin selamı görmez miyim diye de kaldırımdan geçenlerle göz teması kurup, günümüz cep telefonu ekranına tapanlara inat, insan olmanın en etkin özelliğinin göze bakmaktan geçtiğini hissedip hissettiren.. Yıllarca CHP’de bir nefer gibi çalışıp Belediye Encümen üyeliğinin daimi temsilciliğini yetmişli yılların ortalarına kadar sürdüren. Döneminin sevilen belediye başkanlarından olan Mehmet Saraçoğlu’nun yanında bulunup Belediye başkanlığına da vekalet eden. Yarım bıraktığı hukuk eğitimini tamamlamamanın acısını sürekli olarak okuyup düşünerek not aldığı güzel sözleri derleyen. “ Düşünen Beyinlerin İnsanlığa Mirası “ adlı özdeyişler kitabı Oğlu Prof. Dr. Kadircan Keskinbora tarafından kitaplaştırılıp basılan. Günümüz enformasyon yağmurunun henüz olmadığı dönemlerde, insanları esir alan tembellik ve dedikodu kapanına kısılmadan evlat yetiştiren. Okumayla kendini bütünleştiren düşünce dünyasında, hak ettiği yerde durma becerisini dünyaya kök salmaktan ziyade arkasında güzel şeyler bırakma şiarını yaşam şekliyle özetleyen, Rahmetli Avni Keskinbora bu kentin güzel insanlarındandı.
Çocukluk yıllarımın ayağı basan ve algılayan dönemleri itibariyle, naiflik ve hoşgörünün canlı örneği olarak gözleyip bire bir kendisini tanımaktan mutluluk duyduğum. Keskin iştahını o sempatik kilosuyla sevecenliğe çeviren. Şimdiki Şahkulubey konağının altında işlettiği kırtasiye dükkanında çevresiyle hemhal olduğu kadar arkadaş ve akrabalarına olan düşkünlüğüyle göze çarpan. Ekmek davasında gitmek zorunda kaldığı İstanbul’a, içindeki Mardin sevgisiyle ayak sürüyerek giden. Daha geçtiğimiz günlerde melun covid virüsüne yenik düşerek bizlere hoşgörü ve karşılıksız sevginin ipuçlarını miras olarak bırakan Rahmetli Ömer Şahkulubey, bu kentin güzel insanlarındandı.
1967 ile 1979 yılları arasında 3000 metre ülke ikinciliği dışında; 1500, 3000, 5000, 10000 metre ve maraton koşularında Doğu ve Güneydoğu Anadolu birinciliklerini kimselere kaptırmayan. Sırtında çıkan beni dönemin valisine Türkçenin yetmediği yerdeki Arapçanın zenginliğine güvenerek “ Sayın Valim sırtımda incasayi yani erik çıktı diye betimleyen. Emir hamamı önünde Mardinlilere küfreden birine “ Valla bak sana öyle bir şey yaparım hamamda çiş olursun (bovle fil hımmemden esinlenerek) ifade eden. İki aşiret arasında çıkan kavgaya müdahale etmek isteyen dönemin emniyet müdürüne “ Dur müdürüm gel gidelim demir daha sıcaktır ( hadide harvi sözünden esinlenerek ) tabiriyle durumu anlatan. Türkiye de 47 il ve dışarıda 10 ülkede “ Hoşgörüler Diyarı Mardin “ fotoğraf sergileri açıp, bu sergilerde yüze yakın kendi çektiği özgün memleket fotoğraflarını sergileyen. Suç ve kabahatleri hep başkasına yüklemenin dışında, yüzleşmelerden kaçmayıp kendine eleştirel bakabilen. Gazetecilik ve fotoğraf sanatçılığında sayısız ödülün sahibi olan. İçten soruların hesapsız
cevaplayanı, Türkçe ve Arapçanın sevimli kaynaştırıcısı Sevgili Adnan Avuka, bu kentin yaşayan güzel insanlarındandı.
Yıllarca yaptığı öğretmenlik mesleğinin devamında yöneticilik sıfatıyla, 11 yıl gibi ciddi denebilecek bir süre Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı yapan. Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz söyleminin canlı bir icrası olarak, 2007 yılında 6. Batından torunu olduğu ‘ Hacı Mehmet Ağa ‘ vakfının başına geçen. An itibariyle vakıf varlıklarını baştan aşağı yenileyip, gelirini artırarak Mardin’in kültür ve mimari zenginliğine katmak kadar, yıllarca Mardinspor da yöneticilik yapan. Artuklu Üniversitesi Kalkındırma Vakfının Mardin İl temsilciliğini de halen ifa eden. Kentin bir ferdi olmayı iliklerine kadar hisseden yapısına eklediği, şık giyinme ve tarzıyla hizmetten kaçmayan Sevgili Çetin Kerimoğlu, bu kentin yaşayan güzel insanlarındandı.
Büyüklerin çocuklaşıp, çocukların büyüyemediği…
Kendimizle yüzleşip içimizdeki kara deliklerden, başımızı sarkıtarak bakamadığımız ruh dünyamızın bize ait olan gizemlerinde.
Arkasına saklandığımız savunma mekanizmalarımızın zırhını delerek sizlere baktığımız bu satırların yansımasıyla.
Var oluşunuzu şekillendirdiğiniz bu kadim kentin, kadim huzurunda..
Rahmete kavuşan ve yaşayanlarınızla…
Hepiniz iyi ki vardınız.