Emperyal Güçlerin Yedekte Bıraktıkları Sorun: Kürt Sorunu

Tarihsel süreç içerisinde Kürt sorunu çeşitli açılardan ele
alınmış ve adlandırılmıştır. Avukatsız Halk: Kürtler, İslam Ümmetinin
Yetimleri: Kürtler, Devletler arası Sömürge: Kürdistan bunlardan birkaçıdır.
Görünen o ki, küresel güçler Ortadoğu’ya ilişkin
stratejilerini uygulamak ve burada yaşayan Müslüman halklar başta olmak üzere
diğer bütün halk ve topluluklara yön vermek, yeniden dizayn etmek için ülkeler
arası sorun konumunda olan Kürt sorunu özelinde muhasebesini yapmaktadır. Yani
emperyal güçler enerji kaynakları açısından zengin olan bölgede hep yedekte bir
sorun tutmaktadır ve ne yazık ki burada bütün denemeler Kürt halkı üzerinde
yapılmaktadır.
Şimdi bu sorunun kısaca tarihsel geçmişine bir göz atalım.
Kürt sorunu, esasen 1639 yılında Kasr-ı Şêrin Antlaşması ile
ilk defa Kürt coğrafyasının Osmanlı ve Safevi devletleri arasında paylaşılması
ile resmi bir boyut kazanmıştır.
1918 ve hemen sonrasında Kürt coğrafyası tabiri caizse
emperyal güçlerin cetveli ile başka parçalara bölündü. Artık Kürt coğrafyası
İran, Türkiye, Irak ve Suriye devletleri arasında dörde bölünmüş durumdaydı.
Ama diğer önemli bir nokta Müslümanların yaşadıkları Arabistan coğrafyası
yirmiye bölündü aynı güçler tarafından ve her bir ülkede kendilerine yakın bir
yönetim oluşturdu. Artık Müslümanların yaşadıkları coğrafyada çok sayıda
devletçik- monarşik yapı vardı.
Neden her bir Arap aşiretine bir devlet kurduruldu ama dörde
bölünmüş bir coğrafyada bir Kürt devleti kurdurulmadı? Bu can alıcı bir sorun
olarak orta yerde durmakta ve cevabı aranmaktadır.
Liberal politikalarla Kürt sorununa yaklaşan küresel güçler,
insan hakları maskesi ile Kürt halkının şahsında Ortadoğu’da yarım kalan
hesabını görmektedir. On yıllardır müttefiklerine her türlü silah ve desteği
veren bu güçler, Kürtlerin maruz kaldığı katliamlara hep seyirci olmuştur.
Bugün, ABD başta olmak üzere diğer Batı ülkeleri, Türkiye ve
İran ile yaşadıkları çelişki nedeniyle yine Kürtleri ‘kovboy’ olarak
kullanmaktadır. Burada kullanılan Laik Kürtlerdir aslında.
Ama öncelikle Kürtlerin dahası bölge halklarının huzurlu bir
yaşama ihtiyaçları vardır. Türkiye’de bunun koşulları 2013 ve 2014 yıllarında
oluştu. Çatışmasızlık ortamı sağlandı ve bu ortamda herkesi bir umut sardı.
Süreci bozan taraf olarak Kandil, hala bunun nedenini kendisine inanan Kürtlere
açıklayabilmiş değil. Hep iktidar partisini, devleti suçlayan bir strateji
izledi ne yazık ki. Halbuki dayatılan hendek ve çukur siyaseti hem Kürtlere
zarar verdi hem de kendisine inanan tabanının moralini bozdu, dahası bir nebze
de olsa kimi Kürdün gözü bu zarar verici uygulamalardan sonra açıldı.
İslam devletlerinin de bir öz eleştiri vermeleri gerekiyor
bizce Kürt sorunu ile ilgili olarak. Müslüman bir halk olan Kürtler, İslam
ümmetince kucaklanmadı. 1923 yılında kurulan Laik cumhuriyet Kürtlere
vadettiğini yerine getirmeyerek onları sisteme çekmedi. Bundan sonrası ise
Kürtlerin isyan ve itiraz süreci yaşandı.
1979 yılında İran
İslam devriminin önderleri de verdikleri sözleri tutmayınca Kürtler, İslam Ümmetinin yetimleri olarak
orta yerde kaldı. Kürtlerin bu durumu Batı emperyal güçleri için manipüle
edilecek bir değere sahiptir.
Günümüzde Kürt sorunu adeta Batının oyuncağı olmuş durumda.
“Sizi devlet yapacağız” kandırmacası ile başta Türkiye olmak üzere diğer
ülkelere karşıt bir potansiyel tehlike olarak elinde tutmaktadır.
1975 yılında ABD Irak’ta Mustafa Barzani’yi ‘satarak’
tarihsel bir kazık attı Kürtlere. 25 Eylül 2017 Referandumu ile oğul Mesut
Barzani’yi bu kez ABD, İsrail ile birlikte sırt üstü bıraktı. Kürtlerin
birbirine ihanetleri ise işin cabası…
Suriye’de ise PYD’nin silahlı kanadı ABD’nin oyuncağı olmuş
durumda. ABD, onları istediği cephede, istediği yerde ve istediği devlete karşı
savaştırıyor. Halbuki Türkiye’de siyaset yolu açılmıştı ve 80 vekil ile
TBMM’deydiler. Türkiye’de sivil siyaset yaparak ülkede demokrasinin daha da
gelişmesi için bir katkı etkeni olabilirlerdi ama marjinal sol ile beraber
tavır alarak huzurun bozulmasına zemin hazırladılar.
Kürtlere çözüm sürecinin sona erdirilmesi konusunda kendi
paylarını açıklamaları ve Türkiye’de 80 milyona hesap vermeleri gerekmektedir.
Aslında Sol Öz Olarak Anti-emperyalisttir
2013 ve 2014 döneminde devletin açtığı siyasal kulvarlarda Kürtlerin
dili ve kültürlerinin gelişmesi için imkanlar sağlanmıştı.
2015 seçimlerinin ardından Türkiye’de silahlı mücadeleyi bitirmesi
gereken PKK ne yazık ki bunu yapmadı ve adeta ‘şımarmış’ bir tavırla DHS
stratejisini marjinal sol ile uyguladı. Devlet ise bu projelerine ‘devletçe’
cevap verdi. DHS’ye inat edildi ve sonuç hüsran oldu.
PKK’nın savaşı sürdürmek ve derinleştirmekle niçin inat ediyor? Bu
durum neyi kazandırıyor ona? Kürtler kıyamete kadar savaş ve çatışma ortamlarında
mı yaşamaya mahkum edilecek? Bugün ABD ile hareket eden bir siyasi zihniyet
Ortadoğu halklarını nasıl özgürleştirecek?
Bu soruları çoğaltmak mümkün ama biz solun özü itibariyle
anti-emperyalist biliyoruz ancak tabloya baktığımızda sol anlayıştan gelen PKK
ve diğer marjinal Türk sol örgütleri adeta emperyal güçlerle kol kola.
Özetle şunu söylemek gerekirse, sadece devleti ve iktidar
partisini suçlayarak kendi yaptıklarının üzeri örtülemez. Bugüne kadar yapılan
bu ve bu da hazin bir yenilgi olacaktır, tıpkı kazılan hendeklerde olduğu gibi…Bizden
söylemesi
Saygıyla
Bext ket nama yê
07.02.2018 / 12:31Pkk ve hdp bölgede 7 tane sehir yikti binlerce kürd evsiz kaldi binlerce insan mağdur oldu millet batiya göc etmek zorunda kaldi
Bext ket nama yê
06.02.2018 / 22:35Pkk son iki yilda cozüm masasini devirerek kürt'lerin bütün kazanimlarini hendeklere gömdü binlerce can kaybi 100 bld 15 vekil cezaevinde afrin gelecegi tehlikede.
Bext ket nama yê
06.02.2018 / 22:08Pkk kürt'lere zarar veren dış güclerin maşasidir.pkk'nin hakim olduğu şehirlerden kan ve gözyaşi eksik olmuyor