Çocuğumu Fişe Bağlıyorum!

KÖŞE YAZISI

Çok ürütücü bir başlık değil mi? Fizikken bizlerden çok daha zayıf olan çocuklarımız bizleri maalesef parmaklarında mı oynatıyorlar? Peki, acaba ya biz onların parmaklarında durmayı tercih ediyorsak? ''Nasıl olur, böyle şey mi olur?'' demeyin. Maalesef tam olarak onu yapıyoruz. Üstelik bunu kendi ellerimizle yaparken farkında bile değiliz.

Bulunduğumuz bu çağ ''Teknoloji Çağı'' olarak görülüyor. Bunu kabul etmekle beraber şunu da diyorum; ''Hangi çağda olmuş olursak olalım, çocukların çocukluk dönemi onların oyun çağıdır.'' Teknoloji ile hayatımız her alanında eşgüdümlü bir hız kazandı, kabul ediyoruz. Fakat çocuğun elindeki telefonun, tabletin şarjı bittiğinde ya da bilgisayarının fişi çekildiğinde donakalan çocuklara ne demeli? Adete dijital araçların esiri olmuyorlar mı?

Çocuklarımıza tabletin, bilgisayarın, telefonun veya internet olmadan da eğlenceli ve verimli zaman geçirebileceklerini hatırlatılmasının zamanı gelmedi mi? Üstelik pandemi süreci ile beraber dijital oyunlarla ve canlı derslerle (Bu zorunlu bir durum) ekran başında geçirmeleri gereken sürenin çok üstüne çıktığını görmezden mi geleceğiz? Bazı ebeveynlerin bebekleri için kullandıkları ''susturucu '' görevini üstlenen emzikler geldi aklıma. Çocuğun ağlama sesi dahi bir müzik ezgisi kadar güzelken, emziği kullanarak bebeği susturarak kafasının dinlenebileceği veya vücudunun rahatlayabileceği bir zaman dilimi(!) olarak görür. Tabii bu bazı ebeveynlerde alışkanlığa dönüşür. İşte sakıncalı olan tarafta tam olarak burası. Bu ebeveynlerin çocuklarının ''suskunluğu''nu iyi bir şeymiş gibi bilinçli ya da bilinçsizce devam ettirmek istemesi adeta çocuk için faciaya zemin hazırlamaktadır. Bunu ''Dijital Emzik'' olarak tanımladığım yeni çağ emzik modeli ile devam ettiriyor. Yani çocuğun kendi elleriyle teknolojinin fişine bağlayarak o korkunç hatayı yapıyor. Bunun altında yatan temel sebepler acizlik, sorumsuzluk, dışarıya olan güvensizlik gibi etkenler olabilir. Fakat çocuktan ezgi dinlemek varken susturmak çözüm olmamalı. Bu ''susturma'' olayını basit bir konu olarak görmemek gerek. Çünkü biz ellerine tablet ve akıllı telefonu vererek karşılığında ellerinden ''sıcak ve canlı iletişim kurmayı'' alıyoruz.

Küçükken susturup iletişim kurmalarını engellediğimiz için büyürken ağızları yerine parmakları ile sosyal medyada bülbüle dönüşüyor. Bülbüle dönmek yerine göre kulağa güzel gelebilir. Ama burada suskunluğu hırçınca kusarak mahremiyet duygusunu kaybedip dijital okyanusta içinde sakladığı ve itiraf etmeye cesaret edemediği her şeyini dökerek kayboluyor. Ebeveyn tarafından çocuğa sunulan sıcak ve canlı iletişim çocuğun özgüveni açısından adeta bin bir çeşit bahçeli yola dönüşürken, susarak ya da susturularak ileri yaşlarda çocuğun kimliğini saklamasına davetiye çıkaracaktır.

''-Aaa.. Biz aklı ermediği telefonu ve tableti ellerine vererek neler yapmışız.'' dediğinizi duyar gibi oldum.

Evet, maalesef tam olarak durum böyle. Kendimizce dinlemek için fırsat yarattığımız bu ''susturma'' eylemi basit bir şekilde telefonu veya tableti eline verme olayının çok ötesinde. Keyfi veya zorunluluktan da olsa ekran başında geçirmeleri gereken sürenin çok üstünde zaman geçiren çocukların dijital bağımlısı olmadan onlarla neler yapabilirizi konusunda sonraki yazı da dilimin döndüğünce anlatacağım.