Fırsat Eşitliği Açısından Merkezi Sınavlar

Son
günlerde ülkemizin gündeminde fazlasıyla yer tutan TEOG (Temel Eğitimden
Ortaöğretime Geçis Sınavı) kaldırılsın mı kalsın mı tartışmalarına dair bir
eğitimci ve veli olarak katılmak istedim. Söz konusu yazımı, dünya görüşü, oy
verdiği siyasi parti, mensubu olduğu sendika gibi ideolojiler üstü bir bakış
açısıyla değerlendiremeyecek kişiler, yazımın bundan sonrasını okumaktan
vazgeçebilir.
Farklı
türde ortaöğretim kurumlarına, öğrencileri seçmenin bir takım kıstaslara
bağlanması gerekmektedir. Öğrencileri farklı türdeki liselere seçmenin merkezi,
bir ya da birkaç sınav puanı ile birlikte okul geçmişi olarak nitelendirdiğimiz
eğitim sürecinde yılsonu başarı puanı, katıldığı çeşitli yarışmalar, yaptığı
etkinlikler, geliştirdiği ve yer aldığı projeler gibi faktörlerin de puana
dönüştürülmesi ve sınav puanına eklenmesi ile yerleştirme puanı elde edilerek
liselere yerleştirilmesi pekâlâ mümkündür.
Böylelikle öğrencinin hem süreç içerisinde etkinlikler aracılığıyla daha
aktif hale gelmesi özendirilir hem de katılımı sayesinde sosyalleşmesi
(çocukluğunu yaşaması) sağlanır. Örneğin fen lisesine yerleşmek isteyen bir
öğrenciden Türkçe, Fen Bilimleri ve Matematik ve Sosyal Bilgiler derslerinin
yılsonu ortalamasını 80 olarak sağlayabilirse Fen Lisesi öğrenci seçme sınavına
girebilme hakkı kazansın. Anadolu Liselerine giriş sınavı için yıl sonu puan
ortalaması 70 olarak alınabilir. Diğer lise türleri için de benzeri yılsonu
ortalamaları baraj ya da sınav giriş koşulu olarak belirlenebilir. Eğer merkezi
bir sınav olmazsa ülkemizin ücra köyündeki başarılı öğrenciyi yakındaki
ortalama bir liseye göndermek bireyin yeteneklerini köreltecek bir adım
olacaktır. İç Anadolu’nun, Karadeniz’ın veya herhangi bir doğu ilinin herhangi
bir köyünde öğrenim gören oldukça başarılı öğrencisi, ülkemizin en iyi lisesine
gidebilme hakkını ancak merkezi bir sınavla yakalayabilir. Arz-talep dengesi
göz önünde tutularak sınavla öğrenci alan okulların sınavlarına girme hakkı
elde edemeyen ya da bu okullara yerleşemeyen öğrencilerin adreslerine yakın bir
okula kayıt olabilme imkanına sahip olmalıdır.
Toplumumuzun
eğitim ve bilinç düzeyi göz önüne alındığında herkesin iyi okullarda okuyarak
iyi bir yaşam standardına sahip olacağı kanısı oldukça yaygındır. Kısmen doğru
olmakla birlikte burada göz ardı edilen husus, bireyin söz konusu okulda
okuyabilecek yeteneğe sahip olup olmadığıdır. Medya aracılığıyla bu yanlış
algının önüne geçilmesi, herkesin sevdiği ve yapabileceği işte başarılı ve
mutlu olabileceğinin mümkün olduğunun topluma anlatılması gerekmektedir. Sonucu
ne olursa olsun biz yetişkinlerin verdiği kararların, bizden sonraki kuşakların
yaşam kalitesini etkilediğini unutmamamız gerekir.
Bölgesel
ve küresel anlamda, bilim üreten, teknoloji ihraç eden, cazibe merkezi olan bir
ülke olmak istiyorsak eğitime gereken önemi verip yatırımlarımızı da o
doğrultuda yapmalıyız. Bir kez daha altını çizmekte yarar görüyorum: Biz
yetişkinlerin verdiği/vereceği kararlar, gelecek kuşakların yaşamını
etkilediğinden/etkileyeceğinden dolayı hepimizin vicdani sorumluluk altında
olduğumuz bilinciyle hareket etmeliyiz.
“Güzel
günler, güzel ülkemin insanlarının olsun.” 21.09.2017
Muhammed
DAĞ (Eğitim Yöneticisi-Yazar)
Şeyhmus Savuncu
26.10.2017 / 14:22Çok doğru bir açıklama. Aynen katılıyorum. Yetkililerin de bu konuda daha fazla eğilmelerini diliyorum.