Eziklik Duygusu da Büyüklenmekten Kaynaklanır

Toplumun genelinde gururun anlamı; insanın kendisini diğer insanlardan üstün kabul etmesi ve büyüklüğe kapılması olarak bilinse de, aslında kişinin kendisini diğer insanlardan düşük seviyede görmesi de, benlik verip, büyüklenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tip insanlar, hep kendilerini etrafında bulunan inanlardan aşağı durumda görür ve her zaman bu durumun ezikliği ile yaşarlar. Örneğin, çok çirkin olduğunun, insanların kendisini sevmediğini, parasının olmadığını düşünen bir insan, bunun kendisinde var olan bir eksikliğin olması nedeniyle olduğunu düşünür ve bunları kendisinde her zaman olacak olan kusurlar olarak nitelendirir. Bunları kendi kafasında kuruntu haline getirirken, aslında hepsinin Yaratıcı’sının Allah olduğunu unutur. Ancak her şeyin Yaratıcısının Allah olduğunu bilen müminler, O’nun yaratmış olduğu her şeyden razı olurlar. Fiziki özellik, maddi durum veya başka herhangi bir şey için kendilerini ne toplumdaki bireylerden aşağı görerek kendilerini ezerler, ne de bunu bir gurur illeti haline getirirler. Güzelliklerinin, çirkinliklerinin, fakirliklerinin veya zenginliklerinin Yaratıcısının Allah olduğunu ve bunlarla denendiklerini bilirler.
Şeytan, insanları yollarından saptırmaya ve onları Allah’a düşman etmeye ant içmiştir. Bu nedenle de insana kibir hastalığını bulaştırarak, olabildiğince çok insanı yolundan döndürüp kendisi ile birlikte cehennem çukuruna sürüklemeye çalışır. Dolayısıyla insanlara en sinsice yaklaştığı taraf, insanların nefislerinde olan büyüklük arzusunu kullanmaktır. Eğer bir insana bu hastalığı bulaştırırsa, kişinin aklı bulanır, bilinci kapanır ve Allah’ın yolundan uzaklaşır.
“Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (Mücadele Suresi, 19)
İnsanın şeytanın bu sinsi planlarına karşı korunması ancak Allah’a sığınması, Allah’ın yaratma sanatını, yüceliğini, gücünü düşünüp kavraması ve bunlar karşısında kendi acizliğini, O’na olan muhtaçlığını anlaması ile mümkün olur.
Allah’ın yüceliğini kabul etmiş ve O’na layık bir kul olmak için mücadele etmeye başlayan bir mümin, dünya hayatının çok kısa olduğunu, burada kaldığı her saniye Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için çaba göstermesi gerektiğini fark eder. Böylece Allah’ın izniyle nefsinin fısıldadığı, büyüklenme arzusuna da karşı koyabilir.
Kibre kapılan ve büyüklenen insanlar, hiçbir zaman Allah’ın yalnızca gerçek iman sahiplerine tattırdığı gerçek sevgiyi hissedemezler. Çünkü gerçek sevgi bu tip insanların asla yeltenemeyeceği kadar çok fedakarlığı gerektirir. Çünkü bu kişiler, kendilerini dünyanın merkezinde gördüklerinden ve kendilerinden başka kimseyi sevmediklerinden, her zaman sevilenin kendileri olması gerektiğini düşünürler.
Ayrıca büyüklük hissine kapılmış olan insanlar, Allah’ın müminlere vermiş olduğu akıldan da mahrum kalırlar. Allah korkusuna sahip olmadıkları için evrenin her yerinde bulunan Rabbimizin yaratılış mucizelerini kavrayamazlar. Kalplerinde bulunan bu hastalık, onların fiziki görünümlerine de yansır. Bakışlarındaki iticilik, konuşma şekillerindeki bozukluk, yüzlerinde bulunan karanlık ifade, çok basit konuları bile idrak edememeleri içlerindeki bu hastalığın yalnızca birkaç belirtisidir.
“İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” (Lokman Suresi, 18)
Ancak müminler, asla büyüklük göstermedikleri, ayrıca kendilerini diğer insanlardan daha düşük görmedikleri, bunun ezikliğini de yaşamadıkları için, hatalarının olduğunu kabul ederler, bunları düzeltmek için gereken çabayı gösterirler ve her ne kadar telafi etseler de asla kendilerini mükemmel olarak görmezler. Bu güzel ahlaklarından dolayı Allah onlara gerçek sevgiyi tattırır, doğru ile yanlışı ayırabilme yeteneği verir. Müminler, sürekli olarak hatalarını bulup düzelttikleri ve asla mükemmel olamayacaklarını düşündükleri için her geçen gün daha güzel bir ahlaka sahip olurlar. Böylece Allah’ın izniyle imanda derinleşir ve çok rahat, huzurlu, güzel bir yaşam sürerler.