Eşcinselliğin 'LGBT Cinsiyetsiz Toplum' Tarihçesi ve Destekçileri 1
Milattan önce 1900'lü yıllara kadar varlığını sürdürmüş olan Lut kavminin “yaptıklarından dolayı” İslam inancına göre helak olduğuna inanılır.Kavmin yaşadığı yer bugün Kızıldeniz’in kuzeyinde Ürdün-İsrail sınırında Lût Gölü yakınlarında olduğu arkeolojik incelemelerle belirlenmiştir. Bu şehrin, Eski Ahit’te (Tevrat)adı geçen “Sodom” olduğu kesinlik kazanmıştır.
Kur’an-ı Kerim’e göre de yasak olan aile içi-akraba arası ilişki, zorla cinsel ilişki ve fuhuş, “sapkınlık” olarak nitelendirilerek kavim içerisinde doğal bir hale gelmişti. Kavim içerisinde tecavüz ve fuhuş normal hale gelmişti. Hz.Lut peygamberin gönderildiği kavmin erkekleri, şehre ziyarete gelen tüm erkeklere cinsel tecavüz ettikleri, bunun yanında herkesin birbirine ve kendi ailesine de tecavüz ettiği bilinen ahlaksız yaşamları vardı.
Erkekler eşleri dışındakilerle de cinsel ilişki yaşadığı, zina ve fuhşiyat normal bir hal almıştı. Hz. Lut kavminden sonra eşcinsel sapkınlıkta en uç noktaya gidenler Antik Yunanlılardı. Yunanlı yetişkinler, bedence sağlam ve güzel çocukları özel bir sevgi ile koruma altına alır, o gençten hoşlanırsa önce onun öğretmeni ve manevi babası olurdu. Zamanla bu sevgi cinsel fantezilere dönüşürdü.
“Erkeklik” kavramına özel bir önem atfeden Spartalı askerler ise, livata ile güçlerini artırdıklarına inanırlardı. M.Ö. 50-120 yıllarında yaşayan tarihçi Chaeronea’lı Plutarch, ordudaki en seçkin askerlerden oluşan 300 kişilik özel savaşçı birliğin, hani şu ‘beyaz perde’nin ‘kahraman’ olarak lanse ettiği ‘300 Spartalı’nın gerçekte “150 çift sevgili”den oluşan bir homo birliği olduğunu yazmıştı.
İşte bu iğrenç sapkınlık, 19. Yüzyılda, şair, modacı ve stilistlerden oluşan marjinaller topluluğu sayesinde yeniden hortlatıldı. Amerika’da, 28 Haziran 1969’da Stonewall Inn adındaki sapkınlara ait bir bara yapılan polis baskınını ise sapkınları iyice zıvanadan çıkardı.
Kendi tarihimize dönecek olursak,,
Türkiye’de ise 90’lı yıllarda, sadece inançlı insanları “Şeriat özlemcileri ve Şeriat savunucuları” olarak suçlayan Barış Partisi Genel Başkanı Turgut İnal’ın kucak açtığı sapkın homolar, 2 Temmuz 1993’te, Beyoğlu’nda ilk “Onur”suzluk yürüyüşlerini yapmaya kalkıştı. Bu skandal girişime izin vermeyen İstanbul Valiliği, yürüyüş öncesi eşcinsel sapkınların evlerini basarak, caddede dolaşan homoları gözaltına alarak ilk ahlaksız girişimi gerektiği gibi önledi. O olaydan sonra yer altına inen homolar, 2002 yılına gelindiğinde Ankara’da düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına 7 renkli paçavraları ve pembe üçgenleri ile katılarak, DSP iktidarında “eşcinseller var” broşürleri dağıtma cesareti buldu.
2002 yılının Ekim ayında gelindiğinde ise, o dönem CHP İstanbul milletvekili adayı olan birilerinin ilahiyatçısı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, kendisine yöneltilen, “İslam’da homoseksüellik yasak mıdır?” sorusuna, “Duygular yasaklanamaz” şeklinde cevap vererek lanetlenen Lutiliğe bir alan açıyordu.
Nisan 2003’te ise, o dönem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Danışmanı olan Ömer Çelik, “eşcinseller üye olamaz” diyerek AK Parti’nin kapılarını sapkınlara kapatıyordu.
Çelik’in açıklaması sonrası Saadet Partisi, “Memleketin bu kadar meselesi varken, eşcinsellerle uğraşmak doğru değil” şeklindeki açıklamayla top çevirirken, CHP, DYP, ANAP, ÖDP, “Ayrımcılığa karşıyız” diyerek homolara açık kapı bırakıyordu.
Muhalefetten cesaret alan sapkınlar, birkaç gün sonra yapılan 1 Mayıs kutlamalarında ellerindeki kimliklerini göstererek “Kimliksiz yaşamak istemiyoruz” diyerek, sözde hak talebinde bulunuyordu.12 Mayıs 2003’te Kızılay Kan Haftası dolayısı ile Meclis’te açılan kan merkezine giden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, millete örnek olsun diye kan verecekken, kendisine uzatılan anketteki “Son bir yıl içinde eşcinsel ilişkiniz oldu mu” sorusuna kızıp kan vermeyi reddetse de… Ok yaydan çıkmış ve yüksek sesle sapkınlıklar dile getiriliyordu.
Eşcinsel sapkınlar artık beklenen anın geldiğini düşünerek, 1993 yılında polis zoruyla engellenen sözde Onur Yürüyüşü’nü 29 Haziran 2003’te ilk kez 40 sapkın ile gerçekleştirme cesaretini buluyordu…
Bugün bunların ateşli savunucusu olan, malum Medya kanallarında boy gösteren ve spiker, program sunucusu olarak yer bulan Nevşin Mengü’nün babası, dönemin CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü bile, 2008 yılında ellerindeki 5 bin imzayla Meclis’e gelen eşcinsel sapkınların randevu talebini geri çeviriyordu.
Derken, “eşcinsel ilişki” sorusu yüzünden Kızılay’a kan bağışlamayı reddeden Deniz Baykal’ın malum kasedi ile boşalttığı koltuğuna Kemal Kılıçdaroğlu’nun oturmasıyla, eşcinsellere gün doğuyordu. Nasıl mı?..CHP homoların sığınağı, Meclis ise ‘yolgeçen hanı’ gibi oluyordu. Öncesinde YSK tarafından milletvekilliği başvurusu veto edilen Öykü Özen adlı transseksüel, sırf Bursa ziyareti sırasında yüzünde tebessüm gördükleri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan cesaret alarak CHP’den aday adayı olarak bir ilke imza atıyordu.
Yol açılmışken boş durmak olmazdı tabi.Sonrasında CHP, LGBT’li sapkınlar için Meclis’te soru önergesi verir hale geliyordu. Bay Kemal, LGBT Derneği’nden trans Kemal Ördek ile Kaos GL Derneği’nden Hayriye Kara’yı kabul ederek, sapkınları Gazi Meclis’te ağırlayan ilk parti lideri oluyordu. Akabinde, belediye meclis üyelikleri, CHP’nin Kurultay’larında Kılıçdaroğlu kontenjanından anahtar listeye konmalar ve Lezbiyenlerle imzalanan “Dürüstlük Taahhütnamesi” birbirini kovaladığını takip edenler iyi hatırlayacaktır.
Şimdilerde ise,,,,
Sultan Vahdeddin’e “hain” diyen CHP’li Tunç Soyer’in İzmir Büyükşehir Belediyesi binasının taşıyıcı kolonlarını “Gökkuşağı” renklerine boyaması ve mütedeyyin insanların oylarıyla İBB koltuğuna oturan CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun İBB personeline zorunlu “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersi dayatması, bu kesimi destekleyenleri ve toplumu etkileme ve yönlendirmelerine kimlerin cesaret verdiğini açıkça göstermektedir.
Ben oyun ve yapılmak istenen büyük, önemli ve sonu vahim olarak görüyorum.
Hatta !!! “LGBT aile yapısını bozar mı?” şeklindeki bir soruya “Hayır efendim ilgisi yok. LGBT Türk aile yapısını neden bozsun” şeklinde cevap veren Kemal Kılıçdaroğlu, seçim vaatleri arasında eşcinsellere özgürlük vaadi unutulmamalıdır.
“Siyasetin Koca Reis’i” Saadettin Bilgiç, bir açıklamasında, “Çok eski toplumlarda, eşcinsellik, livata gibi sapkınlıklar ve benzer fiiller övülürdü. Şimdi bazıları eşcinselliği teşvik ediyorsa, asıl budur irtica!” demişti.Önemli ve iyi irdelenmesi gereken bir açıklama. İrtica şekil değiştirmiş diyebiliriz.
Yıllarca “irtica” söylemiyle Müslümanlara zulmeden “Yunan aşığı” CHP ve avanelerinin, İslamiyet’ten binlerce yıl önce ortaya çıkan Lutiliği meşrulaştırma çabalarını gördükçe, insan asıl mürtecilerin CHP’lerin ta kendisi olduğunu daha iyi fark ediyor.
Bu öyle bir oyundur ki, “Vatandaşın bütün emeğini, tasarrufunu, ülkenin bütün birikimini götürüp, tefecilere vermek” hamlesine benzemektedir.İslam anlayışını yok sayarak,Ahlak ve maneviyatımıza, bizi biz yapan değerlerimize sağlı, sollu darbeler indirilme teşebbüsünden başka bir şey değildir. LGBT gibi sapkın oluşumlara, sağdan, soldan örtülü ve açık olarak destekler verilirken, Batıdan ithal kanunlar (6284 sayılı Kanun) batı taklidi uygulamalar yüzünden evlilikler azalırken, boşanmalar gün geçtikçe artmaktadır.Sayın Cumhurbaşkanı’nın İstanbul Sözleşmesi’nden çekildik demesi asla yeterli değildir.Sözleşmenin uygulama zorunluluğunu destekleyen (6284 sayılı) kanun iptal edilmedikçe,bu uygulamaların destekçileri arasında Ak Parti’de yerini alacaktır.Nitekim İstanbul Sözleşmesi Ak Parti döneminde getirilip uygulandığını herkes bilmektedir.
Değerli okuyucularım…Belki çoğunuz bu yazıyla CHP ve Kılıçdaroğlu’na çok yüklendiğimi söyleyecek ve haksızlık ettiğimi düşünecektir.Lakin yukarıda yazılanlar bir kronolojiyi gösterip kişiyi bir adrese yönlendiriyor,bu adreste maalesef CHP ve Kılıçdaroğlu’na çıkmaktadır.En önemlisi bu adres ve ikametçisi, önümüzdeki günlerde ülkeyi yönetmeye talip olacaktır.O zaman bunların bilinmesinde fayda görüyorum.Hele hele CHP’nin bazı Yöneticileri ve sayın CHP Genel Başkanı Kemel Kılıçdaroğlu iş başına yani iktidara gelmeleri durumunda ekonomiye bakış açıları faizli borçlanma “ vergi ve faizi desteklemeleri”, Parti sözcülerinin “5-6 yaşındaki çocuklara Kur'an öğretilmesi çağ dışıdır” seviyesiz söylemine başta Kılıçdaroğlu dahi kimsenin karşı çıkmaması, Ayasofya niye cami oluyor, müze olarak kalsın deyişleri “ İktidara geldiğimizde Müzeye çevireceğiz” ve İstanbul Sözleşmesi’ni kesinlikle geri getireceğiz açıklamalarının yanında toplumsal cinsiyet konusunu normalleştirme yaklaşımlarını, göz ardı etmemi kimse benden beklemesin.Bütün bunları doğru adrese dayalı olarak söylemek şayet birilerine haksızlık ise evet,ben haksızlık yapmaya devam edeceğim……
Bu iş burada bitmedi..
2.yazıda İktidarın yaklaşımını –LGBT’yi destekleyenleri ve karşı olanları yazacağım.Kalın sağlıcakla..