diorex

Eğitim, Şiddet ve Çocuk

Eğitim, Şiddet ve Çocuk

Yeni eğitim ve öğretim yılının başlaması sebebiyle hepimizin gündemi nasıl bir eğitim, ne kadar sorunsuz bir eğitim gibi sorular oluşturmaktadır. Ama bu yazıda bu gibi konuları tartışmayacağım. Son yıllarda ülkemizde sosyal ve siyasal zeminde olgusal bir durum olan şiddeti ve bunun çocuğa yansımasını gündeme getirmek istiyorum.

Sosyal zeminimizi örten şiddet olgusu, çocuklarımızı kolaylıkla kuşatabilmektedir. Daha küçük yaşlarda çocuklarımız ne yazık ki siyasal şiddetle de tanışır duruma gelmiştir. Adeta şiddetten bir yumak durumuna gelen çocuğu 5 yaşından itibaren okula gönderiyor, öğretmenlerin ellerinde ilim-irfan yolunda yetiştirilmesini ve sosyalleşerek kişilik bulmasını bekliyoruz. Tek cümle ile öğretmenlere “Kolay Gelsin” diyorum.

Daha küçük yaşlarda siyasal ve ideolojik şiddetle adeta yoğrulan çocuklar okullarda öğretmenlerin en büyük sorunu olmaktadır. Çocuklarımızı yetiştirmekte zorluk çeken öğretmenleri suçlar en basiti eleştiririz. Veliler olarak bunun nedenini hep dışımızda arar dururuz. Somut bir ifadeyle tespit yapacak olursak suçu ya sistemde ya da medyada vs ararız.

Halbuki çocuklarımıza daha küçük yaşlarda oyuncak silahlar alarak şiddetle tanışmalarına bir başlangıç yapmıyor muyuz? Evde çocuklarımız kavga ettikleri zaman onları barıştırmayıp her iki tarafı dövmüyor muyuz? Çoğumuz çocuklarımıza “zafer işareti” öğretmiyor muyuz? Bununla da çocuklarımıza siyasi şiddetle tanışmalarına ön ayak olmuyor muyuz? İleriki yaşlarda yüzlerce çocuk yürüyüşlerde, mitinglerde polislerle çatışarak taş atmadı mı? Bu gibi sorular uzayıp gider…

Bunun sonucunda kriminalize edilen çocuklar yakalanarak onlarcası cezaevlerine konuldu ne yazık ki. Evet sistemden ve devletin yanlış uygulamalarından kaynaklı suç nedenleri var ama velilere, ana-babalara da düşen görevler vardır. Hepimiz diyoruz ki çocuklarımıza sahip çıkalım, peki ama bu, somut olarak ne anlama gelmektedir?

Öncelikle veliler olarak, çocuklarımız bir de bizim gözetimimiz altında olmalıdır. Çocuklarımızı hem güvenlikleri için hem de gelişimi ve başarısı için okul idaresi ve öğretmen/leriyle koordine olmak durumundayız. Bunu yaparsak, çocuklarımız kısa bir süre sonra izlendiğini fark edecektir. Bunun farkına varan çocuk kötü durumlardan uzak durmak isteyecektir. Şunu unutmayalım bu bir süreç ve istikrar ister. Bunu mutlaka veliler olarak ihmal etmemeliyiz.

Hepimiz çocuklarımıza olanaklarımız ölçüsünde fedakarlık yapmaya çalışıyoruz. Bunun karşılığında çocuklarımızdan başarı bekleriz. Bu da doğal hakkımızdır. Ancak çocuğun başarısı için tek başına fedakarlık yetmiyor. Günümüz eğitim anlayışı velinin de bir bakıma yarım öğretmen olmasını gerektirmektedir. Bu ne demek? Bu, öğretmenlerin çocuğa ödev olarak verdiği derslerin yapılmasında velilerin akşamları, evde de çocuğa yardımcı olmasını gerekli kılar. Bundan şunu anlıyoruz: eğitim sadece okulla sınırlı değil, evde de sürdürülmeli; öğretim sadece öğretmenle bitmiyor, ana-babaların da bir bakıma öğretimde çocuğuna yardımcı olmaları gerekiyor.

Sevgili Veliler,

Şunu unutmayalım: Çocuklarımızın sosyal çevreleri çok büyümüş ve karmaşık. Bu bağlamda tahmin edilemeyecek kadar sorun ve tehditlerle yüklü. Bundan korunmak için öncelikli olarak sizlere görev düşmektedir. Öncelikle temiz ve bakımlı bir çocuk ve hijyen bir okul ortamı. Düzenli bir uyku saati ve dengeli beslenmenin şeklen takip edilmesi de ana-babalarının görevleri arasındadır. Çocuğun başarısı okul-öğretmen-veli üçgeninde saklıdır.

Eğitim ve öğretim camiasının bütün üyelerine başarılı bir yıl diliyorum.

 

Yorum Yaz