Çocukluğumdaki Newroza…?

Daha ilkokuldayken, takriben 10 yaşlarında, Newroz kavramıyla tanışmıştım. 1980 Askeri Darbesi’nden önce, Kürt olduklarının bilincinde olan dönemin gençleri sayesinde Newroz’un bir bayram olduğunu öğrenmiştim.
Evet bir bayram, özünde ne kan ne ölüm ne de işkence olan bir bayram. Belki bütün bunların ardından yaşanan Özgürlük Bayramı…
Sembolü ateş, karanlığı yırtan ve insanları aydınlığa kavuşturan bayram. Gülen çocuklar, zılgıt çeken kadınlar, bugünde yaşama gururla bakan erkekler…Bunlara Newroz İnsanları denir elbette. Köleliğin zincirini kırmış Newrozun aydın insanları…
Newroz bayramına her ne kadar Ortadoğu’nun diğer halkları sahiplense de aslında bu bayram Kürtlerin özgürlük bayramı ola geldi.
Dünden bugüne bakıldığında Newroz en fazla Kürt halkının folklorunda, edebiyatında yer aldı; yeniden üretildi; yarınlar için yeniden inşa edildi, anlamlandırıldı.
Köyümüz Derik Ovası’nda yer almaktadır. Newroz’da ovadan dağa bakardık Newroz ateşi için. Zira dağda yakılan ateş daha iyi görülürdü. Bir de dağdakiler, ovadakilere her zaman bu anlamda daha güvendeydiler diye düşünürdük.
Newroz ateşini Meşkina ve Şêb köylerinin bulunduğu dağ kısımlarında daha net görebiliyorduk, ovadan bakınca. Kürt olduklarının ve Newroz’un bilincinde olan o köylerin insanları ateşi dağın daha da yüksek noktalarında yakarlardı. Çünkü Meşkina’da Jandarma karakolu vardı ve köylüler Newroz ateşini yakarken elbette bunun hesabını yaparlardı.
90’lı Yıllardaki
Newroz
12 Eylül Askeri darbesi, Newroz’un ateşini söndüremedi ancak cılızlaştırdı. Bu ateş 1990’lara gelindiğinde ‘har’laşmıştı. Neden mi?
Newroz’un bayram özü kaybolmuştu. Newrozu kutlayan Kürtler, acı, gözyaşları ve ölümle sık sık karşılaşıyordu. Kürtlerin yaşadıkları şehirlerin tamamında acı, eziyet, ölüm gibi olgular hakimdi!
Newroz iyice politize olmuştu, hatta tamamen ideolojik bir öze büründürülmüştü. Ne bayram ne de eğlence egemendi insanlara, kutlayanlara.
PKK, 21 Mart’tan 28 Mart’a kadarki süreyi “Ulusal Kahramanlık Haftası” olarak ilan etmişti ve buna göre eylemlerini bu süre kapsamında yoğunlaştırıyordu. Devlet de buna göre tedbir alıyor, operasyonlarını sıklaştırıyordu. Her yıl Mart ayı “Kabus Ayı” olarak nitelendiriliyordu ve bu kabus süresi boyunca olan halka oluyordu, tıpkı “hendek-barikat” sürecinde olduğu gibi. O zaman da Kürtler kaygılı bir şekilde bekleşiyordu, şimdi olduğu gibi.
2000’li yıllarda Newroz HADEP’li belediyelerin olduğu şehirlerde onbinlerce, yüzbinlerce hatta Diyabakır Newrozu için “Bir Milyon” gibi kalabalıklarla kutlanıyordu ve devlet özel olarak Newroz için yapılan alanlardaki kutlamalara yasal olarak izin veriyordu. Devlet yaşanan süreci sorumlulukla izliyor, olanları olgunlukla karşılıyordu. Diyarbakır’daki Newroza Sezen Aksu bile katılmıştı. Fakat sivilleşeceğine Newroz, PKK’nin silahlı duruşunun gölgesinde kalıyordu. Bir anlamda Newroz üniformalıydı, kutlayanlar bunun farkında değildi ancak kutlatanlar herşeyin bilincindeydi. Sanki Newroz Kürt halkı için değil de sadece PKK’nin bekası için kutlanıyordu. Bu durum devleti kaygılandırıyordu için için ve buna göre stratejiler üretiliyordu. Devletin ürettiği bu stratejiler sonraki yıllarda ortaya çıkacaktı:
Son birkaç yıldır, Newrozun ne bayram olma özelliğinde ne de direnişçi olma ruhunda fazla bir eser kalmamıştır. Newroz ateşi artık çok cılız tıpkı 12 Eylül Askeri Darbenin hemen sonrasında yaşanan yıllarda olduğu gibi…
Hendek sürecinden sonra ilk kez bir Newroz yaşanacaktır. Bu bağlamda Newrozun nasıl geçeceği merak edilmektedir. Hendek sürecinden perişan halde çıkan Kürtler, Newrozu nasıl kutlayacaktır? Bu merak edilen bir sorudur doğal olarak. Bir de Diyarbakır başta olmak üzere devlet, Newrozun kutlanması için izin verdi. Burada Newrozun performansı, deyim yerindeyse ölçülecektir.
Öte yandan her yıl Newroz’da kamuoyuna Kürt sorunu ile ilgili mesajlar verilirdi. Çözüm Sürecinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mektupları okundu ve hatta bir defa da KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık’ın görüntülü mesajı alandaki Kürtlere dinlettirildi.
Bu yıl yani 2017 yılının Newrozunda konuşmacılar perişan halde bulunan Kürtlere acaba nasıl mesajlar vereceklerdir? Bu sorunun da cevabı merak edilmektedir.
Şöyle bir manzaraya baktığımda çocukluğumdaki Newrozdan bir eser kalmadığını görmekteyim. Devletin güvenlik önlemleri ile PKK’nin mantık dışı eylemleri arasında özünü kaybeden bir Newroz gerçeği var ortada.
Kürtler, şu aşamada Newrozu ne amaçla ne gibi duygularla kutlayacaklarının şaşkınlığını yaşıyorlar.
Oysa Newroz, eğlenceydi, barıştı, huzurdu. Ne zamanki Newroz politik yaklaşımlara, çağdışı kalmış ideolojik değerlere bulaştırıldı, “EYVAHHH!” dedim, gitti Newrozumuz.
Kızıltepe’de Newroz
Ateşi Cılız
2017 Newrozu Kızıltepe’de önceki yıllara oranla oldukça zayıf geçti. Yaklaşık 2-3 bin kişi alana geldi. HDP’li vekil Mithat Sancar ve İlbaşkanı Ali Aslan’ın yanı sıra DBP’den Genel Başkan Yardımcısı Salih Yıldız ve bazı yöneticiler Kızıltepe’deki Newroza katıldılar. Katılımcılar birer konuşma yaparak Newrozun ruhuna dair görüşlerini anlattılar. Sözlerini 16 Nisan’da yapılacak olan referanduma getirerek alandakilerden “Hayır” demelerini isteyen konuşmacılar, daha sonra Newroz ateşini yaktılar.