Çocuklarınızı Ekrandan Uzaklaştırın

Aman ha! Bunlar çıktığında çocuklarınızı ekrandan uzaklaştırın. Bunlar çocuklarınızın ahlakını bozar…
Bu tür ifadeleri geçmiş yıllarda diline dolayan Erdoğan, son zamanlarda nedense pek söylemiyor. O zamanlarda bir aşağılama ve küçümseme olarak siyasi meselelere ancak bu şekilde cevap verebiliyormuş. Şimdilerde ise yukarıdakilere benzer cümleler kullanmıyor. Nasıl kullansın ki?
Kendi bakan, milletvekili ve belediye başkanlarının sarf ettiği cümleler veya üsluba mukabil, insanlar diyecek ki “ Doğru diyorsunuz, sizler çıktığınızda öyle yapıyoruz.”
“Kına stokları tükenmiştir.” diyen bakanlar, “Kıçlarını boyasınlar.” diyen Tayyarlar, gazeteci bayanlara “Ben de bacak aranızı çekip, yayınlarsam nasıl olur.” diyen Arslanlar(!), twitter hesabı üzerinden eleştiri yapan gencecik kıza “sana kim tecavüz etti, yardımcı olalım, yakalatalım” gibi sözler sarf eden Gökçekler varken gerçekten de çocuklarımızı ekrandan uzaklaştırmalıyız. İşin kötü tarafı, özrü kabahatinden beter, lakin özür de dilemiyorlar, üzerine açıklama yapıyorlar.
Ben kızmıyorum. Çünkü bu tutum onlara çok yakışıyor. Hem maskeli insanları da tasvip etmem. Öyle adam gibi içlerindekini söylesinler.
Gökçek Ankara’yı bırakmış, Abdurrahman Yalçınkayalık yapmaya başlamış. O meşhur başsavcı, google’dan topladığı verilerle AKP’yi kapatma davası açmıştı. E, geri kalır mı rövanşçı zihniyet? Zaten köken olarak hemşerilik de var. Gökçek, twitter hesaplarındaki ifadelerle “CHP kapatılmalı” demişti. Çocuklarımızın bu hukuk ve mantık harikasını(!) da ekranda görmemesi gerek değil mi?
Bu ve bunun gibi yüzlerce binlerce ifade… Halka hakaret eden, halkı kin ve öfkeye sevk eden, halkı birbirine düşürmeye çalışan, gençlere tutarsızlığı ve riyakârlığı öğreten açıklamaları derleyip yayınlasak “buradan köye yol olur.” Ama onları öğüt kabul edip kendini gözden geçirecek bir vicdanı maalesef göremiyorum.
“Başörtüsü yüzde 1,5’un sorunudur, biz toplumun tümünü kucaklamalıyız” diyerek ekranı işgal eden tutarsızlar, daha sonra “başörtüsü bizim namus borcumuzdur” dediler. Toplumu “bunlar” diye başlayan cümlelerle çok parçaya bölüp, bu parçaları birbirine karşı bilemeye gayret eden art arda açıklamalar yapanlar varken gerçekten de çocuklarımızı ekrandan uzaklaştırmalıyız. Evet, toplumun tümünü kucakladılar, kendilerinden olanı zevkle, kendilerinden olmayanı da nefretle ve canını alacak gibi kucakladılar.
Yere düşmüş bir insanın yüzünü tekmeleyenlere “kahramanlık destanı yazdılar” diyerek ve hatta “Çanakkale” benzetmesi yaparak yapılanları övenler varken çocuklarımızı ekrandan muhakkak uzaklaştırmalıyız. Vaktiyle Selahattin Demirtaş “Benim altı yaşında bir kızım var. Erdoğan çıktığında, ‘baba ben bu amcadan çok korkuyorum, neden o kadar bağırıyor’ diyor.” şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Fakat heyhat… 1970’lerde kendisine “hökömetin başı” diye hitap eden Demirel’e “Sayın Demirel” diye hitap eden Ecevit’i de nezaketinden dolayı dışlamıştık.
***
Kına mevzuundan girdiğimiz bu meseleyi olayın merkezi olan olimpiyat tartışması ile bitirelim. Sayın Suat Kılıç, olimpiyatları alamayışımıza üzülmeyenleri bu şekilde tahkir edeceğinize grup olarak oturup şunu düşünün: “Biz ne yaptık da insanlarımızı spora siyaseti karıştıracak kadar kutuplaştırdık, ayrıştırdık.”
Hem zaten olimpiyatlara gelecek olan sporcuların kıyafetleri, kızlı-erkekli, bizim kültürümüze ve ahlakımıza ters değil mi? Hem zaten olimpiyatlara İstanbul’un aday olduğundan habersiz İstanbullular, şehrin üçte birinden fazlaymış.