Düşünceye Göre İnsan!

KÖŞE YAZISI

Düşünceye göre insan yaratmaya kalmak hem insani hem de düşünce bazında oluşmuş dinlerin kendi denklem teorisine ters düşmektedir.
İnsan yaratması Allaha aitken insanın insan yaratmaya kalkışması Allah’ın yaratıcılık mantığına ters düşeceğinden ayetlere karşı gelinmiş olur.
Sosyal bilimler yaklaşımından da bakıldığında, kendiliğinden gelişmeyen, baskıyla kurnazlıklarla ve kandırmalarla insana kendi isteklerini dikte edip karşının doğasını, davranışlarını değiştirmeyi beklemek, istenilen sonuç elde edilmediğinde de baskı ve yaptırımların geleceğini tahmin etmek zor olmazsa gerek.
Toplumun kendi yaşantısından öğrenebildiğimiz tarihi akıcılıkta bize kadar gelen nüvelerde, okuduklarımız ve şahit olduklarımız, “baskı” normal insan ilişkisi değil ve kendi ereğine ulaşmak için her türlü yolu mubah görme; ahlaksızlığın yanı sıra fetiş davranışı uygulayıp faşizmi de normalleştirmiş olur
Oysa insan beynin gelişmesiyle gelişen muhakeme ve mukayese yetisinin insana öğrettiği şey; insanın ihtiyacı olan düşünceyi geliştirmektir, düşünceye göre insan şekillendirmek değildir.


Dayatmanın ve baskının olduğu yerde; bilinmelidir ki insan doğasına ters düşen bir şeyler, dayatmalar ve toplumun belli bir kesimine ağır gelen bir yükten söz edilebilir.


Toplumda değişik istek ve arzulara göre bilincinde sıçramalar yaşayan insanlar, güç gösterisine düşkünler kendi etrafında uygun şartları görüp onların denkleminden kendine öncülük, güç veya maddi konum çıkarmasını bilenlerin kendi istekleri sınır tanımamaya başlayınca, işin zorlu tarafı görülmeye başlanacağı ve karşı tepkilerinde oluşacağı muhakkaktır.


Eğer baskı ve zulüm var ise; tek tip elbise gibi tek tip insan yaratılmış ve karşı çıkışlar yok ise insanların karşı duruş bilinçleri yok edilmiştir, tepkiyi namus olarak belleyen insanların namusuna el uzatılmış ve namusları işgal edilmiş veya lağvedilmiştir.


Oysa insanların beraber oluşturdukları kültür bin yılların eseri iken bir insanın veya bir ailenin ömrü süresince oluşturulan yeni istek veya bilinci dayatmak! Ancak farklı yollar izlenerek belli bir süre kendine yaşam şansı bulacağı ve daha sonraki süreç ise cehennemi karşılaşmaların yaşanacağını kestirmek zor değildir, karşı duruş önce bilinçten başlar, davranışlara yansır ve daha sonrası ise beklenilen süreç çatışmalardır.


Her insanın baskı ve zulme karşı durması insani bir tepki ve kendini korumadan kaynaklı doğal refleksin de bir gereğidir, ancak insan bilinci refleksi bilince dönüştürdüğü durumlarda ise, daha farklı davranışların sergilenmesine şahitlik etmiş oluyoruz.


Düşünceler ve inanışlar; insan mutluluğunu sağlayan zemin ve güzergâhlar olmalıdır, insanların mutsuzluğu düşünce ve inanışların mutluluğu olmamalı.
Savaşlara bakalım! Asimilasyonlara bakalım! İşgallere bakalım! Kendi vahşetlerine uydurulan kılıflara bakalım! Yönetimlerin yönetim tekniklerinin insani veya gayri insani olup olmadıklarına bakalım! İnsanların insan eliyle ölümlerine bakalım! Açlıktan ölen insanların, toplumların tablosuna bakıp! Sebep sonuç ilişkisindeki bilimsel yaklaşımların, ideolojik bakışından uzak samimi, içten ve tarafsız değerlendirilmesinde sağlıklı kararlar çıkacağı ve sizin de o sağlıklı sonuçlardan belirlemelerden, düşüncelerden nasibinizi alacağını söyleyebilirim.