Çocuklar Ölüm Kokusu Yerine- Kitap Kokusu İle Büyümelidir

KÖŞE YAZISI

Şiddet sarmalı içerinde sadece kin, öfke, intikam ve ölüm hırsına mahkûm edilmiş bir nesli ihya etmek gerçekten mümkün müdür? İnsanlığın var oluş anından itibaren sürekli arta gelen bu şiddet ve gözü dönmüşlük ile insanlık nereye sürüklenmektedir?

Coğrafyamızda artık sıradanlaşan ölümler, savaşlar kan ve gözyaşı hayatımızın bir parçası olmaya devam etmektedir. Gelişen dünya teknolojisinde en acımasız, en korkunç ölüm sahnelerini gizlemek kesinlikle mümkün olmuyor.

Eskiden izlediği bir filmde fiske atılan çocuğun ağlamasına dahi katlanamayan insan, bugün en korkunç ölüm sahnelerini bile önünde en güzel yemek tabaklarındaki yemeğini yerken izleyebilmektedir. Kan, gözyaşı, merhametsizlik çocuklarımızı korkunç bir hayat serüvenine sürüklemektedir. Unutmayalım ki bu kan ve gözyaşı içinde büyüyen çocuklarımızın hiçbiri güvende değildir, olmayacaktır.

Eskiden her birimizin kendi çocuğunu güzel bir ahlak çizgisi çerçevesinde yetiştirmeye gayret ettiğinde sonuç olarak topluma yansıyacağını ve toplumun bir bütün olarak güzelleşeceğine inanırdık. Şimdi ise bu kesinlikle yeterli değildir. Çünkü sokaklar asla eskisi kadar temiz ve masum değildir.

Gitgide gerilen toplumsal ilişkiler, aile içi şiddet, savaşlar kan ve gözyaşı ile büyüyen bir nesil her şeyi kanıksamaya başladığında gerçekten çok geç kalmış olmayacak mıyız? Dün çok uzaklardan seyrettiğimiz yangının önce mahallemize, sonra evlerimizin içine girmeyeceğine dair hiç birimizin bir garantisi yoktur.

Evde şiddet ortamı ile tanışan çocukların yine şiddet, öfke ve kin kusan dizi ve filmlerle merhamet duyguları törpüleniyor. Sokakta devam eden bir başka şiddet ortamı ise; çocuğu, başına darbe yedikten sonra sersemleyen bir boksöre çevirmez mi?

Son zamanlarda korkunç boyuta ulaşan ve gitgide sıradanlaşan sokaklarda yanı başımızda ölme ve öldürme olayları, maalesef evlerimize ve okullarımıza da sirayet etmiş durumda. Hemen hemen her gün birkaç öldürme olayına veya şiddet sonucu darmadağın edilen hayatlara tanıklık eden nesli kim nasıl ihya edecek?

Televizyondan izlediği korkunç ölüm sahnelerini artık bizatihi yaşayan bu çocuklarımızı kim ve nasıl koruyacak? Sadece slogan atmayı öğrenen, sınırsız nimetlere sahip, ama doyumsuz olan bu nesli ihya etmek için vakit gelmedi mi?

Devletin bir an önce birinci gündem maddesi olarak bu durumu ele alması gerekir. Tüm silahların kayıtları çıkarılmalı, tespit edilmelidir. İllegal yoldan sahip olunan silahlar toplatılmalı, bu saatten sonra silah sahibi olmak çok ama çok zorlaştırılmalıdır.

Acaba biz burada ne kadar suçluyuz hiç düşündük mü? Ebeveyn olarak görevimizi yaptık mı? Önce çocuklarımızın önünde tartıştık, ağlayan çocuklarımızı susturmak için kontrolsüzce ve ne izlediğine bakmaksızın ellerine telefon ve tabletleri verdik. Kendi içimizde birbirimize karşı saygımızı yitirdik. Dizi filmlere ve spor sahnelerine beynimizi ve kalbimizi teslim ederken çocuklarımızın geleceğinden çaldık.

Komşumuzun hakkını gasp ederken, bizden zayıfları ezerken buna güç dedik bununla övündük. En pahalısını giydirirken bununla böbürlenerek sosyal medyada kendimizi teşhir ettik. Yetmedi, sadece akademik başarılara odaklanarak çocuklarımızı tek kanatlı büyüttük, halbuki tek kanatlı kuşun uçamayacağını çoktan unuttuk. Paylaşmamayı öğretirken, merhamet duygularını yok ettik, paramızla en pahalı eşyalara sahip olduk; ama karşılığında çocuklarımızın geleceğini şana, şöhrete, kibre ve merhametsizliğe sattık.

Bütün bunlara ek olarak ilgili devlet kurumları acilen şiddet içeren tüm dizi ve filmleri yasaklamalı, gençliğin ilgisini başka alanlara çekecek projeler üretmelidir. Yapılanlar ziyadesiyle mevcuttur, ancak bunların amacına daha uygun hareket etmesini denetlemelidir. Sivil toplum kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerinde gençliğin ihyası için daha çok projeler üretmeleri sağlanmalı, bu manada yapılan projeler desteklenmelidir. Ancak en önemli husus şu ki; projeler para harcama, fotoğraf çekme, haber yapma ve özellikle gençlerin slogan atma yeri olmamalıdır. Yine çeşitli kamu spotları, konferanslar, programlar tertip edilmeli “Sevgi ve Merhamet”  duyguları ön plana çıkarılarak yaşatılmalıdır. İnsanı yaşatmadığımız sürece devletin yaşaması, toplumun huzur ve güven içinde olması mümkün değildir.

Sonuç olarak; kitaptan, kalemden korkmamalıyız. Kalem ve kitap dostları daha çok dost edinmeliyiz. Çocuklar ölüm ve kan kokusu ile değil kitap kokusu ile büyümeli ve kitaplar dolusu mekanlarda yaşamalıdır.

Son olarak; bütün dünyada sevginin egemen olduğu, çocukların ölmediği hep güldüğü, herkesin herkese saygı duyduğu bir dünya hayalimiz olsun. Savaşlar, ölümler bitsin. Dünya yeniden Asr_ı Saadet yeri olsun.

Ve bugün 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü. Bu vesileyle mazlum coğrafyalardaki insanların sesini tüm dünyaya duyurmaya çalışan; tarafsız, ilkeli ve gerçekleri haykırarak insanlığı aydınlatan tüm gazetecilerin ve Mardin Life ailesinin 21 Ekim Dünya Gazeteciler Gününü tebrik ediyorum.

Kitaplar dolusu bir dünya dileğiyle…