Fehmi Demir’in Ölümü Birlik Doğurdu

25 Ekimde Mersin'de geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitiren Hakpar Genel Başkanı Sayın Fehmi Demir, arkasında mücadele dolu bir birikim bıraktı hiç şüphesiz. Ancak Demir’in cenaze töreninde öyle bir fotoğraf karesi oluştu ki çok dikkat çekiciydi. Bakın fotoğrak karesinde kimler varmış:
Tüm Kürdistani parti genel başkanları Kürt kurumların temsilcileri ve önemli Kürt şahsiyetleri HADEP eş genel başkanı dahil olmakla beraber HAKPAR genel Başkanı merhum Fehmi DEMİR ın cenaze töreninde yan yana geldiler.
HDP Eşbaşkanı Sayın Selahattin Demirtaş, HÜDA PAR Genel Sekreteri Mehmet Yavuz, PAK Genel Başkanı Sayın Mustafa Özçelik, PDK-Bakur Genel Başkanı Sayın Sertaç Bucak, Azadi İnisiyatifi Başkanı Sayın Sıtki Zilan, ÖSP Genel Başkanı Sayın Sinan Çiftyürek bu fotoğraf karesinde yer aldılar.
Bu görüntü akla Kürt Edebiyatçı Mehmet Uzun’un ölümünü getirdi. Uzun, 11 Ekim 2007 günü Diyarbakır'da yaşamını yitirmiş.13 Ekim günü Diyarbakır Ulu Camii'nde kılınan cenaze namazı ardından, cami önündeki kalabalığa sırasıyla Yaşar Kemal, Şerafettin Elçi, Ahmet Türk ve Osman Baydemir'in yaptığı konuşmaların ardından Mardinkapı Mezarlığı'na defnedilmişti.
Bu her iki ölümde oluşan görüntü yıllardır Kürt siyasi hareketini izleyen bir Kürt olarak hem üzüyor, hem düşündürüyor ve hem sevindiriyor.
Elbette insanların ölümü bizi derinden üzüyor; ama kast ettiğim üzüntü bu değil. Kürt halkının birliğe ekmek su kadar ihtiyacı vardır. Bu tarihi, siyasi ve sosyolojik bir gerçekliktir. Ama bu birlik nedense sağlanamıyor. Ancak ne zaman ki önemli bir Kürt şahsiyeti ölürse bu birlik oluşuyor. Fakat oluşan birlik sadece bir saat sürüyor. İşte beni üzen durum bu.
Sevindiriyor dedim bir de. Evet oluşan birlik bir saatlığına olsa da sevindirici bir durum. Sanırım Sayın Demir’in cenaze töreninde oluşan o fotoğraf karesi Ulusal birliğin öneminin farkında olan her Kürdü sevindirmiştir.
Düşündürüyor, boyutuna gelelim. Aslında vurgulamak istediğim nokta bizi düşündüren Kürtlerin diğer halklar veya uluslar gibi neden birlik olamamaları.
Kuşkusuz bu gerçekliğin tarihsel, siyasal, coğrafik, demografik vs.. sebepleri vardır.
Hatırlanacağı üzere Kürtlerin yaşadığı coğrafya, yani Kürdistan, ilk defa 1639’da Kasrı Şirin Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu ile Şii Safevi İmparatorlukları arasında ikiye bölündü. Coğrafyasıyla, demografyasıyla bölünen Kürtleri bekleyen asıl tehlikeli bölünme Birinci Dünya Savaşı 1914-1918) sırasında gerçekleşti. Bu kez Kürtler dörde bölündü ve beyninden vurulmuşa döndü deyim yerindeyse.
Bu bölünmeyle beraber tarihsel süreç içerisinde Kürt dili, Kürt kültürü de bölündü. Zaten dört temel lehçe olan Kürt dilinde her bir lehçenin süreç içerisinde onlarca ağzı meydana geldi.
Öte yandan her Kürdistan parçasında farklı farklı siyasal oluşumlar ve siyasal partiler belirdi. Her bir siyasal oluşumun dayandığı müttefik farklı oldu doğal olarak. Kürtlerin yaslandıkları bu güçler Kürtleri çıkarları uğruna hem stratejik hem taktiksel; hem sürekli hem konjonktürel olarak kullandılar. Bunun sonucunda Kürtler yıllarca iç savaş yaşadılar. Buna Kardeş savaşı ya da “Birakujî” dendi.
Kürtler üzerine yapılan çalışmalarda “Avukatsız Halk: Kürtler” veya “İslam Ümmetinin Yetimleri:Kürtler” vs tespitler ortaya kondu haklı olarak. Evet gerçekten Kürtleri savunan bir dostları yoktu ve İslam Ümmetinde yetim bir halk olarak varlığını günümüze kadar sürdürdü Kürtler.
Bugün Kürtler, KDP (Kurdistan Demokrat Partisi), YNK (Yekitiya Nîştimanî Kurdistan) ve PKK (Partiya Karkerên Kurdistan) gibi üç büyük siyasi oluşumla beraber-mutlaka Kurdistan coğrafyasının her parçasında çok değerli çalışmalar yapan başka siyasi parti veya örgütler de vardır- hala birlik sağlanabilmiş değiller. Bununla birlikte küresel güçlerin böl-yönet politikaları devam ediyor ve Kürtlerin toplumsal trajedileri de bütün gerçekliği ile kendini koruyor.
Şunu vurgulamak isteriz ki, bir halkın toplumsal menfaatleri örgütsel veya partisel menfaatlerin önünde yer almalıdır. Gelinen noktada, Kürtlerin yaşadığı uluslar arası trajedilere rağmen adı geçen partiler önemli statü ve mevziler kazanmışlardır. Kürtler için Federal Kürdistan önemli politik statüdür. Yine PYD’nin Suriye’de elde etmiş olduğu mevziler siyaseten çok kıymetlidir Kürtler için. Türkiye’de HDP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde kazanmış olduğu 80 vekil ile Kürt illerinde 100’ü aşkın belediyeyi yönetiyor olması Kürt siyasi hareketinin varmış olduğu aşama tarihidir. Ancak HDP’nin bize göre yanlış politikaları ve ideolojik solun etkisiyle bunu değerlendiremeyişi önemli bir siyasi fırsatın heba olmasına neden oldu. Elbette devletten de kaynaklı sebepler de bunda etkili oldu.
Ama yine de HDP’nin bu başarısı, Türkiye’de bir arada yaşama kültürünün gelişmesi için önemli, bunun kullanılması ise çok daha önemli olacaktı.
Kürtlerde ulusal birlik ve beraberliğin önündeki engellerden biri de siyasal oluşumlarının oluşturdukları tabanlar. Herkes kendi liderinin en iyi, en dürüst ve en yetenekli olduğuna inandığı için diğer liderleri küçümseyici hatta hakaret edici davranışlar ortaya koyuyor. Bunda kuşkusuz en fazla Sayın Mesut Barzani hedef haline getiriliyor. Halbuki liderler birbirlerine ne dese desin, bireylerin liderleri birlik oluşturmaları yönünde dayatmacı tavır ortaya koymaları Kürtler için en hayırlı olanı olur.
Şöyle bir bakıldığında hala yekpare bir Kürt birliğinde söz edemiyoruz ne yazık ki. Bunu elbette ilkel milliyetçilik anlamında ileri sürmüyoruz. Zaten Kürtlerin doğasında ırkçı ve ilkel milliyetçilik ya da faşizan gerçeklikler yoktur. Klasik bir sözle Kürtlerin istediği diğer halklar gibi doğal haklarına sahip olmak. Yeryüzüne bakıldığında Kürtler kadar “Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganı atan ve bu slogana bağlı olan bir halk yoktur desek, abartı yapmış olmayız, diye düşünüyoruz. Elbette burada ilk kast edilen birlikte yaşadıkları Türk ve Arap halklarıdır.
Umarız Kürt halkının birliği tarihte kalıcı bir hale gelir ve sadece önemli Kürt şahsiyetlerinin cenaze törenlerinde birlik ve beraberlik olmaz. Aksi durumda halk olarak cenaze olmaya devam ederiz. Saygıyla…