Dan dini dandini dastana!
Dan dini dandini dastana
Danalar girdi bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı
Bu da nereden çıktı dediğinizi
duyar gibiyim.
Çocuklarımızı bununla uyutmaya
çalıştığımızı hepiniz bilirsiniz. Ancak “Dan dini” ile başlayan ezginin
döküldüğü dudaklar da çok önemli tabi. Zehir gibi acı olan her isotu yedikten
sonra dilinden midesine kadar yanmakta olanların ağzından çıkan ninninin sonucu
da nafileden öteye gitmez hani.
Diyeceğim o ki; böylesine cırtlak
bir ses, hamamda bile olsa çocukları uyutamaz yani.
Ve işte böylesine notası bozuk ve
böylesine rotası bozuk seslerle bir yerlere mesaj göndermeye ve bu sayede de
bir yerlere ulaşmaya çalışanlara tanıklık ettim maalesef. Tanıklık ederken de
çok güldüm doğrusu.
Güldüm gülmesine ama geçemedim
tabi. Geçemedim çünkü cırtlak sesleriyle çocukları dahi uyutamayan aklı
ucuzların beni ve mensubu olmaktan büyük şeref duyduğum Mardin Life Yayın
Grubunu hedefe koyarak bir yerleri uyutmaya çalışmaları, geçilecek cinsten
değildi doğrusu.
Değerli okurlarım; aslında bu tür
didişmelere pek girmediğimi bilirsiniz. Ancak bana ve içinde bulunduğum
gurubuma yönelik olarak yapılan ucuz saldırılara bırakılacak pabucum da yoktur.
Gel gelelim asıl konuya!
Bizler hiç kimsenin, hiçbir
kuruluşun, hiçbir derneğin ve dahası hiçbir partinin gazetesi değiliz. Bunu
hala idrak edemeyenlere üstüne basa basa bir daha hatırlatayım ki; sadece ve sadece tıpkı işyerimizde asılı duran sloganımızda olduğu gibi; “Bizler
Taraf’ız, ama Mardin’den yana” İşte her zaman bunu der, bunu söyleriz; bizim
tarafımız sadece ve sadece Mardin’dir. Hoş bunu ispatlamaya çalışmak gibi bir
derdimiz de yok, bizi bilenler bilir zaten. Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz.
Tam da bu noktada; taşıdığımız
sorumluluk gereği üstlendiğimiz ağır yükün altında kimsenin de ezilmesini istemeyiz.
Ancak, bir yerlere görünebilme adına kendilerini bizim taşıdığımız yükün altına
sokarak ezilenlere de yapabileceğimiz bir şey yoktur.
Bir diğer konuya gelince; 16
Nisan Referandumu Mardin'de Yüzde 41 ‘Evet’ ile sonuçlanan referandumun “Evet” cephesinin başarı
yada başarısızlığı, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleriyle karşılaştırarak
değerlendirilebilir. Bunun bu şekilde değerlendirilebileceğini çocuklar bile
bilir.
Başarının da başarısızlığında mal
edilebileceği adreslerden biri ve belki en önemlisi elbette ki il teşkilatıdır.
7 Haziran ile 1 Kasım’ı kaale almadan “Hayır” oranının çokluğunu “Evet”
cephesinin başarısızlığı gibi görmek, akıl körlüğünden başka bir şey değildir.
Hele hele ortadaki başarıyı başarısızlığa evirmeye çalışmakla beraber bunun
odak noktasına da bir basın kuruluşunu oturtmak akıl körlüğünden öte
komikliktir. Böylesine kör ve böylesine komik fikirlerle ortaya çıkanlar için
bir öneride bulunup konuyu kapatmak istiyorum. Uzun zamandan beri komedyen
arayışında olan Yeşilçam’a, film aktrisliği için başvurmaları durumunda eminim
ki işsiz kalmazlar.
Saygılarımla…