Değişmeyen tek şey nedir?
Bir zamanlar radyolar vardı yerlerini tek kanallı, siyah-beyaz televizyonlara bıraktılar.
Siyah beyaz televizyonlar da yerlerini renkli televizyonlara bıraktılar.
Sonra kanallar çoğaldı, içerikler artı, hatta spor için haberler için özel yayın yapan kanallar çıktı ortaya.
Derken internet günlük hayatta kullanılmaya başladı. Sonra internette yerinde durmadı elimizdeki ufacıcık telefonlara kadar girdi akabinde televizyon imparatorluğu yıkıldı sosyal medya dönemi başladı.
Youtuber diye Influencer diye meslekler ortaya çıktı.
Simit bile kurumsal firmalarda satılır oldu.
Kol saatlerinin modası geçti.
İnternet dizileri çıktı ortaya.
Erkekler için bile güzellik merkezleri açıldı.
Çocukların oyuncakları değişti. Çocukların oyun mekanları değişti sokaklardan evlere transfer oldular.
Rezidanslar türedi. Öncelerde olsa öyle ev mi olur kibrit kutusu kadar ev diyeceğimiz 1+1 evler, moda haline geldi.
Futbol endüstrisi türedi.
Domatesin genetiği değişti tadı kokusu gitti.
Dünyanın en büyük şirketleri petrol, otomobil, elektronik şirketleriydi; onlar da yerlerini akıllı telefon yazılım e-ticeret şirketlerine bıraktılar.
Arabeskin modası kalktı
3.nesil kahve diye bir şey türedi.
Bakkal amcalar dükkanlarını kaptılar
Alış veriş internetten yapılmaya başladı.
Tatil tarzlarımız değişti; lokasyon Akdenizden Karadenize sahillerden dağ başlarına koca koca binalardan minimalist bungalov tarzı evlere kaydı
Dijital fotoğraf makineleri çıktı ortaya sonra onları bile esamesi okunmaz oldu
Mp 3 müzik çalarlar da aynı kaderi yaşadı.
Her şey değişti gelişti başkalaştı yalnızca bir şey değişmedi siyaset…
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir demiş Heraklietos…
Türkiye’de bu değişmeyen tek şeye siyaset eklenmiş. 10 yıllar geçmiş, siyasetçiler değişmiş, iktidarlar değişmiş, yeni siyasi partiler açılmış, siyasi partiler kapatılmış. Sistem değişmiş, darbeler olmuş, değişmemiş, muhtıralar olmuş değişmemiş (darbe ve muhtıralardan olumlu bir beklentimiz zaten yok) referandumlar yapılmış değişmemiş, cumhuriyetin ilanından sonra 27 seçim yapılmış değişmemiş, kuşaklar değişmiş değişmemiş… İlk oy kullananların mezarları kayboldu isimleri unutuldu ama siyaset yine değişmedi.
İktidar kim olursa olsun;
Türkiye’de hep bir taraf mağdur oldu. Her dönem en az bir taraf ezildi.
Her gelen koltuğuna yapıştı. Her gelen güzel geldi. Her gelen gelirken evliya gibi geldi, millete ulan ne adam be! Dedirtti, sonra gideni arattı…
Her gelen milletin aklıyla dalga geçti… BBC’nin 70’li yıllarda canıııımmm politikacılarla yaptığı bir röportajda şöyle bir kısım vardı; muhabir sorar, şahane siyaset adamına; Başbakan olsaydınız ekonomik sorunları çözmek için ne yapardınız? Cevap müthiştir: ‘’doğru ekonomik ve mali politikaları izlerdim’’
Yalan hep oldu… Bununla ilgili örnek vermem absürt olur ancak şunu söylemeden geçmeyeyim. Bu yaşıma kadar siyasetle ilgili duyduğum en çok şey siyasetin yalan olarak ifade edilmesidir. Hatta bir zamanlar gazetemizde 20 kelime-20 cevap adlı bir yazı dizisi vardı. Her hafta bir konuk kendi görüşlerine göre kendisine yöneltilen 20 kelimeyi açıklardı. Siyaset kelimesine neredeyse bütün konuklarımız ‘yalan’ cevabını yapıştırırdı.
Her dönem kutuplaştırıcı dil kullanıldı… Tabii Türkiye’de halka hizmet vermek yerine genelde siyaset yapıldığı ve dolayısıyla ülkeyi yönetmeye pek vakit kalmadığı için politikacıların koltukta kalmaları doğal olarak çok zor. Bunun için canım siyasetçiler düşük maliyetli bir yöntem bulmuş üstelik çokta kolay bir yol; karşı mahalleye çakmak! Üstelik çok profesyonelce yapılıyor. Hem de hiç utanıp sıkılmadan sonuçlarını ve oluşturacağı tahribatı düşünmeden yapılıyor.
Tutarsızlık hep oldu… Bugün söylediğini iki gün sonra inkar eden. Parti ilkelerinin tam tersi siyaset izleyen politikacılar hep oldu. Evet evet sizin de aklınıza gelen o isim elbette ki; hayır tek isim gelmesin aklınıza…
Her dönem yolsuzluk yapıldı… Kimisinin oğlu, kimisinin dayıoğlu, diğerinin damadı, yolsuzluk yaptı. Hatta birinin yeğeninin 30 yıl önce yaptığı yolsuzluk halen konuşuluyor.
Rüşvet... her döneminin içinde siyasetçisinden başlayarak memuruna kadar rüşvet hep oldu. Kol kırıldı yen içinde kaldı yediği rüşvetten pay vermeyenler hariç hiç biri yargılanamadı hatta öldükten sonra arkalarından rahmet okundu. Rüşveti yiyen siyasetçiden çok, ‘’rüşvet alan da veren de mel’undur’’ hadisini hatırlatan devlet adamları eleştirildi.
Çıkarcılık… Çıkarı için partilerinden, ilkelerinden, duruşundan, namusundan vazgeçen, ettiği yeminden dönen siyasetçiler hep oldu.
Sözünde durmayan politikacılar hep oldu… Her biri yeminler etti. Hemen hepsi konuşurken mangalda kül bırakmadı. Ben çözerim dediler. seçimleri kazandılar sonra millete sırtlarını döndüler.
Ahlaksız… Her dönem ahlaksızlık oldu ama biri ahlaksızlığında çığır açtı. Akrabalarına torpil yaptı ortaya çıkınca akrabaya yardımın Allahın emridir diyerek kendini savundu sunucu üsteleyince de ‘’Allahın ayetine karşı geliyorsan ben sana ne diyeyim’’ dedi.
Demokrasi geliyor… Kusurlu bir demokrasimiz var, darbe anayasası halen yürürlükte, demokrasi sandıktan ibaret değildir, birinci sınıf demokrasiyi ülkemize getireceğiz, dediler.., Sonra bir türlü gelmedi. Bilmiyorum artık birinci sınıf demokrasiyi mi bulamadılar yoksa ülkeyi bulamadılar.
Şeriat geliyor… Bu en güldüğüm söylemdir. Çok ilginçtir laik-seküler partiler de sözüm ona dindar partiler de şeriat geliyor diye tabanlarını konsolide etiler.
Dış güçler… Önce ehil olmayan insanları göreve getirdiler, sonra göreve getirdikleri ile ülkeyi yönettiler, çıkarlarına göre hareket ettiler, sonra sonuç kötü oldu. Çıktılar milletin kürsüsüne dış güçler palavrasını uydurdular.
Hazreti İbrahim’e su taşıyan karıncayız bizler… Din derslerinde öğrendiğimiz bu kıssa siyaset meydanında hep dillendirildi. Bütün siyasetçiler ve onların aveneleri ve onların destekçileri 70 yıldır ateşe su taşıyıp safını belli ediyorlar. İnsan sormadan edemiyorlar be mübarekler! madem herkesin niyeti iyi, herkes safını belli ediyor o halde bu ülke yıllardır niye bu halde? Belki de niyetiniz bozuktur.
Şimdi hasbihal sırasında soruyoruz dostlarla birbirimize 2023 seçimleri ne olur ? diye… Son 20 yıldaki en belirsiz seçime giriyoruz. Kim kazanır bilmem ama kazananın ne yapacağını biliyorum çünkü 100 yıldır aynı tas aynı hamam!
Editör: Kadir Üründü