Gam Yükü
“İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır.”
G. G. Marquez
“Seni, çok sevdiğim arkadaşlarımla tanıştırmak istiyorum,” diyecektin…
Gökyüzünde çakılı kalmış yağmur yüklü bir bulut gibisin… Onca karmaşanın içinde, yaşam bir fırtına gibi her şeyi dağıtırken ve dağıttıktan sonra yeniden toplarken, her defasında yıkılıp dökülenler arasında onun yaşamına dokunmak isteyecektin; onunla haberleşmek ve hiç olmasa bir yerlerde oturup sohbet edebilmenin, tesadüfe yoracağının yollarını arayacaktın.
Daha ilk gördüğün anda süt ırmaklarını andıran beyaz siluetinde belirgin kömür karası gözlerinin çekim alanına kaptıracaktın kendini. Ondan sonra kafanda hep bir yer edinecekti, hep bir soru işareti, hep bir ulaşabilmenin düşleriyle dolacaktın. Sonra düşlerle yetinmeyecektin… Düşlerin kalbe, oradan beyne ve nihayetinde ayakların ona doğru gidecekti… raylara oturmayan tren gibi ona doğru gitmek istediğin her fırsatta ise türlü aksilikler çıkacak, üzerinde yürüdüğün yolun doğal akışı yön değiştirmene neden olacak başka işler, başka sorunlar ve başka sızılara doğru savrulacaktın.
Yaşam denen her boğuşmadan arta kalan soluklanmalarda bu kentin konser salonlarında, Cafelerinde ya da açık hava sinemalarında onunla karşılaşacaktın… Sıradan konuşmalar bir yerden sonra bitecek, söz bitti diye panikleyecektin! Bu defa da sürekliliği artırmak, ortak noktaları çoğaltmak için ortak eylemlerin, ortak düşüncelerin neler olabileceğinin yollarını arayacaktın zihninde… Bir sel gibi akabileceğin bu duyguda, onun sana karşı olan duygularından emin olamayacaktın bir türlü… Emin olamadıkça da heyecanını gece karanlığı gibi örtecektin; gözyaşlarını saklayan bir çocuk gibi duygularını her defasında içine gömecektin…
Zaman ilerledikçe yüreğin şiddetli bir çarpıntıya tutulacaktı. Tutuldukça da duygu yoklaması yapacaktın her defasında; her defasında ürkek bir güvercinin zemin yoklaması gibi dokunsan da yüreğinin en uzak sınırlarına, tedirginlik duyacak, fark ederde senden uzaklaşır diye bir süre sonra yürek kanatlarını çırpıp gökyüzünün derinliklerine doğru kaybolacaktın.
Nedime bu kentin yabancısı…
İnsanının yabancısı, doğasının, inancının yabancısı… bundan dolayı da başka bir düşünce gelip yerleşecekti beynine… yabancısı olduğu durumlara onu yaklaştırmak ya da sen yabancı olana yaklaşmak isteyecektin… Nedime’ye içsel olarak yaklaşmak, onun gibi düşündüğünü hissettirmek, bir nebzede olsa “ayrımız gayrımız yok,” demek için geldiği yerlere ait can yoldaşlarınla tanıştıracaktın onu. Bu düşünce yüreğinde olgunlaşınca da ilk fırsatı da kaçırmayacaktın. Sıradan bir günün, sıradan bir koşuşturmasında, hayat sana böyle bir sürpriz hazırlayacaktı; yaşamın sürpriz hazırlamada cömert davranmasına da şaşacaktın…
Bir gün hiç lüzumu yokken “Seni, çok sevdiğim arkadaşlarımla tanıştırmak istiyorum,” diyecektin ona. “Tıpkı ben gibi, tıpkı sen gibi, tıpkı biz gibi olan insanlar,” diyecektin. Yüzü gülecekti Nedime’nin, yüzünde güller açacaktı… Sen de onun sevinmesine sevinecektin; iyi bir iş yapanlar gibi kendi kendine böbürlenecektin.
Nedime ve arkadaşlarını bir birleri ile tanıştıracaktın… Aralarında hal hatır sormalar, bir yerden sonra sıcak bir ilişkinin doğmasına sebep olacaktı. Maya tuttu diyecektin içinden, Nedime ile aranda bir ortak nokta oluştuğu için, için içine sığmayacaktı…
Hem Nedime, hem de can dostların bu buluşmayı sağaldığın için sana teşekkür edecek, seni öve öve bitirmeyeceklerdi. Bu övgülerden kulağına ulaşan iletilerden yüreğine giden yollar üzerinde bir sınırın çizildiğini sezecektin… Söz gelimi, farklı bir inancın, farklı bir kültürün, farklı bir coğrafyanın insanları olduğunuz için Nedime’ya karşı olan ilginin duygusal kısmına, alakasız kaldıklarını sezecektin. Ya da böyle bir düşüncenin esamesi bile olmayacaktı fikirlerinde; farkında olmayacaklardı. Sen, onlar için her zorluğun üstesinden gelen, her kese yardım eden o yüzden de, duygusal da olabileceğin ihtimali ihmal edilen bir insan prototipi olacaktın.
Orada film kopacaktı… Can yoldaşların, Nedime’yi kendi kültüründen, inancından bir can arkadaşlarıyla tanıştıracaklardı… Sonra Nedime ve yeni tanıştırdıkları arkadaşlarının ortak noktalarını çoğaltmak için, bir aile yemeği düzenleyeceklerdi; seni de ısrarla bu yemeğe çağıracaklardı…
Sen de davete riayet edecektin, yemeğe gidecektin… Hiç farkında olmadıkları duygularını iyice içine saklayacaktın, günlük sorun ve sıkıntılardan konuşacaktın… Sonra canın iyice sıkıldığı için ilk kez bir ortamdan bir an önce ayrılmak isteyecektin…