Derin bir oh çekmek
11 Eylül yaşandığında baba ve oğul Bush Batı basınındaki kalemşörlerden “İslam, Terörizm ve Müslüman” kelimelerinden 33 farklı başlık oluşturup kullanmalarını istedi. Başlıklarda tekbir şartı arandı o da Hristiyanları bilhassa Amerikalıları tahrik etmeliydi ve Müslümanları da tahrip etmeliydi. İsterseniz buna Evangelizm diyelim ya da Yahudi Rotshild’in devam eden oyunu diyelim. Sonuçta ABD, İsrail ve AB 11 Eylül’de yıkılan iki bina karşılığında bir düzineye yakın Müslüman ülkeyi darmadağın etti.
İki binasını yıktıran ABD karşılığında tüm Ortadoğu’yu yıkarken Avrupa dur diyeceğine kimi yerde alkışladı, kimi yerde de destekledi. Fırsat politikası izleyerek yıktırdıkları ülkelerde imar ve ticaret işine girdiler. Fırsat ticareti yaptılar. Haydi karakaşlı, esmer tenli Ortadoğuluya önyargılı davranmalarını doğal karşılasam da Bosna savaşında bunu alenen yapmıştılar. Bir yandan vurup bir yandan da yaraları sardılar. Bundan her taraf memnundu. Ama geçen günkü Norveç katliamı aslında Türkiye’nin dışında kendi ülkelerinden memnun olmayan insanların da var olduğunu gösterdi. Adam bir şeylere tepkisini en etkin biçimde ortaya koyarak sistemde ne kadar boşluk olduğunu gösterdi. Bu adam yaptıklarıyla üç şeyi başardı.
Önce gerçek sosyal devletin iç güvenlik konusunda aslında zamanla ne kadar gerilediğini gösterdi. İç güvenlik sorunu yaşamayan bir toplumda güvenlik teşkilatı zayıflar. Helikopter arar bulamaz, gemisi su alır vaktinde yetişemez. Çünkü sosyo-ekonomik açıdan dünyaya ölçüt olan bir toplumda suç enderleşir bu yüzden suçla mücadelede de tecrübe azalır. Mutluluk timsali olan bir toplumda polise de yeterince iş düşmez ve bu da potansiyel suçluları tetikler ve onlara fırsat verir.
İkinci olarak teröriste yeni bir tarif getirdi. ABD Müslümanları hele namaz kılan Müslümanları potansiyel terörist olarak görürken bu defa bunu bir Hristiyan’ın yapması Müslümanların yüreğine su serpti. Katliam olduktan hemen sonra Kuzey Avrupa ve bilhassa Alman kanalları Müslüman terörist avına çıktılar. El Kaide dahil akla gelen tüm Müslüman örgütleri dile getirdiler. Silah propagandayı savunan Müslüman örgütlerden dahi şüphendiler. Utanmasalar bunu da bin Ladin yaptı diyecekken ne yazık ki terörist yakalandı. Eminim ki ilk üzülenler karşılarında sarıklı, sakallı birini beklerken sarı saçlı, mavi gözlü, kilisesine bağlı bir Cermen’i görenler oldu. Bu Müslümanların derin bir oh çekmesine yaradı.
Bana göre son bir şey de bu katliam eğitimin ve sosyo-ekonominin ırkçılığı bitiremediğini gösteriyor. Daha evvel de yazdığım gibi eğitim ve öğrenim ırkçılığa karşı bir çözüm değildir. Bizden birçok ölçüye göre çok daha ileri olan bu buzlu çay kıvamındaki Norveç bile ırkçılığı eğitim, öğrenim ve en önemlisi de iyi yaşam şartlarını sunmakla bitirememişse Türkiye’nin bundan ders alması ve buna göre toplumunu inşa etmeli.