diorex
sampiyon

Enerji Güvenliği ve Dünya Siyaseti-3

Enerji Güvenliği ve Dünya Siyaseti-3

Değerli okurlarım, öncelikle modern dönemlerin enerji kullanım kalıpları uluslararası sistemin yapısını belirleyen en önemli etkenlerden biridir. Sanayi Devrimi zamanında kömür kullanımın yoğunlaşması Almanya ve Fransa arasında kalan kaynakları paylaşıma sorunu doğurmuş, bu durum iki büyük dünya savaşının temel nedenleri arasında yer almıştır. Petrol kullanımı be bölgesel petrol akışının kontrolü ABD’nin küresel hegemon dönüşmesinde hayati rol olduğunu görüyoruz.

Rusya Federasyonu sahip olduğu doğal gaz ve petrol rezervlerini kullanarak Avrupa ve dünya siyasetini etkilemeye SSCB dönemindeki gücünü kısmen de olsa geri kazanmaya çalışmaktadır. Rusya doğusunda Çin, batısında Avrupa Birliği gibi iki önemli enerji ithalatçısı bölge arasındaki coğrafi konumunu enerji ve doğal gaz ihracatı için rekabet avantajı olarak kullanmaya çalışmaktadır.

Kömür, petrol ve doğal gaz şeklinde gelişen fosil yakıt kullanım sürecinde iç ve dış siyasi gelişmeler açısından bu yakıtların her biri farklı sonuçlar doğurmuştur. Kömürün Sanayi Devrimi’nin başından itibaren bir dönemin baskın enerji kaynağı olması Avrupa başta olmak üzere, tüm dünyada gerek ülkelerin iç siyasetinde ve gerekse bölgesel ve küresel uluslararası ilişkilerde belirleyici olduğunu görüyoruz. Petrol ve doğal gazın bölgeler arası dağılımı son derece eşitsizdir. Günümüz dünyasında petrol rezervlerinin %75’ten fazlasının Basra ve körfez çevrelerindeki ülkelerde bulunmaktadır. Geri klan rezervlerinin büyük çoğunluğu Rusya, ABD, Kanada ve Venezüella gibi ülkelerde bulunmaktadır.

Hegemon güçlerin yani ABD gibi rolünü bu denli etkin ve uzun süre devam etmesinin altında yatan en önemli neden küresel enerji akışına yön verebilme kabiliyetidir. Petrol ve doğal gaz akışı üzerinde enerji şirketleri finansal, diplomatik ve askeri ilişkiler üzerinden kurulan kontrol süreç içerisinde ABD’nin gücüne güç katmış ve dünyaya hegemon mevkiini uzun süre korumasını sağlamıştır. ABD’nin küresel enerji akışını kontrolü sayesinde ABD dolarının küresel rezerv para olarak ömrünü uzatabilmiş ve daha fazla karşılıksız para basma imkânına sahip olmuş bununla günümüz dünyasında ekonomik, finansal, ticari, askeri ve teknolojik üstünlüğünü adeta pekiştirmiştir. Enerji akışını kontrol edebilmek için ekonomik, askeri, ticari teknolojik ve finansal üstünlüğe sahip olmanız gerekirken bu alanlardaki üstünlüğünüzü pekiştirmek için küresel enerji vanalarını kontrol etme gücüne sahip olmanız gerekmektedir.

Tabloya bakıldığında Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) yarıdan fazlasını enerji ihracatından karşılayan ülkelerden hiçbirinin ekonomik performansı iyi durumda değildir. Çünkü bu ülkelerde enerji üretim teknolojileri büyük şirketler tarafından dışarıdan getirildiği için enerji sektörünün diğer sektörlere etki selliği yoktur. Yani enerji sektörü çoğu zaman yabancı şirketler tarafından işletilen ama ülkelerdeki üretim sektörüne neredeyse hiç katkı sağlamayan bir özelliğe sahiptir. Bu ülkelerin enerji fiyatlarının ve gelirlerinin yüksek olduğu dönemlerde ekonomilerindeki diğer sektörleri canlandırmaya gerek duymamakta, enerji fiyatları düştüğünde ise acil bütçe ihtiyaçlarını karşılamak için dış borca muhtaç hale geldiklerinden ekonomik gelişme yönünde adım atamaz duruma gelmektedirler.

Enerji ile siyaset arasında nasıl bir ilişki olduğunu şundan anlıyoruz; enerji üretimi, kullanımı ve ihracatı bir ülkenin iç siyasetini, toplumsal yapısını ve uluslararası ilişkilerini doğrudan etlendiğini görüyoruz. ABD’nin enerji hâkimiyetini elde ederek küresel enerji kaynaklarını ve nakil hatlarını kontrol ederek ABD’nin süper güç konumunu pekiştirmiştir. ABD Suudi Arabistan’ın petrol üretiminden iç güvenliğine kadar pek çok alanda etkin bir rol oynamakta ve yakın bir işbirliği yürütmektedir. Devam edecek…


Köşenin Sözü: Cüneyd-i Bağdadi’ye sormuşlar: “Sabır nedir?” Hemen cevap vermiş; “Yüzünü ekşitmeden acıyı yutmaktır.”

Abdulbaki Akbal
S.M.Mali Müşavir-B.Denetçi

Yorum Yaz